9 Ekim 2021 Cumartesi

Emekçi İktidarını Başarabiliriz


Hangi sınıfa mensup olursak olalım Kıbrıs sorununun hepimizin yaşamında bir etkisi var. Esnaf, kamu emekçisi, öğretmen, özel sektör emekçisi, hatta tüccar bile olsak; günlük hayatımıza şu veya bu şekilde Kıbrıs sorunundan kaynaklı bir sıkıntı mutlaka musallat oluyor. Bu sebeple de Kıbrıs sorununun sınıflar üstü gibi görünen bir yapısı var. Bugüne kadar onlarca yıldır yürütülen çerçevede de her Kıbrıslı Türk görüşmeci; esnaf, emekçi, tüccar demeden tüm Kıbrıslı Türkler adına hareket ettiğini iddia etmiş, benzer bir durum Kıbrıslı Elen liderliği için de geçerli olmuştur. Ancak her iki görüşmecinin de esasta kendi toplumu içerisindeki patronların sözcüsü oldukları bilinen bir gerçekken, patronların liderliğinde sürdürülen süreç de, bugün duvara toslamış durumdadır.

Diğer yandan içinden geçtiğimiz günlerde Kıbrıslı Türk halkı en az Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü kadar sarsıcı sıkıntılarla yüzleşiyor. Pandeminin de etkisiyle darmadağın olan sağlık sistemi neredeyse her noktasından dökülmektedir. Eğitim hiç de sağlıktan farklı bir durumda değil. Yıllardan beridir özel sermayenin palazlandırıldığı bu iki alandan, kamusal irade neredeyse tamamen elini çekti. Bundan da en fazla emekçiler ve esnaf etkilendi. Üstelik eriyen Türk Lirası karşısında hiçbir hükmü kalmayan bir Asgari Ücret ve özel sektörde sıfır sendikal örgütlülük koşulları bu durumun etkilerinin kat kat artmasına neden oluyor. Ulaşım, barınma, elektrik ve her geçen gün zamlanan beslenme masraflarından bahsetmeye bile gerek yok!

Son yirmi yıldır emekçi kesimler için giderek kötüleşen ekonomik koşullar, aynı zamanda sınıfsal ayrımların keskinleştiği bir ortamın da göstergesi niteliğinde. Bu süre zarfında yaşamın her noktasında ekonomik bir daralma yaşanıp başta eğitim, sağlık, inşaat ve otelcilik alanları olmak üzere büyük sermaye palazlanırken; tüm bu olumsuzlukları çözmekte yaşamsal çıkarı olan bir sınıf da olgunlaşıyor. Özel sektör emekçileri son yirmi yıldır hiç olmadıkları kadar yoksullaşmış durumdadırlar ama son yirmi yıldır hiç olmadıkları kadar da büyük bir nüfus kitlesini temsil etmektedirler. Geçmişte Kıbrıslı Türk halkının en geniş kitlesi olan öğretmenler ve kamu emekçileri; şimdi yerlerini bu büyüyen taze güce bırakıyorlar, üstelik on yıldır yürürlükte olan Göç Yasası nedeniyle yarı yarıya fakirleşmiş olarak!

Bugün onlarca farklı etnik kimliğin katılımıyla zenginleşen Kıbrıslı Türk işçi sınıfı; bir yandan yoksullaşırken diğer yandan büyümekte ve ekonomik koşulları kendisine yaklaşan kamu emekçileri ile giderek daha fazla kaynaşmakta... Değişen yapısıyla Kıbrıslı Türk halkı, toplumu her anlamda felakete sürükleyen; ekonomiyi batıran, Kıbrıs sorununda duvara toslayan, demokratik iradeye ihanet eden patronların karşısına bağımsız bir güç olarak çıkmak zorunluluğunu hissediyor. Halkın en geniş ve en güçlü kesimi olan özel sektör emekçilerinin sendikal örgütlülüğü ve bağımsız siyasal partisi geliştiği oranda da bunu başarmak mümkün…

Kıbrıslı Türk toplumunun liderliğinin sermayeden devralınmasının artık zamanı geldi de geçiyor bile. Devrimcilerin görevi mevcut durumdan yakınmaya dayalı karamsarlığı elinin tersi ile iterek büyüyen işçi sınıfına omuz vermek; bu uğurda oluşturulmuş olan emekçilerin bağımsız sınıf partisi olan Bağımsızlık Yolu ve özel sektör emekçilerinin sendikal mücadelesi için canla başla çalışmaktır. Sadece bu şekilde tüm toplumun yararına olacak bir emekçi iktidarı için güçlü bir odak yaratılabilir. Kıbrıslı Türk devrimciler bu tarihsel görevi başarabilir, başarmalıdır, mutlaka başaracaktır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder