Bu köşenin isminin neden “Akıntıya Karşı” olduğunu ilk makalemde yazmıştım. Elbette sebepler o yazdıklarımla sınırlı değildi. İşte size bir sebep daha; çünkü herkes “bugün” olup biteni konuşurken; biz yaşananların “geçmiş”teki nedenlerini ve “gelecek”te nasıl çözülebileceğini yazıyoruz. Bir de herkes “kişiler”e odaklanırken, biz “fikirleri ve pratikleri” masaya yatırıyoruz. Gelin şu köle kampı mevzusunda da hiç ilginizi çekmeyecek boyutlardan söz edelim.
Omorfo’daki köle kamplarının ortaya çıkmasından sonra Bağımsızlık Yolu,
yıllardır zaten anlattığı sorunun nedenlerine/çözümlerine işaret ederken;
kamuoyunun büyük bir çoğunluğu “kim yapmış” ve “vah zavallı işçiler” diye
özetleyebileceğimiz iki kampa bölündü. Dedikodu ve acıma duyguları o kadar
yoğun ki, çözüm için düşünmeye/eylemeye vaktimiz yok! Ama arada çözüm niteliği
taşıdığını iddia eden kimi öneriler de duyulmuyor değil, işte o önerilerden
birinden bahsetmek istiyorum bugün: Yasallaştırma!
***
CTP ve TDP’ye yakın çevreler bir süredir kabaca şu şekilde
özetlenebilecek bir yaklaşım geliştiriyorlar: İnsan ticareti yapan danışmanlık
şirketlerini yasallaştırırsak, bu şirketleri denetlemek daha kolay olacak ve bu
tür yasadışılıklar ortadan kalkacaktır!
Bu amaçla devletin “işçilere iş, patronlara işçi bulma” konusunda tek
yetkili olma durumunu sona erdirerek özel şahıs ve şirketlerin de bu faaliyeti
yürütmesini yasa ile düzenlemeyi savunuyorlar. Kamuoyuna verilen bölük pörçük
bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, hükümetin de bu yönde bir yasa çalışması
var. Yani “Özel İstihdam Büroları” oluşturulması için yasa yapılacak, bu amaçla
da İş Yasası’nın 61. Maddesi’nde bunu yasaklayan hüküm ya değiştirilecek ya da
bypass edilecek! Böylece sorun ortadan kalkacak!
Yasadışı olarak yapılan her işi yasallaştırarak çözmek “liberal aklın”
her sorunu çözmek için kullandığı sihirli değnektir. Bu felsefeyi Türkiye
liberalizminin öncü ismi Süleyman Demirel veciz bir sözle özetlemişti;
“Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz.”
***
Gündemimize “insan ticareti” ve “köle kampları” ile gelen özel istihdam
büroları, bizde şimdilik “acente”, “danışmanlık şirketi” gibi isimlerle
biliniyorlar. İş bulma ve nitelikli yaşam yaşam vaadiyle yürütülen bu
dolandırıcılık faaliyetlerinin, sırf yasallaştırılarak nasıl içerik
değiştirecekleri merak konusu… Dünyanın bir ucunda teslim alınan, kayıtsız ,
nakit ve izi sürülemeyen paraların sırf şirketler yasal hale geldi diye artık
alınmayacağını düşünmek de aptaldan bir parmak yukarıda bir saflık gerektiriyor.
Ama işin bundan fazlası var!
Özel İstihdam Büroları, sadece işverenlere yabancı işgücü temin eden
kurumlar değildir. Tam aksine esas işlevleri ve “yasal” para kazanma
yöntemleri, yerli iş gücünü esnek, ucuz ve güvencesiz bir şekilde patronlara
pazarlayarak elde ederler. Yani İş Yasası’nın 61. Maddesinin ortadan
kaldırılması, Kıbrıslı Türk işçi sınıfı için cehennemin kapılarını biraz daha
aralayacaktır. Eğer bugün özel sektörde iş güvencesi, ek mesai, yıllık izin, hastalık
izni vb sorunlar olduğunu düşünüyorsanız; siz bir de Özel İstihdam Büroları’nın
yasallaşmasından sonrasını görün!
***
İş bulmaya aracılık ya da özel istihdam büroları, 1800’lü yıllarda altın
çağını yaşadı. Bunun işçi istismarına döndüğü ve patronlar tarafından arkasına
saklanılacak bir paravan olarak kullanıldığı ortaya çıkınca; sosyal devlet
politikalarının bir parçası olarak aracılık yasaklanarak devlet tekeline
alındı. İş Yasası’nın 61. Maddesi de, iş bulmaya aracılığı yasaklayan 34
Numaralı ILO sözleşmesi de bu sürecin ürünüdür.
Ancak SSCB’nin yıkılması ile birlikte her alanda olduğu gibi bu alanda
da serbest piyasa ekonomisi (onlar serbest biz piyasa) kendini gösterdi. ILO 88
ve 96 sayılı sözleşmelerle bu yasağı önce yumuşattı ve 181 sayılı sözleşmeyle
de serbest bıraktı. Türkiye’de de iş ve işçi bulmaya aracılık 2003 yılına kadar
yasaktı. Önce bu yasak kaldırıldı ardından da Özel İstihdam Büroları’nın
açılması için yasa yapıldı.
Özel istihdam bürolarının temel işlevi; ana işveren ile hukuki bağı
koparması, işçilerin alt veya taşeron işveren aracılığı ile geçici ve kısa
süreli çalıştırıldığı, kıdem biriktiremediği, tazminat talep edemediği kırılgan
ve güvencesiz bir çalışma yaşamına mahkum edilmesidir. ABD’nin danışmanlık
gurusu Tom Peters’in işçi istihdam edecek işverenlere dediği gibi “Sahip
olursan aptalsın!” veya Kevin Bales’in çarpıcı özeti ile “İneği satın almak
niye? Senin olmadan da ipleri elinde tutabilirsin.*” Bu cümledeki ineğin biz
emekçiler olduğumuzu belirtmeme gerek yoktur sanırım!
Kapitalizm 1900’lü yılların başında Ekim Devrimi ile geriletildiği
mevzileri terk etmiş ve her alanda olduğu gibi istihdam alanında da özüne
dönmüştür. Aracı acentelerin ve danışmanlık ofislerinin, özel istihdam büroları
olarak yasallaştırılması çabası bununun ülkemizdeki uzantısıdır. Birçok insan
yabancı işçilerin insan ticaretine maruz kalması ile ilgili bir hukuki/vicdani
mesele olduğunu sansa da Omorfo’daki köle kampı ile anlatılan bizim hikayemizdir!
* Kevin Bales, Küresel Ekonomide Yeni Kölelik, Çitlembik Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder