Bu yazı yazılırken Cumhurbaşkanlığı
seçimleri henüz yapılmamış, gündem yeni olaylara yelken açmamıştı. Herkes
sadece Cumhurbaşkanı’nın kim olması gerektiğini konuşmaktayı. Bu yazı
okunurken, muhtemelen Cumhurbaşkanı seçilmiş, gündem de değişmiş olacak.
Hepimiz medyanın ve egemenlerin önümüze sürdüğü başka “önemli” meseleler
konusunda anlık heyecanlar yaşıyor olacağız...
***
Çağımızda kaçınılmaz bir olgu olan hızlı bilgi akışının belki de en
sıkıntılı yanı; hızla değişen gündem karşısında olayları algılamaya,
yorumlamaya ve müdahele etmeye fırsat bulamadan yeni gündemlerle
yüzleşmemizdir. Sürekli akan olaylar zinciri ve burnumuzun dibine kadar sokulan
olumsuzluklar karşısında, donup kalmamıza, duyarsızlaşmamıza neden olabiliyor
bu durum. Veya tam tersi bir etki yaratıyor ve her konuda bir şeyler söylemek
kaygısıyla yüzeysel bir ilişki kurarak savrulabiliyoruz gündemlerin peşinde...
Son üç ay içerisinde peşinden savrulduğumuz gündemleri bir düşünelim:
Vicdani Retçilere polis müdahalesi, Pervin Gürler’in “pankart yasağı”, Doğuş
Derya’nın “yüzleşme” çağrısı, Nükleer Santral eylemleri, Hayat Pahalılığı’nın
dondurulması, KTÖS’ün “don” hediyesi, Çiftçilerin Meclis önü eylemi ve Hayvancıların
Tayyip’i “imdat”a çağırması, Charlie Hebdo katliamı, sendikaların UBP ziyareti,
Syriza zaferi, Karpaz’da eşek katliamı, Ercan’da ağaç katlamı, KTAMS’ın grevi,
kamuda mesai saatleri değişikliği, AKP’nin Kıbrıs’ta Gençlik Ofisi açması,
TFF’nin KTFF’yi by-pass ederek hareket etmesi...
Başdöndürücü bir olaylar zinciri...
Bir gün Charlie Hebdo katliamına yas tutarken, ertesi gün Syriza’nın
zaferine coşku ile alkış tutuyoruz... Bunların
hepsi de insani tepkiler ancak gene de eksik bir şeyler var gibi...
***
İnsanı doğadaki diğer canlılardan ayırt eden en önemli özelliklerinden
birisi de, olguları algılamakla kalmamasıdır. İnsan algılar, yorumlar, geçmişle
karşılaştırır, bugün ne ifade ettiğini çözümler ve geleceğe dönük olarak
eyler... Bu zincirde en önemli halka “geleceğe dönük olarak eylemek” noktası...
Çünkü insan yaptıklarıyla sadece çevresini değil, kendi kendisini de
değiştiren, yeniden kuran, şekillendiren bir varlıktır. Kısacası ne yaparsak,
ona dönüşürüz, nasıl davranırsak öyle bir insan oluruz. Aynısı toplumlar için
de geçerlidir.
Bir toplum, kendi geleceğini şekillendirecek pratiklerden çok;
egemenlerin gündemleri etrafında duygu, söz üretmeye odaklandığı oranda
pasifleşir... En keskin duygular, en sert sözler, en içten tepkiler bile bunu
önlemeye yetmez. Çünkü insan yaşamında belirleyici olan olgu pratiktir...
Ancak hızla akan gündemler karşısında, biz daha algılamaktan
yorumlamaya geçemeden, yani sıra “eylemeye” gelemeden yeni yeni olaylar
karşımıza çıkıyor ve bu da bizi ya sadece tepki veren pasif öznelere yada
duyarsız bireylere dönüştürüyor...
Tek başına bir bireyin ise ne kadar donanımlı olursa olsun bu kısır
döngüden çıkması mümkün görünmüyor...
***
Bağımsızlık Yolu Mart ayında “Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın”
telebiyle bir kampanya başlattı. Bunca acil gündem içerisinde bu kampanya
bugünden yarına bir şey değiştiremeyecek, belki de sonuçlarını yıllar verecek
umutsuz bir girişim olarak görülebilir...
Baraka yıllardır her bahar ağaç dikiyor ve her yaz çocuklara ücretsiz
kurs düzenliyor... Bir defada 20.000 ağacın kesildiği, çocukların kitleler
halinde mezhepçi bir eğitimden geçirildiği bir ülkede bu girişimler; iyi
niyetli birkaç insanın nafile çabaları olarak görülebilir...
Oysa bizim dışımızdaki gündemlerin ardında bireysel savrulmalarımız,
vicdan rahatlaması dışında hiçbir sonuç vermez, hızla değişen gündemler
bilincimizi veya duygularımızı yitirmemize neden olurken; örgütlü müdahale her
zaman yeni yaşam alanları yaratır, kapasitemizin gelişmesini sağlar ve umudu
ayakta tutar ve geleceği inşa etmemize olanak sağlar...
Olayların ardından unutulup gidecek sözler üretmek değil bugün gözle
görülmese de yarın kocaman birer ağaç olacak fidanlar dikmek bir tercihtir...
Bizi insan yapan şey, budur...
***
Belki siz bu yazıyı okurken Cumhurbaşkanlığı seççimleri tamamlanmış,
derin bir keder veya yoğun bir coşku hissetmenize neden olmuştur...
Ancak her ne olmuş olursa olsun, ortaya çıkan sonuçta birilerinin
yıllarca süren emeği var... Halktan yana birilerinin veya halka karşı
birilerinin...
Gündemler gelecek, gündemler geçecek...
Bunu değiştirmek mümkün değil...
Gündemler mi bizi şekillendirecek, yoksa bizim gündemlerimiz mi
geleceğe yön verecek?
İşte bu bize bağlı...
Bize; bilinçlenmemize, örgütlenmemize, birleşmemize, mücadelemize...
Kolektif emeğimize...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder