1 Temmuz 2021 Perşembe

Bu Düzen Değişir


Bağımsızlık Yolu olarak yola çıktığımız ilk günden beridir, sık sık duyduğumuz bir cümle var: “Boşuna uğraşıyorsunuz, bu düzen değişmez!” Bu sözleri bize söyleyenler, çoğunlukla mücadelemize sempati besleyen kişiler oluyor. Ancak bu kişiler yaşanan tüm olumsuzlukların farkında olsalar da, çeşitli sebeplerle bu düzenin değişmeyeceğini ve bizim de çabamızın boşuna olduğunu dile getiriyorlar. Aynı sebeplerle bazıları istisna olmak kaydıyla bu kişilerin büyük çoğunluğu, değişmeyecek bir düzen için mücadele etmeyi de “boşa harcanan zaman” olarak görüyor ve pasif kalmayı yeğliyor.

Biz devrimciler, tüm iyi niyeti ile bizi uyarmaya çalışan dostlarımızı anlamakla birlikte, yine de mücadeleye devam ediyoruz. Peki neden bunu yapıyoruz? Boşa kürek çekmek hoşumuza mı gidiyor, yoksa kendimize acı çektirmekten zevk mi alıyoruz?

Öncelikle tüm dünyada devrim ve sosyalizm mücadelesi yürütenlerin bildiği bir gerçeği açıklayalım: Eğer düzenin değişmesi kolay ve sancısız olabilseydi, devrimcilere gerek kalmazdı. Devrimciler, düzenin değişmesi zor olduğu için; birkaç sosyal medya iletisi, iki üç coşkulu şarkı, arada sırada yapılan yürüyüşler ile düzen değişemeyeceği için vardırlar. Bu saydıklarımız sosyal medyadan birbiri ile haberleşen herkes yapabilir, ancak devrimcilik coşkunu korurken sabırlı olabilmeyi, örgütlülüğü kendine bir isim yakıştırmak değil hesap sorma ve hesap verme ilişkilerine dahil olmak olarak kavramayı ve sınıflı toplumda doğru stratejik hamlelere kolektif olarak karar verebilmeyi gerektirir. Kısacası devrimcilik zor bir şeydir; yaşam içerisindeki olumsuzlukları gören, buna tepki duyan ve yerine ne konulması gerektiğine dair fikri olan herhangi birinin başarabileceği bir şey değildir.

Devrimcilik; hayırseverlik de değildir. Olumsuzlukların ardı ardına sıralanması, kesilen ağaçlara üzülmek, zulüm gören hayvanlara acımak, sömürülen emekçiye yakınlık duymak, milliyetçiliğe kızmak, dövülen kadına ağlamaktan ibaret bir tutum; vicdanlı birey tutumudur. Ama devrimcilik için bunun bir adım ötesine geçebilmek, öfkeyi örgütleyebilmek, bireysel davranmak yerine kolektif davranabilmek gerekir. Kolektif davranmak ise topluluğa ayak uydurmayı; bazen daha hızlı gitmeyi bazen geride kalanlar için yavaşlamayı becerebilmektir. Bu yüzden de ülkemizde yaşanan olumsuzlukları sıralamaktan veya bunlara tepki göstermekten ibaret bir tutum, devrimci olmak için yeterli değildir.

Çok önemli bir nokta daha var; “bu düzen değişmez” diyerek pasif kalmayı tercih edebilecek lüksü olanların bazıları, devrimci bir tutum takınmayı tercih ederken; diğerleri onlara iyi veya kötü niyetlerle “boşa uğraşıyorsunuz” diyebilirler. Ancak toplum içerisinde pasif kalmayı tercih etme şansı olmayanlar da vardır. İşten atılmış bir emekçi, dükkanı batmış bir esnaf, şiddete uğrayan bir kadın, işsiz kalmış bir genç, yaşamını devam ettirmek için mücadele etmek dışında bir seçeneği olmayan herhangi bir birey; “nasılsa bir şey olmaz” diyerek hayatına devam edemez. Bunu yapma şansı olup da bunu yapmama iradesini gösterebilen devrimciler ile bu şansı olmayıp da mücadeleyi örgütlü bir şekilde sürdürmesi gerektiğini anlayan halk buluştuğunda; bugüne kadar değişmez sanılan düzenin temelleri sarsılmaya başlayacaktır.

Şikayet etmek yerine mücadele etmeyi tercih edenlerle, mücadele etmekten başka şansı olmayanlar hele bir buluşsun; görürüz o zaman bu düzen nasıl değişir! Devrimciler işte bu buluşmayı örgütlemek, hızlandırmak ve hayata geçirmek için vardırlar! İyi ki vardırlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder