Kendini “Kıbrıs milliyetçisi” olarak tanımlayan ve Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliğini reddeden Kıbrıslılar Birliği(1) adına kalem oynatan bir isim Oz Karahan. Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüşü savunması ve federal bir Kıbrıs isteyenleri (AKEL dahil) “vatana ihanet”le suçlaması yanında, karma evliliklerden doğan çocukların Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’ndan kaynaklanan haklarını inkar etmek konusunda da epey sivrilmiş bir karakter...
İşin ilginç
tarafı, Oz Karahan tarafından ortaya konan argümanları, yine Oz Karahan’ın
çocuk azarlar gibi payladığı kişiler yayıyor, paylaşıyor, yineliyor! Misal
geçtiğimiz haftalarda Oz Karahan’ın en çok azarladıklarından bir arkadaş, benim
“gelen emekçi giden emekçi” dediğim iddiasını dile getirmişti. Bu ifadenin
yazılı olarak ilk iddia edilişi, bana değil ama Bağımsızlık Yolu’na mal
edilerek Oz Karaha’nın iki yıl kadar önceki bir yazısına uzanıyor! Böyle bir
cümlenin veya bu anlama gelebilecek bir ifadenin ben veya başka bir parti
yetkilisi tarafından söylendiği veya yazıldığı iddiası elbette ki külliyen
yalan! Ama bu Oz Karahan’ın ilk yalanı da değil…
Karma Evliliklerden Doğan Çocuklar!
Oz Karahan,
karma evliliklerden doğan çocuklar konusunda yetkinin Kıbrıs Cumhuriyeti
bakanlar kurulunda olduğunu ve istedikleri kişiyi, istedikleri zaman vatandaş
yapıp yapmama keyfiyetinin de yasal zemini bulunduğunu söylüyor. Oysa Kıbrıs
Cumhuriyeti Anayasası, “Anne veya babası Kıbrıslı olan kişi, Kıbrıslıdır”
diyerek bu yalanı ayan beyan boşa çıkaran bir cümleye sahip! “Kıbrıs
vatandaşlığına başvurabilir” değil, “Kıbrıslıdır!”
Vatandaşlığa
başvurma hakkı kazanmak ve bu konuda karar üretilmesi, elbette her devletin
kendi yasaları ile düzenlenir. Ancak Kıbrıs anne veya babası Kıbrıs Cumhuriyeti
vatandaşı olan kişiler, vatandaş olarak doğarlar, bu da söz konusu devletin
Anayasası tarafından net bir şekilde ifade edilmiştir. Ama tıpkı Kıbrıslı Elen
şövenistlerinin hiçbir yasa ile bağlı olmayan pratikleri gibi, Oz Karahan da
hiçbir yasa ile bağlı değil! Gücü eline alıp, gücün arkasına saklanıp nutuk
sallamak da zaten her türlü milliyetçiliğin alameti farikasıdır!
Oz Karahan’ın
hiçbir temele dayalı olamayan iddiası o kadar boştur ki, bizzat Kıbrıs
Cumhuriyeti yetkilileri bu konuda sinmiş durumdadır. Oz Karahan’ın uydurduğu
yasal temelden bahseden, “bu bir hak değil bir lütuftur, canımız isterse
veririz istemezse vermeyiz” diye açıklama yapan tek bir Kıbrıs Cumhuriyeti
yetkilisi yoktur! Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu konudaki tutumu o kadar yasa
dışıdır ki; vatandaşlık kaydının Anayasa gereği yapılması için başvuru yapan
onbinlerce insana cevap dahi verilememektedir! Dilekçeler yanıtsız bırakılmakta
ve hatta Kıbrıs Cumhuriyeti Ombudsmanı bile bu tutumun hukuksuzluğuna dikkat
çekmektedir. Dahası bu nedenle açılmış davaların hakimleri, karar
okuyamamaktadırlar! Çıkıp da “Oz Karahan’ın dediği gibi, karma evliliklerden
doğan çocukların vatandaş olup olmadığına Bakanlar Kurulu karar verir”
diyememektedirler! Tam aksine sus pusturlar ve hukuksuz işler yapan her devlet
gibi kendi adına konuşması için milliyetçi emir erlerini sahaya sürmektedirler.
Oz Karahan’da devleti tarafından kendisine verilen görevi tutkuyla yerine
getirmektedir.
Devlete Layık Vatandaş
Oz Karahan diyor ki; “2019 yılının Kasım
ayında, Kıbrıs Cumhuriyeti parlamentosunda EDEK ve DİKO’nun tüm Kıbrıs Cumhuriyeti
vatandaşlarından işgal bölgesindeki sahte devleti tanımadıklarına dair yazılı
beyan istenmesi ve bu beyanı vermeyen kişilerin vatandaşlıktan çıkarılması için
verdikleri yasa tasarısını hatırlayalım… Bu yasa tasarısına Kıbrıslılar Birliği
olarak destek vermiştik….
Ve elinizde
sigorta olarak tuttuğunuz Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığınızı kaybetmekle karşı
karşıya kalacağınız günler yaklaşıyor. Bugün olmazsa yarın… Bütün bunlar
yaşanırken, bu köşeden size sık sık hatırlattığım kararı verme zamanınız geçiyor.
Ve önünüzdeki o iki seçenek hakkında vermeyi ertelediğiniz karar, sizi ikinci
seçeneğin kucağına atıyor. Ne miydi önünüzdeki o iki seçeneğiniz? Hatırlatayım:
Ya Kıbrıs Cumhuriyeti, ya Türkiye Cumhuriyeti”(2)
Görülebileceği
gibi milliyetçiliğin şanına yaraşır bir üslubu ve yaklaşımı var Oz Karahan’ın!
Kime konuştuğu belli değil, ne dediği belli değil ama yukarıdan bakmak, tehdit
etmek, azarlamak, şantaj yapmakta üstüne yok! Bir de her millyetçi gibi “ya
bizdensin ya düşmansın” ikiliğini çok seviyor. Bu ikiliği neredeyse her
yazısında kullanıyor! Onun için sadece iki seçenek var: Ya “Kıbrıs Cumhuriyeti
ya Türkiye Cumhuriyeti!” Öyle ki, yeri geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni de
savunuyor! Ne de olsa ortada bir devlet var ve milliyetçiler devletleri çok
severler! Benim Türkiye’ye girişimin yasaklanması ve bu konuda dava açmam
üzerine bakın ne diyor Oz Karahan:
“Türkiye
Cumhuriyeti’ne ‘faşist’ de, sonra topraklarına girmek için yalvar. Kıbrıs
Cumhuriyeti’ne ‘faşist’ de, sonra ondan kimlik almak için sıraya gir. İkisini
de istemiyormuş gibi yap ama ikisi olmadan yaşayama. Şimdi yeni bir moda daha
var. Türkiye’de Türkiye’ye karşı Türkiye’ye alınmadıkları için dava açmak.
Fıkra gibi.”(3)
Gördünüz mü
Türkiye Cumhuriyeti’ne girişimin AKP-MHP rejimi tarafından yasaklanması neden haklıymış?
Çünkü ben Türkiye Cumhuriyeti’ne faşist demişim! Her milliyetçi gibi, Oz
Karahan’ın da bir devletin kendisi ile o devletin idare edildiği rejimi, o
rejimi idare eden hükümeti ve o devletin vatandaşlarını birbirinden ayıramaması
gayet normal! Buraya takılmıyoruz! Ama Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “mağduriyeti” ile
Türkiye Cumhuriyeti’nin “mağduriyeti” arasında empati yapması, bir kişinin
tutumu ile bir devletin tutumunu kıyaslayabilmesi, devletlerin yaptıkları ile
kişilerin yaptıklarını ahlaki olarak eşitleyebilmesi, bayağı bayağı sosyolojik
bir inceleme konusu olabilecek mahiyette!
Devletler Kendi Yasalarına Uymak Zorundadırlar!
Milliyetçiler
için söz konusu olmayabilir ama şu genel prensibi hatırlatmakta yarar
görüyorum, siz komşunuza yumruk attınız diye komşunuz da size yumruk atabilir
ve bu meşru müdafaa olur. Ama polis karakoluna taş attınız diye size işkence
yapılmasının hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Yani kişiler yanlış bile yapsa,
devletler kendi yasalarına uymak zorundadırlar! En azından devletlerin kendi
iddiası budur ve biz Marksistler her özneyi kendi iddiasını karşılayıp
karşılamadığına göre değerlendiririz!
Şimdi Oz
Karahan’ın yazdıklarından anladığımıza göre Türkiye Cumhuriyeti’ne “faşist”
diyen bir kişinin o ülkeye alınmaması veya Kıbrıs Cumhuriyeti’ne faşist diyen
bir kişinin vatandaş olmaması gayet “normal!”
Türkiye
Cumhuriyeti’nin sömürge tipi faşizm ile yönetildiğini söyleyen Mahir Çayan’dan
tutun da bugünkü rejimin karşısında halen mücadele eden onbinlerce Türkiye
cumhuriyeti vatandaşı yok mu? Var, elbette var! Bu insanların en hafif ceza ile
sürgüne gönderilmesine milliyetçi Oz Karahan tek söz etmezdi o halde! Yani
bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin başında Oz Karahan olsa, orada yaşayan insanlar
Tayyip Erdoğan’ı mumla ararlardı gibi görünüyor!
Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin faşist bir zihniyet tarafından yönetilmekte olduğunu söyleyen
binlerce Kıbrıslı Elen yok mu? Var, elbette var! Bu insanların vatandaşlıktan
atılmasına Oz Karahan’ın hiçbir itirazı olmayacağını, tam aksine bu amaçla
hazırlanmış bir yasayı desteklediklerini gururla yazdığını, daha yazının
başında alıntıladık!
Turancılık ve Kıbrıslılar Birliği
Oz Karahan için
vatandaş olma kriterinin devleti yönetenlerle aynı fikirde olmak anlamına geldiğini
biliyoruz. Bu Kıbrıs’ta “işgale karşı olmak”, “kktc’yi reddetmek” gibi siyasi
argümanlarda resmi tezlere yakın durmak anlamına geliyor. Bakın federasyonu savunan
ama vatandaşlık hakkı gasp edilen bir karma evlilik çocuğu için ne diyor: “Yerine
başka ‘çözüm’ aradıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve anayasasını hiçe saydıkları
halde, kendi tabirlerileri ile ‘Türk tezi’ federasyonlar peşinde koşanlar
kendileri değilmiş gibi Rumca konuşan Kıbrıslıları ‘anayasa’yı uygulamaya
çağırmakta ve bunda mantıksal bir yanlış görememekteler.”(4)
Yani Oz
Karahan’a göre kktc’yi reddetmek de yeterli değildir! Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
resmi tezi olan “tek bayrak, tek devlet, tek millet” fikrini savunmayanların vatandaşlık
hakkı da yoktur! Turancı gelenekten geldiğini gururla anlatan Oz Karahan,
gerçek bir milliyetçidir. Geldiği geleneğin Türkiye’deki pratiğini, adım adım
takip etmektedir kendisi.
Resmi ideolojiye
uygun davranmadığı için Nazım Hikmet’i 25 Temmuz 1951’de vatandaşlıktan
çıkaranlar da Oz Karahan’ın abileridir; Cem Karaca ile Yılmaz Güney’i “komünizm
propagandası yaptıkları için” 6 Ocak 1983’de vatandaşlıktan çıkaranlar da…
Milliyetçi Oz Karahan, milliyetçiliğin gereğini yapmakta ve her milliyetçi gibi
vatandaşlık ile siyasi görüşü birbirine eşitlemektedir: İşgale karşı
olmayanların vatandaşlık hakkı yoktur, komünistlerin vatandaşlık hakkı yoktur, tırnaklarını
yiyenlerin vatandaşlık hakkı yoktur, hayata gücü elinde tutanların
penceresinden bakmayanların vatandaşlık hakkı yoktur! Milliyetçilik dediğimiz
şey zaten tam da budur! Ve tam da bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kontrolü
altında tutan şöven zihniyete karşı mücadele etmek gerekir!
Bir devletin
vatandaşları arasında komünistler, milliyetçiler, anarşistler, kadınlar, erkekler,
LGBT bireyler, liberaller, dinciler, dinsizler, o devlete tapanlar ve o devleti yıkmak isteyenler olabilir. Bugün
her devlette böyle kişiler vardır ve olabilmelidir. Aksi takdirde o ülke bir
siyasi parti haline döner, ortada devlet kalmaz, parti-devlet olur! Bunu bazı milliyetçiler
bile kabul eder, kabul etmeyenler ise tarih boyunca Almanya’da Naziler,
İtalya’da Faşistler, İspanya’da Falanjistler olmuştur. Türkiye’de bu kesimlerin
adı Turancı, Kıbrıs’ta Kıbrıslılar Birliği’dir! İsimler farklı olabilir, ama
zihniyet aynıdır: İnsanlar devleti yönetenlerle aynı düşünmelidirler! Devletten
farklı düşünmek, ihanettir!
Bu zihniyette
olan kişiler, Oz Karahan dahil, bir insanı insan olarak tanıma, sevme veya
sevmeme becersinden yoksundurlar. Onlar devletleri tanırlar, devletleri severler,
devletlere düşman olurlar; insanlar sadece birer teferruattır, esas olan
devlettir! Onlara göre devletler insan için değil, insanlar devlet içindir!
Her Yerde Türk Var!
Oz Karahan
insanları o kadar göremiyor, devlet gözlüğünü çıkarmadan etrafına o kadar
bakamıyor ki; karma evliliklerden doğan çocukların gasp edilen haklarını
konuşurken de her yerde Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türkleri görüyor! Konuyu
ısrarla Kıbrıs sorunu bağlamına çekmeye, meseleyi ancak Kıbrıs sorunu
çözüldükten sonra yani Kıbrıslı Türkler “ya Türkiye Cumhuriyeti ya Kıbrıs
Cumhuriyeti” sorusuna cevap verdikten sonra çözülebilecek bir şey olarak
tanımlıyor!
Oysa bugün
Kıbrıs’ın güneyinde, Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından Filipinler, Nijerya vb
ülkelerden insanlarla muteber kabul edilmeyen evlilikler yaptıkları için
çocuklarının vatandaşlık hakkı gasp edilen yüzlerce Kıbrıslı Elen var! Oz
Karahan’a göre bu kişiler Türk! Bugün Kıbrıslı Türklerle evlilik yapan
Bulgaristan, Fransa, Nijerya gibi ülkelerden insanların çocuklarının da
vatandaşlık hakkı gasp ediliyor! Oz Karahan’a göre bu kişiler de Türk!
Oz Karakan
kafayı Türkiye Cumhuriyeti ile o kadar bozmuş ki, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı
olmayan herkesi Türk olarak görüyor! Dünyada Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları dışında insan yokmuş gibi konuşuyor!
Ya Kıbrıs Cumhuriyeti, Ya Türkiye Cumhuriyeti!
Oz Karahan’ın Kıbrıslı
Türklere hitap ederek kullanmayı çok sevdiği “Ya Kıbrıs Cumhuriyeti, ya Türkiye
Cumhuriyeti” ifadesine dair de bir iki söz söyleyelim: Oz Karahan’ın dünyaya
baktığı pencereden sadece devletler göründüğü için, Kıbrıslı Türk halkının
önünde sadece bu iki seçenek olduğunu söylemesini anlayabiliyoruz.
Kıbrıslı Türk
halkının tarih boyunca, kendinden kat kat güçlü olan bu iki devleti birbirine
düşürerek yakaladığı pat durumlarının arasında var olma mücadelesi verdiği bir
gerçektir. Her iki devlet için stratejik bir önemi bulunan halkımızın, bu
avantajını her iki devlete karşı da uzun süre kullanabilmiş olması, incelemeye
değer bir tarihsel olgudur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
son dönemde Kıbrıslı Türklere yönelik baskıcı yaklaşımlarını eş zamanlı olarak
arttırdıkları ve “ya onu seç ya beni” tavrı ile çemberi daraltmakta oldukları
da inkar edilemez!
Yani Oz Karahan’ın
yazmaktan büyük keyif aldığı “Ya Kıbrıs Cumhuriyeti, ya Türkiye Cumhuriyeti”
dayatması, sadece Kıbrıs Cumhuriyeti egemenlerinin yaklaşımı değil; Türkiye
Cumhuriyeti egemenlerinin de yaklaşımıdır. Zaten milliyetçiler her zaman
birbirleri ile aynı dili konuşurlar, birbirlerini çok iyi anlarlar ve kendi
milliyetçi çatışma eksenleri dışında üçüncü bir alternatifi göremezler, anlayamazlar,
anlamlandıramazlar. Onların kavram dünyaları yandaş ve karşıt milliyetçi
argümanlardan oluşur! Kendi kavram setlerine dahil olmayan her argüman da karşı
taraftan sayılır! Her nerede bir milliyetçilik varsa, orada bir karşıt
milliyetçilik vardır! Ülkemizde Kıbrıs milliyetçiliğinin karşıtı Türk
milliyetçiliğidir ve her iki milliyetçilik de birbirinin aynadaki yansımasıdır.
Onlar sadece birbirlerine bakarlar, birbirlerini görürler, birbirlerini
tanırlar ve birbirlerini muhatap alırlar!
Milliyetçiliğin
kavram dünyası içerisinde kaldığımız sürece, gerçekten de başka bir alternatif
yoktur! Yeni bir alternatif yaratmanın, Kıbrıslı Türk halkının varlık, kimlik
ve iradesini savunmanın tek olası yolu ise, bu kavram dünyasının dışına
çıkmaktır! Bu da ancak dünyaya emek ekseninden bakarak, milliyetçi kalıpları
aşarak mümkündür! Çünkü dünyada var olan her devlet, içerisinde sınıfları
barındıran halklara sahiptir. Sınıfsal çıkarlar, devlet çıkarlarından
farklılaşan yaşam pratikleri barındırır ve farklı halkların işçi sınıflarının
ortak çıkarı; aynı halk içindeki burjuvazi ile olan ortak noktalarından çok
daha fazladır.
Oz Karahan
anlasa da anlamasa da Kıbrıs halklarının işçi sınıflarının, “Ya Kıbrıs
Cumhuriyeti ya Türkiye Cumhuriyeti” prangasını kırmakta çıkarı vardır ve bunu
yapabilecek güce de sahiptirler. Ülkemizde yaşayan her iki işçi sınıfı da,
kendi sınıfsa çıkarları ekseninde kendi burjuvazileri ile hesaplaşabilir; ortak
çıkarlarının farklılıklarından fazla olduğunu sınıf mücadelesi içerisinde
deneyimleyebilir ve milliyetçilik zincirini kırabilir! Gerisi bunu dayanışma ve
mücadele ile somuta dökme becerisini ortaya koyma meselesidir. Bu yapılabildiği
zaman, içerisindeki sınıfsal çelişkileri bastırıp görmezden gelen nice
devletlerin ortasından çat diye kırıldığı, o kabuktan yepyeni bir yaşamın
doğduğu tarihte onlarca kez tekrarlanmış bir gerçektir. Oz Karahan’ın kutsal
bildiği Kıbrıs Cumhuriyeti de bu tarihsel olasılıktan muaf değildir!
Son olarak
Kıbrıs Cumhuriyeti’inin probaganda işlerini yürüten Oz Karahan’ın yazılarını
yayınlamakla işe başlayıp, giderek Kıbrıslılar Birliği’nin gayrı resmi yayın
organı durumuna dönüşmüş olan Avrupa Gazetesi ile ilgili bir iki söz söyleyelim.
Gazetenin patronu ve genel yayın yönetmeni Şener Levent bir zamanlar Samuel
Johnson’un “milliyetçilik alçakların son sığınağıdır” sözün alıntılamayı çok
sever, bu sözü yazılarında sık sık kullanırdı. Görünen o ki zaman ilerleyip,
yaş kemale erdikçe; Avrupa Gazetesi de milliyetçilerin son sığınağı haline gelmiştir!
---------------------------------------------------------------
Biz Oz Karahan
gibi işkembeden atmadığımız için, kendisinden aktardığımız cümlelerin
kaynaklarını aşağıda veriyoruz. Kendisinin bunu yapması mümkün değil, üstelik ne kadar atarlı ve “cesur” da görünse çoğu zaman yazılarında isim bile
veremeyecek, öylesine, ortaya, hayali kişilere konuşacak kadar siniktir!
(1) Kıbrıslılar
Birliği konusunda daha ayrıntılı bir değerlendirme için: https://www.bagimsizlikyolu.org/kendi-agizlarindan-kibris-milliyetcileri/
(2)
https://www.cypriots.org/oz-karahan/2021/07/26/kibris-cumhuriyeti-vatandasliginiza-elveda/
(3)
https://www.cypriots.org/oz-karahan/2022/11/28/ben-turkiye-icin-tehdit-degilim-platformu/
(4) https://www.cypriots.org/oz-karahan/2022/04/25/karma-evlilik-cocuklari-istismari-yeter/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder