29 Haziran 2021 Salı

Ücretsiz Eğitim, Kayıt Parası ve Öğretmenler

Okullarda kayıt parası alınması ile ilgili tepkimiz halktan, velilerden ve öğretmenlerden büyük bir destek gördü. Ancak öğretmenler içinden küçük bir grup ve Eğitim Bakanlığından ilginç bir tepki geldi. Eğitim Bakanlığı sanki okullara bütçe ayırmayan, tuvalet kağıdı bile yollamayan kendisi değilmiş gibi; "kayıt parası alınamaz" diyen bir açıklama yaptı. Bu açıklama yüzsüzce ve sahtekarca yapılan bir açıklamaydı çünkü sorunun nedeni olanların, sanki konu kendileri ile ilgili değilmiş gibi davranması anlamına geliyordu.

Eğitim Bakanlığı neden bu kadar rahat? Çünkü kendini icra makamı gibi gören, ve kimse "toplayın" demediği halde, kayıt parası toplamayı savunan müdürler ve öğretmenler var! Azınlıkta da olsalar varlar ve çoğunluk da onlara uyum sağlıyor, ses çıkarmıyor! Dahası bu kişiler "esas sorumlu eğitim bakanlığı" diyerek kendilerini temize çekmeyi de başarıyorlar, "ne yapalım, okulun ihtiyaçları için mecburuz" diyorlar. Ve ücretsiz eğitim hakkının savunucusu olma pozisyonunu da kimselere bırakmıyorlar. Böylece kayıt parasını "savunan", "savunmasa da alan" ve "savunmadığı için almayan" eğitimciler arasında hiçbir fark yokmuş gibi bir görüntü çiziliyor! Ama böyle bir fark var! Ve biz bu farkı görmek, göstermek zorundayız...
Önce şurasını netleştirelim: Okulların ihtiyaçları var ve Eğitim Bakanlığı bu ihtiyaçları KARŞILAMIYOR! Mesele de burada başlıyor: Eğitim Bakanlığına baskı yapmayı değil velilerden para toplamayı daha "erişilebilir" bir hedef olarak gören bazı müdürler ve çoğunluğu orta/üst sınıftan oluşan okul aile birlikleri, bu paraları ZORLA topluyorlar okullarda. Amaçları, niyetleri iyi! Ama yaptıkları şu oluyor günün sonunda; parası olandan alıyorlar, parası az olanı zorlayarak alıyorlar, parası olmayanı daha da fazla zorluyorlar, hiç veremeyeni kaydetmiyorlar veya kaydettikleri çocukları yıl içinde taciz ediyorlar ve bazı örneklerde diplomayı geciktiriyor, çocuğu sınıftan idareye çağırıyor, arkadaşlarının yanında küçük düşürüyor, en iyi örnekte iyice süründürdükten sonra "affediyorlar"!
Böylece okul temiz, güvenli kalıyor; toplanan parayla idari işler devam ediyor. Eğitim Bakanlığı para göndermese de işler yürümeye devam ediyor. Esas sorumlu Eğitim Bakanlığı olsa da, bu "çabalar" sayesinde sorumluluklarından kurtuluyor!
Şimdi gelelim Nazilere... Hannah Arendt, Nazi Almanyası'nda sosyal yaşam ile ilgili bir makalesinde buna benzer bir konuyu tartışıyordu... Almanya'da herkes Nazi değildi, ama her şey Nazilerin istediği gibi olup bitiyordu! Çünkü birçok Alman, "başka şansım yok, yapılacak bir şey yok" diyerek sisteme ayak uyduruyor ve işbirliği yapıyordu! Savaş bitip Naziler yenilince, bu insanlar mahkemelerde kendilerini aynı argümanlarla savundular: O koşullarda yapılabilecek olanın en iyisini yapmışlar, fırsat buldukları her noktada kararları yumuşatmışlar ve sistemin daha acımasız olabileceği bir çok örnekte fark yaratmışlardı! Ama sonuçta yapabilecek başka bir şey yoktu ve Nazilere hizmet etmeye mecburdular!
Hannah Arendt bunun hiç de böyle olmadığını ortaya koydu. Evet bu insanlar Nazi değildi ama sistem onların sayesinde ayakta kalmıştı ve yapılabilecek başka bir şey vardı hatta bunu yapanlar da vardı! Alman nüfusunun önemli bir azınlığı, Nazilerin yükselişi ile birlikte kamusal yaşamdan elini çekmişti. Profesörler, öğretmenler, doktorlar, yargıçlar, mimarlar, sanatçılar vardı bu şekilde davranan. Bu insanlar yanlış buldukları pratiklere ortak olmamak için işbirliği yapmamış ve bunun bedelini kariyerlerini feda ederek ödemişlerdi. Ama hayattaydılar ve bir alternatiftiler! Bu insanların varlığı, Nazi olmadıkları halde "yapacak başka bir şey yok" diyerek sistemle işbirliği yapan Almanların iddiasını çürütüyordu! Yapacak başka bir şey vardı, ama bunun bir bedeli de vardı! Yaşamınızla ödeyeceğiniz bir bedel değildi, ama gene de bir bedeldi. Ve işbirliği yapıp bu bedelden kaçanları normalleştirmek, işbirliği yapmayıp bu bedeli ödeyenlere haksızlık yapmak demekti!
Bizde de kayıt parası toplamayı hararetle savunan müdürünüze uymayıp, para toplamak için o masaya oturmamanın bedelleri var! İstediğiniz sınıfı alamayabilirsiniz, ders saatleriniz istediğiniz gibi olmayabilir, sabah boş saatlerinizi evde geçirip ders başlangıç saatinizde gelmenize göz yumulmayabilir, öğretmen arkadaşlarınızla aranız limoni olabilir vb... Bu bedelleri ödeyenler olduğu gibi, bu bedelleri ödemeyip o kayıp masasına oturanlar da olacaktır. Kimse kahraman olmaya zorlanamaz, her insan kendi kararını kendisi verir...
Ama bedel ödeyen, işbirliği yapmayı reddeden ve kamusal eğitimi savunmaya devam eden ile; gönüllü veya gönülsüz kayıt parası toplayanları bir tutmak da büyük bir haksızlık olur! Her kişi kararlarına ve yaptıklarına göre değerlendirilmelidir. Verili sisteme uyum sağlayıp kayıt parası toplayıp toplamamak kişinin kendisinin ahlaki değerlerine göre yapacağı kendi tercihidir. Ama "kamusal ücretsiz eğitimi" savunanların, kayıt parası toplayan ile toplamayana aynı muameleyi yapmasını beklemeye, kimsenin hakkı yoktur!
Günün sonunda kimin haklı olduğuna tarih karar verecek. Bedel ödemeyi göze alanlar, beklemek konusunda, sabır konusunda da deneyimlidirler. Varsın izinleri, güzel ilişkileri, uygun sınıfları, az ders saatlerini para toplayanlar alsın, müdürle onlar iyi geçinsin! Bunlara tahammül edilir. Tahammül edilemeyecek olan bir şey varsa, sistemin suyuna gidenin dönüp bir de mücadele ediyormuş muamelesi beklemesidir.
Ücretsiz kamusal eğitim haktır ve bu hakkı savunmak, kayıt parası toplamayı reddetmekle mümkündür. Herkesin böyle davranmasının mümkün olmadığını elbette biliyoruz, mücadele etmek de herkesin harcı değildir zaten...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder