Bu hafta bu sayfalarda, Khora Yayınları tarafından Kıbrıslı Türk yazın hayatına kazandırılmış, Kıbrıs’ın tarihinde hem sosyal hem de siyasal açıdan önemli olan 1878-1960 dönemini ele alan tarih-araştırma kitabı “İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi”ni, kitabı yayına hazırlayan Münür Rahvancıoğlu ile konuştuk.
Tabitha Morgan’ın yazdığı ve İngilizce baskısı 2010 yılında yapılan bu çalışma, Khora Yayınevi tarafından Türkçeleştirilerek Kıbrıs’ta da okuyuculara sunuldu. BBC’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz muhabirliğini yapmakta olan yazar, 1858’den 1960’a kadar olan yüz yıllık süreci, politik, sosyal ve kültürel boyutlarıyla ele almış. Cumhur Atay’ın çevirmenliğini yaptığı ve Münür Rahvancıoğlu’nun yayına hazırladığı kitapta, kişi ve yer adları da özenle Türkçeleştirilmiş.
Kitabı yayına hazırlayan Rahvancıoğlu, kitap için “Kıbrıs’ta İngiliz dönemini anlatan en bütünlüklü çalışma” diyor. Ülkemizde tarihe, politikaya ve siyasete dair birçok kitap yayınlandığını söyleyen Rahvancıoğlu, bu kitapların neredeyse tamamının 1931- 1980 arası döneme sıkışmış olduğunu, oysa adamızın çok daha eskilere giden bir tarihi mirasa sahip olduğunu vurguluyor. Kitapta, ürün hasadını olumsuz etkileyen çekirge istilalarına karşı mücadeleden, dünyada bir ilk olarak sıtmanın kökünün tamamen kazınmasına; adanın ormanlarının yeniden yeşertilmesinden, demiryolu inşasının yapılmasına kadar onlarca ilginç olaydan bahsedildiğini belirten Rahvancıoğlu, bu olayların hepsinin Kıbrıs’ta yaşandığını ancak yeterince incelenmediğini belirtiyor.
1878-1960 DÖNEMİ
- Öncelikle kitaptan bahsedelim... Kitap bize neyi anlatıyor?
“İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi” Kıbrıs’ta İngiliz dönemi ile ilgili bugüne kadar basılmış en bütünlüklü kitaptır... Kitapta 1878-1960 dönemine odaklanılmış ve başından sonuna kadar bu dönemin dinamikleri işlenmiştir. Kıbrıs’ta İngiliz dönemini anlatan çeştili kitaplar vardır. Ancak bunlardan bazıları henüz İngiliz dönemi sona ermeden yazılmış kitapların günümüzde yapılan çevirileri, bazıları da daha bütünlüklü tarih anlatımı denemelerinde İngiliz döneminden bir bölüm içinde bahseden genel kitaplardır. Benim bildiğim kadarıyla sadece İngiliz dönemine odaklanan başka bir kitap yoktur. Khora Yayınları olarak kitabın ilgimizi çekmesinin bir yönü buyken, başka bazı bakımlardan da bu kitap yayıncılık anlamında ilgi çekicidir.
- Nedir bu ilgi çekici noktalar? Mesela bu kitabın siyasi ve kültürel yaşamımıza nasıl bir katkısı olacak?
Bir kere ülkemizde tarihe, politikaya ve siyasete dair birçok kitap yayınlanmaktadır. Ancak bu kitapların neredeyse tamamının ufku 1931-1980 arası döneme sıkışmış durumdadır. Oysa çok daha eskilere giden bir tarihi mirasa sahibiz adamızda. 1950’de toplumlararası çatışmaların başlamasından önce, bu ada insanlarının başka başka gündemleri, ortak veya ayrı sorunları vardı. Örneğin Kıbrıs adası iki Dünya Savaşı’nda da, rakip emperyalist kampların en büyük çarpışmaları yaşadığı bölgede bulunmuştur. Bu durum Kıbrıs türkülerine (Kıbrıs havalarına), danslarına, yeme-içme kültürüne kadar etki yaparken, siyasal veya sosyolojik anlamda yeterince incelendiği söylenemez. 1878- 1960 dönemini kapsamına alan bir kitabın doğal gündemi, bildiğimiz “Kıbrıs Sorunu”ndan çok daha farklı gündemlere sirayet eder: Ürün hasadını olumsuz etkileyen çekirge istilalarına karşı mücadeleden, dünyada bir ilk olarak sıtmanın kökünün tamamen kazınmasına; adanın ormanlarının yeniden yeşertilmesinden, demiryolu inşasının yapılmasına kadar onlarca ilginç olaydan bahsediyoruz. Bu olayların hepsi Kıbrıs’ta yaşanmış ancak yeterince incelenmemiştir hatta genel okur kitlesi tarafından bilinmediği dahi söylenebilir.
İşte “İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi” böylesi gündemleri bize edebi bir dille, yer yer de esprili bir şekilde aktaran önemli bir tarih çalışmasıdır. Bir anlamda adamızdaki tüm etnik toplulukların sorunsuz bir birliktelik içerisinde
yaşadığı günlerin gündemlerini aktararak, gelecekte de barış ve uyum içerisinde birlikta yaşayabileceğimizi kurgulamak mümkün olabilmektedir. Zaten kitabın yazarı Tabitha Morgan da kitabında, Kıbrıs’ta yeniden bir birleşme ve barış ortamının yaratılabilmesinin “Kıbrıslı olan her şeye karşı yaygın inanç eksikliğinden” kurtulmakla mümkün olabileceğini vurgulayarak bu noktaya katkıda bulunuyor...
Yazar 1878-1960 arası tarihe etik bir kaygıyla eğilmeye de çalışıyor. Kendisi kitabının önsözünde “Kıbrıslı nesillerin” hikayesini değil, “onları yönetenlerin” hikayesini anlatmak iddiasında olduğunu özenle belirtiyor. Yani söz konusu olan tam anlamıyla bir “Kıbrıs Tarihi” değil, “İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi”dir. Böylesi bir yaklaşım da “oryantalist” algı çarpıtmasından kurtulmak için atılması gereken ilk adımdır zaten.
“ORMANLAR NEREDE?”
- Peki kitap İngilizlerin Tarihini bize kimin gözünden anlatıyor?
Kitabın önemli bir bölümünde sömürgecilerin kibir ve yücegönüllülüğünün pratik yansımaları konu edilmiştir. İşgal edilen coğrafyanın gerçek durumundan çok, sömürgecinin kendi imgesindeki durumuna göre oluşturulan politikaların nasıl uygulanamaz bir nitelik kazandığı, sömürgecilerin şaşkınlığı ve hayal kırıklığı kitaba yer yer damgasını vurmuştur.
Kitabın “Ormanlar Nerede” isimli birinci bölümünden başlayarak sömürgecilerin ada karşısındaki şaşkınlığı ince ince işleniyor kitap boyunca. Kıbrıs’ı ormanlık bir ada olarak “bilen” sömürgeciler, yarı çölleşmiş bir coğrafya karşısında hayal kırıklığı yaşıyorlar. Bilinmesi çok kolay olan coğrafya konusunda böylesi durumlara
düşen sömürgecilerin, yüzyıllardır hep “yönetilmiş”, ezilmiş olmanın sonucu olan kapalı karakter yapısına sahip
“Kıbrıslılar” karşısında ne gibi durumlara düştüğünü varın siz düşünün... İşte yazar sömürgecilerin bu şaşkınlığı ile kitap boyunca ironik bir şekilde eğlenmekte, bu da Kıbrıslı okur için cidi bir sempati uyandırabilmektedir. Tüm çabasına rağmen, yazarın yer yer sömürgeci bakışın oryantalist çarpıtmasından kurtulamadığı
konulara da rastlanabilir. Ancak en azından yazarın etik kaygılarla hareket ettiği ve bu kaygıların gereğini büyük oranda yerine getirdiğini belirtmek gerekiyor.
Kitabın incelediği tarih dönemine dair bütünlüklü bir çalışmanın ülkemizde eksik oluşu ve yazarın etik kaygılarla hareket etme çabası, kitabı basma kararımızda etkili oldu. Ayrıca kitap ülkemizde Khora Yayınları olarak yayınlanırken, Türkiye’de de Khora-Kalkedon ortak yayını olarak yayınlandı... Ülkemiz tarihi ile ilgilenen Türkiyeli okur ve araştırmacılara da böylesi bir kaynağı sunabiliyor olmak bizim açımızdan gurur vericidir. Bildiğiniz gibi gerek okullar ve müfredat aracılığı ile gerekse de basılıgörsel medya aracılığı ile,
uzun yıllar boyunca kendimizi hep Türkiye merkezli kaynaklardan dinlemek durumunda kaldık. Khora Yayınları olarak Türkiyeli demokrat-ilerici okurlara ulaşma çabasını ve bizim tarihimizi bizim yayınlarımızdan
bilgilerine sunmayı bu yüzden de önemsiyoruz. “İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi”, bu anlamda Türkiye yayın piyasasına sunabileceğimiz nitelikli bir eserdi ve basma kararımızda bu da etkili oldu. Telif ve çeviri işlemlerinin tamamlanmasından sonra her kitabımızda yaptığımız özel editöryal müdahaleleri de yaparak kitabı bastık. Sözünü ettiğim özel müdahaleler yer ve kişi isimlerinin Kıbrıslı Türklerin ağzına göre yeniden kitaba dahil edilmesidir. Kitapta geçen bütün yer adları, hem bugün resmi olarak kullanılan hem de değiştirilmeden önce
geçmişte kullandığımız adlar olarak iki kez yazılıyor. Bu bizim bütün kitaplarımızda böyledir. Çünkü unutturulmaya çalışılan yer adlarının yeni kuşaklara aktarılmasına önem veriyoruz. Kendimizce yayıncılık
alanından yer adlarının değiştirilmesine karşı toplumsal hafızayı ayakta tutmaya çalışarak direniyoruz.
“HAKETTİĞİ İLGİ YOK”
- Kitaba olan ilgi nasıl? Satışlar nasıl gidiyor?
Kitaba olan ilgi ne yazık ki beklediğimiz derecede değil. İstikrarlı bir satışı var kitabın ve kendisi için yapmış olduğumuz masrafı da çıkardık. Ancak böylesi değerli bir çalışmanın hakettiği ilgiyi gördüğünü söyleyemem. Bu konuda bizim de payımız olabilir. Yeterli reklamı, duyuruyu yapamamış, ilgilenebilecek okur kitlesini haberdar edememiş olabiliriz. Ancak kitap, konusu itibariyle eskimeyecek bir kitap olduğundan her dönem ilgi gören istikrarlı bir çizgide ilerleyeceği şimdiden belli oluyor.
Zaten Khora Yayınları olarak bizim yayıncılığı yapma gerekçelerimizden en önemlisi, ülkemizde yürütülen sosyolojik, tarihsel, siyasal tartışmaların akademik, entellektüel niteliğine katkı sunmaktır. Yayınladığımız
herhangi bir kitap maliyetini çıkardıktan sonra satışın önemi sadece daha yaygın kitleler tarafından ilgili kitaba
ulaşılması bakımındandır. Bu yüzden de Adres Dergisi’ne ayrıca teşekkür ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder