
ÇATI’nın
ikinci sayısıyla karşınızda olmanın sevincini yaşarken; düşünen, üreten ve
seven bir insanımızı kalleş kurşunlarıyla kaybetmenin acısını yüreğimizde
taşıyoruz. Ancak herkes bilmelidir ki; düşünceye sıkılan kurşunlar, umuda
sıkılmış demektir ve UMUDA KURŞUN İŞLEMEZ. Kendilerine yakıştırdıkları HAKLI
yaftasıyla başkalarını 8silahla veya başka yöntemlerle) susturma hakkını elde
ettiklerini zannedenler, bunu unutmazlar umarız. Daönce kaybettiğimiz
değerlerimiz gibi KUTLU ADALI da bizim için bilincin ve vicdanın simgesi olarak
yaşayacaktır. Susturacakları zannettikleri bizlerin değil, kendilerinin gerçek
vatan haini olduğunu düşünceye ve düşünmeye sıktıkları bu hain kurşunlarla
gösterenler, hiçbir zaman rahat uyuyamayacaklar. Düşüncede kaybettikleri bu
savaşı, fiziki dünyaya taşımak isteyenler, burada daha başlamadan
yenilmişlerdir. Bizlerin otomatik silahlarımız yok, ancak yine de buradayız ve
yazıp çizmeye ve her satırımız ve kelimemizle onları yok etmeye devam ediyoruz.
KORKAK OLANLAR GİZLENENLERDİR, ASLA GÖĞSÜ AÇIK GEZENLER DEĞİL.
Geçtiğimiz
ay sadece olumsuz şeyler yaşanmadı. Demokrasi ve İnsan Hakları Hareketi, uzun
ve tartışmalı bir dönemden sonra kurularak umudumuza ufuk kattı. Yeni bir
kültür, yeni bir tarz, yeni bir ekol ve bir sivil toplum örgütü olarak DİH
Hareketini en içten duygularımızla selamlıyor, örgüt yaşamında başarılar
diliyoruz.
ÇATI, ilk
sayısıyla bir çok eleştiri aldı. Dergimizi beğenmeyenler de beğenenler de vardı
tabii. İlk sayımızdaki çeşitli baskı hatalarından dolayı, hepinize karşı
mahcubuz. Ancak içeriğimize yönelik verebileceğimiz tek cevap şu olabilir;
Bizler, tek sesli ve tek sözlü bir yapı oluşturmak için yola çıkmadık. Herkesin
farklılığıyla ve hoşgörüsüyle yan yana durabileceği, tartışabileceği, kesişilen
her noktada ortak tavır alabileceği, kimsenin kimseyi kendisine benzetme
çabasına girmeyeceği, çoks esli, çok sözlü, çok kültürlü bir yapı için yola
çıktık, ve asla bu hedefimizden vazgeçmiş değiliz.
Birbirlerinde
buldukları her farklılıkta ötekini “tarihin çöplüğüne” savuranlar, dünyanın her
köşesinde mitoz-mayoz bölünmektedirler. Ötekine tahammülü olmayanlar, TV’lerde,
meydanlarda kavga etmekte, birbirlerinin
kuyusunu kazmaktadırlar. Ütopyasında kardeşlik ve barış olan insanlar, karşısındakine
de (karşılık gördüğü müddetçe) öyle davranmalıdırlar. Çünkü ne kardeşlik ne
barış ne de eşitlik idealleri ertelenemezler. Ve bugün hemen-şimdi
ilişkilerimizde varolmalıdırlar. “Herkes”için barış, “herkes” için kardeşlik,
“herkes” için eşitlik ve “herkes” için özgürlük diyerek yola çıkanlar;
karşılarına “herkes” bile çıksa yine de savaşacaklardır. Bizler de “herkes”in
bir parçası olduğumuza ve kendimizi kimseden ayrı, kimsenin üstünde,
kimseden bilinçli bir pozisyona
yakıştırmaya hakkımız olmadığına göre; yine çağırıyoruz: Haydi gelin
kardeşliğin, barışın, sevginin, hoşgörünün, birlikte üretimin, paylaşımın
ÇATI’sına bir parça da siz ekleyin;
DÜNYAYI VE
KIBRISI BİRLİKTE YARATALIM.
Çatı, Sayı 2, Ağustos
1996