Bu yıl dördüncü kez 14
Ağustos’ta eylemde olacağız...
İlk iki yılında
Anti-militarist Barış Harekatı adı altında bir eylem birlikteliği şeklinde
gerçekleşen bu anlamlı etkinlik geçtiğimiz yıl bir bölünmeye sahne olmuştu...
Birçok insan için
anlamsız ve gereksiz bir bölünmeydi bu...
Aslında bizim için de
o günlerde kaçınılabileceğini düşündüğümüz bir olaydı...
Ama yaşananlar ortaya
koydu ki, böyle bir bölünmeden kaçınılabileceğini düşünmekle yanılmışız o
vakitler...
***
Yaşananlar neyi ortaya
koydu...
Gerileyen sol
ilişkiler içerisinde birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş, savunmacı ve korumacı
örgütlenme biçimlerinin; yeni atılım dönemlerinde sekterleşebildiğini...
Bir dönem için kişisel
arınmışlık duygusunu muhafaza etmek amacıyla oluşturulan savunma duvarlarının;
aynı insanları kendi içine hapseden bir hapisaneye dönüştürebildiğini...
Ve kendini çok temiz
ve dürüst sayan bu kişilerin; kendi dışındaki her şeyden tedirgin olma
paranoyasına kapılabildiğini...
***
Bugün 14 Ağustos’ta
yalnız başına, tek başına, kendi kendine eylem yapacak noktaya gerilerken; hala
“hep beraber” vurgulu bildiriler yayınlayabilecek; yıllar önce ortak emeğin
üretkenliği ile oluşturulmuş değerleri bugün sadece kendisi sahiplenme hakkı
varmış gibi konuşabilecek ve en üzücüsü de yalnız kaldığı görünmesin diye kendi
eyleminin altına imzasını atamayacak kadar içine kapanmış bir grupçuk ile
tartışmanın bir anlamı var mıdır?
Belediye seçimleri
sürecinde “ortak liste” tartışmalarına katıldığı halde kendi başına liste
çıkarmak için planlar yapıp işler çeviren bir anlayışın, genel seçimlerde eylem
birliği süreçlerini girmemek için teoriler üreten bir sekterliğin, bu halkın en
çok canı yanan günlerden biri olan 19 Temmuz’u dahi kendi gündemine meze yapan
bir gözü dönmüşlüğün, vereceği ne kalmıştır ki bu toprağın insanına...
En son ne zaman ortak
bir işte bulunmuştur, bu yalnız insanlar topluluğu ki bundan sonra bulunabilsinler?
***
Bu yıl dördüncü kez 14
Ağustos’ta eylemde olacağız...
Farklılıklarına rağmen
birlikte durabilmeyi başaranlar biraraya gelip DİREN KIBRIS diye
haykıracaklar...
Kendi dışında kimseye
tahammülü olmayanlar ise, kendileri çalıp kendileri oynayacaklar...
Aynılar aynı yerde
toplanacak...
Ayrılar ayrı yerde...
***
Bu yıl, 14 Ağustos
biterken bu toprakların devrimcileri bir yılda alınan mesafenin boyutunu
ürpererek gözlemliyorlar...
LTB seçimlerinden,
Genel Seçimlere, 14 Ağustos’lardan, politik dildeki genel değişime kadar
beklentinin kat kat üstünde bir sıçrama havası hakim etrafımızda...
Ve bu da yeni
görevlerin ağır yükünü bindirmekte omuzlarımıza...
O omuzlar ki, sürekli
yeni katılan genç arkadaşlara rağmen yorulmaya başladı...
Neredeyse Şubat’tan beridir
bir nefes almak için dahi durmak mümkün olmadı...
Seçimler, konserler,
tiyatro oyunları, ittifaklar, eylemler, belgeseller, toplantılar, dergiler,
kitaplar...
Saymakla bitmeyecek
yeni kanallar...
***
Bu gece “Diren Kıbrıs”
haykırışımızdan sonra, yorgun omuzlarımızı dinlendirip kafa kafaya vereceğiz
yoldaşlarla...
Çünkü hemen ardından
yeni üretimlerin, yeni eylemlerin gündemleri var önümüzde...
Film atölyemizin
gösterimleri, 1 Eylül, müzik grubumuzun albümü, yeni bir kitabın heyecanı...
Ama bu rutini kendine
iş sayacaklardan olmaya niyetimiz yok...
Halkımızı ve adamızı
esir alan bağımlılık zinciri kırılacaksa, yeni atılımlar yapmak zorundayız...
Devrimcilerin kültürel
alanı doldurduğu ve taşmaya başladığı uzun süredir bilinen bir gerçek...
Bize yeni bir alan
lazım...
Kültürel alanın
dışındaki devrimcilerle buluşmak lazım...
***
Bırakın eskiler eski
hikayelerin örtüsü ile örtünsün...
“Dün erkendi, yarın
geç; zaman tamam, bugün!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder