Tarihte bir ilk yaşanıp 16 Eylül Pazartesi açılması gereken kamu okullarının açılışı bir hafta ertelenince birçok muhalif insan hükümetin istifa etmesi gerektiği düşüncesini ifade etti. Ancak hükümet hiç de oralı olmadı!
Bu “istifa” çağrısı, çeşitli zamanlarda tekrarlanan bir taleptir. On yıllardan beridir de birçok yönetici için dile getirilmiştir. Çağrıların kısmi bir karşılık bulduğu son pratik “sine-i millet” olayıdır. Hatırlanacağı gibi CTP bu çağrıya yanıt vermezken, HP parti olarak olumlu yanıt vermiş ancak HP’nin iki milletvekili karara uymamıştı. Bu sürecin sonunda da bir erken seçim pratiği yaşanmıştı.
Hangi parti olduğu fark etmeksizin hükümette olan partilerin “istifa”
çağrılarına yanıt vermediğini; bu çağrıların az da olsa muhalif kişi ve
partilerde yankı bulduğunu söyleyebiliriz. Peki neden böyle oluyor ve “istifa”
çağrıları siyasal olarak nasıl değerlendirilmeli, “istifa” siyasette nereye
konulmalı?
***
Önce iki noktayı netleştirelim. Bir makamın herkesçe paylaşılan
gereklerini yerine getirmekte kasten veya istemsizce başarısız olan kişilerin,
eğer bu işi kendilerinden daha iyi yapacak başka birileri varsa o makamı daha
fazla işgal etmemesi onurlu bir tutumdur. Olması gerekendir!
Bununla bağlantılı ikinci nokta ise şudur ki; her başarısız olanın
istifa etmesi veya başarısız olsa da bir kişinin asla istifa etmemesi diye
otomatik bir “doğru” yoktur. Ciddi bir hata yapmış da olsa, yerine o koltuğa
oturacak başka birisi yoksa, uçak havadayken pilotun görevinden istifa etmesini
beklemeyiz! Yani “hata yapan istifa eder” gibi mutlak bir önerme de bunun tam
tersi olan “ne olursa olsun istifa etmeyin” de yanlıştır! Her durumda nasıl davranılması gerektiği
koşullara bağlıdır!
***
Ülkemizde “istifa”, özellikle kendine ilerici diyen çevrelerde bir tür
fetiş haline getirilmiştir ve istifa etmek bir tür yücelme pratiği olarak
sunulmaktadır! Bunun sonucu olarak gericilerin gayet bilinçli olumsuzluklarında
istifa etmelerini beklemek gibi bir nafilik yetmezmiş gibi, olur olmaz
zamanlarda mücadeleye yararlı olabilecek makamlar da istifa ile
boşaltılabilmektedir! Böylece dövüşmeden yenilen, gericilere toplumsal bütün
makamları altın tepsi içerisinde sunan bir geri çekilme hali, hem de ilerici
kitlelerin alkışları eşliğinde yaygınlaşmaktadır.
Son okullar olayında da bu durumun bir benzeri yaşanmış önce TDP Genel
Başkanı Zeki Çeler hükümetin istifa etmesi gerektiği yönünde bir açıklama
yapmış; ardından da CTP “Hükümet İstifa” pankartlarıyla eylem yapmıştır! Rejim
muhalefeti olarak isimlendirdiğimiz bu iki partinin nasıl bir hükümet değerlendirmesi
vardır ki, UBP-DP-YDP’nin okullar açılmadı diye istifa edebileceğini
düşünmektedirler?
“Başarısız olan istifa etmelidir” şeklinde bir ezber içerisinde
olduklarını anlayabiliyoruz. Peki hükümet çağrılarına yanıt vermeyip istifa
etmediği zaman kendi “başarı” kriterleri ile hükümetin başarı kriterlerinin
aynı olmadığını anlamamakta mıdırlar? Ya da kendilerinin başarısızlık
gördükleri olayda, hükümetin bir başarı öyküsü görüyor olabileceğini, hükümetin
misyonunun zaten bu yaşananların bizlere yaşatılması olduğunu hiç mi
düşünmemektedirler? Veya “istifa etmemekte ısrar eden” bir hükümete ne yapılması
gerektiğine dair ne söylemektedirler?
***
İstifa kavramının her boyutunu kapsayan bir değerlendirme, bu köşenin
sınırlarını çok aşar. Bitirirken bizim ülkemizde hiç bulunmayan, varsa da hiç
dile getirilmeyen, tartışılmayan, hesaba katılmayan bir noktaya değinmem
gerekiyor.
Sınıflara bölünmüş bir toplumda herkesi kapsayan, herkese hitap eden,
herkesin çıkarına olan bir siyaset yoktur! Her siyasi parti, uzlaşmaz çıkar
çatışması içerisindeki bir sınıfın temsilcisidir. Siyaset de sınıflar
mücadelesidir.
Sermayedarların ve gerici tarikatların çıkarları doğrultusunda kamusal
eğitimi bitirme misyonu ile hareket eden UBP-DP-YDP hükümeti, son uygulaması
ile kendi siyasal çizgisi için bir başarısızlık değil, başarı öyküsü yazmıştır!
Durum böyleyken, rejim muhalefetinin “istifa” çağrıları tamamen anlamsızdır.
Kaldı ki ilericilerin bir davası olduğu gibi, gericilerin de kendi
davaları vardır ve dava insanları bulundukları her mevkiyi kendi davaları için
bir mevziye dönüştürürler. Karşı davayı savunan ve zaten yenmek için yola
çıktığı kişi, grup ve sınıfların çağrısı ile istifa eden bir “dava insanı”; en
iyi ihtimalle aptal, en kötü ihtimalle taraf değiştirmiştir! İstifa sadece aynı
davayı paylaşan, aynı değerler sistemini benimseyen kişi ve gruplar arasında,
koşullar değerlendirildikten sonra ortaklaşa karar varılacak bir pratik olarak
anlamlıdır!
Karşıt görüşteki, farklı çıkarları temsil eden siyasetler, birbirlerini
istifa için ikna etmeye değil görevden almaya çalışırlar. Bu nedenledir ki bir
zamanlar bu slogan “hükümet istifa” değil, “UBP Tumba” şeklindeydi!
Şimdi geriye şu soru kalıyor: Hükümeti o koltuklardan indirmeyi değil de
istifa ettirmeyi önüne koyan rejim muhalefeti; kendini UBP’yi kandıracak kadar
açıkgöz mü sanmaktadır yoksa UBP ile aynı değerler sistemini paylaştığını mı
itiraf etmektedir?
Çünkü UBP-DP-YDP okulları açmayarak kendi sınıflarına ve AKP’ye
başarıyla hizmet etmişlerdir. Rejim muhalefeti kime hizmet etmektedir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder