14 Ağustos 2013 Çarşamba

“Dün Erkendi, Yarın Geç; Zaman Tamam, Bugün!”



Bu yıl dördüncü kez 14 Ağustos’ta eylemde olacağız...
İlk iki yılında Anti-militarist Barış Harekatı adı altında bir eylem birlikteliği şeklinde gerçekleşen bu anlamlı etkinlik geçtiğimiz yıl bir bölünmeye sahne olmuştu...
Birçok insan için anlamsız ve gereksiz bir bölünmeydi bu...
Aslında bizim için de o günlerde kaçınılabileceğini düşündüğümüz bir olaydı...
Ama yaşananlar ortaya koydu ki, böyle bir bölünmeden kaçınılabileceğini düşünmekle yanılmışız o vakitler...

***
Yaşananlar neyi ortaya koydu...
Gerileyen sol ilişkiler içerisinde birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş, savunmacı ve korumacı örgütlenme biçimlerinin; yeni atılım dönemlerinde sekterleşebildiğini...
Bir dönem için kişisel arınmışlık duygusunu muhafaza etmek amacıyla oluşturulan savunma duvarlarının; aynı insanları kendi içine hapseden bir hapisaneye dönüştürebildiğini...
Ve kendini çok temiz ve dürüst sayan bu kişilerin; kendi dışındaki her şeyden tedirgin olma paranoyasına kapılabildiğini...
***
Bugün 14 Ağustos’ta yalnız başına, tek başına, kendi kendine eylem yapacak noktaya gerilerken; hala “hep beraber” vurgulu bildiriler yayınlayabilecek; yıllar önce ortak emeğin üretkenliği ile oluşturulmuş değerleri bugün sadece kendisi sahiplenme hakkı varmış gibi konuşabilecek ve en üzücüsü de yalnız kaldığı görünmesin diye kendi eyleminin altına imzasını atamayacak kadar içine kapanmış bir grupçuk ile tartışmanın bir anlamı var mıdır?
Belediye seçimleri sürecinde “ortak liste” tartışmalarına katıldığı halde kendi başına liste çıkarmak için planlar yapıp işler çeviren bir anlayışın, genel seçimlerde eylem birliği süreçlerini girmemek için teoriler üreten bir sekterliğin, bu halkın en çok canı yanan günlerden biri olan 19 Temmuz’u dahi kendi gündemine meze yapan bir gözü dönmüşlüğün, vereceği ne kalmıştır ki bu toprağın insanına...
En son ne zaman ortak bir işte bulunmuştur, bu yalnız insanlar topluluğu ki bundan sonra bulunabilsinler?
***
Bu yıl dördüncü kez 14 Ağustos’ta eylemde olacağız...
Farklılıklarına rağmen birlikte durabilmeyi başaranlar biraraya gelip DİREN KIBRIS diye haykıracaklar...
Kendi dışında kimseye tahammülü olmayanlar ise, kendileri çalıp kendileri oynayacaklar...
Aynılar aynı yerde toplanacak...
Ayrılar ayrı yerde...
***
Bu yıl, 14 Ağustos biterken bu toprakların devrimcileri bir yılda alınan mesafenin boyutunu ürpererek gözlemliyorlar...
LTB seçimlerinden, Genel Seçimlere, 14 Ağustos’lardan, politik dildeki genel değişime kadar beklentinin kat kat üstünde bir sıçrama havası hakim etrafımızda...
Ve bu da yeni görevlerin ağır yükünü bindirmekte omuzlarımıza...
O omuzlar ki, sürekli yeni katılan genç arkadaşlara rağmen yorulmaya başladı...
Neredeyse Şubat’tan beridir bir nefes almak için dahi durmak mümkün olmadı...
Seçimler, konserler, tiyatro oyunları, ittifaklar, eylemler, belgeseller, toplantılar, dergiler, kitaplar...
Saymakla bitmeyecek yeni kanallar...
***
Bu gece “Diren Kıbrıs” haykırışımızdan sonra, yorgun omuzlarımızı dinlendirip kafa kafaya vereceğiz yoldaşlarla...
Çünkü hemen ardından yeni üretimlerin, yeni eylemlerin gündemleri var önümüzde...
Film atölyemizin gösterimleri, 1 Eylül, müzik grubumuzun albümü, yeni bir kitabın heyecanı...
Ama bu rutini kendine iş sayacaklardan olmaya niyetimiz yok...
Halkımızı ve adamızı esir alan bağımlılık zinciri kırılacaksa, yeni atılımlar yapmak zorundayız...
Devrimcilerin kültürel alanı doldurduğu ve taşmaya başladığı uzun süredir bilinen bir gerçek...
Bize yeni bir alan lazım...
Kültürel alanın dışındaki devrimcilerle buluşmak lazım...
***
Bırakın eskiler eski hikayelerin örtüsü ile örtünsün...
“Dün erkendi, yarın geç; zaman tamam, bugün!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder