Yeni bir ÇATI ile yeniden karşınızdayız. Ancak bizlerin
amacı sadece ellerinizde tuttuğunuz dergi ile değil, ÇATI olarak her yerde,
toplumsal muhalefetin nabzı nerede atıyorsa ve nerede atması gerekiyorsa orada
yanınızda olmaktır. Zaten olması gereken de budur.
Yaşam içinde
kendimizi var etmek, günlük hayatı dönüştürebilmek radikal bir değişimin
olmazsa olmazıdır ve bu da ancak söyleyenlerin söylediklerini yaşama geçirme
sorumluluğunu duymaları ile olasıdır.
Bugüne kadar demokrasiden ve özgürlükten yana gördüğümüz
tek şey; bizim adımıza, bzim yerimize konuşan ve bizleri temsil ettiğini,
yaptıklarını bizler için yaptığını söyleyen vekiller, temslcler, sözcüler vb’nden
başka nedir ki? Oysa bizler burada dururken, kendi sorunlarımızı en yakıcı bir
biçimde yaşarken temsilcilerin gereği nedir? Bizi bizden başka kimse temsil
edemez!
Bu sayımızda özelleştirme konusunu tartışmaya devam
ediyoruz. Son üç sayımızda çeşitli görüşlerden çeşitli özelleştirme bakış
açıları sayfalarımıza yansıdı. Öyle veya böyle özelleştirme çok ivedi bir sorun
olarak karşımızda durmaktadır. Gün geçmiyor ki yeni bir özellştirme girişimi
ile karşı karşıya kalmayalım. Pratiğe, eyleme dönük yapılması gerekenler tam da
bu noktada tartışmadan çok daha önemli olduklarını göstermektedir. Oysa bizlerin
beyinleri, çok daha önemli olduklarına inandırıldığımız “kurumsal” ve “ilkesel”
bir sürü sorunla öylesine tıkabasa doldurulmuş ki; somut eylemden kaçıp laf
cambazlıklarına sığınmanın yollarını o kadar kolay buluyoruz ki, artık gelinen
noktada ne tartışıldığı, tartışanların neler söyledikleri değil, söyleyenlerin
ne yaptığı sorusu kendini dayatıyor. Sorun tam da buradadır: Bir sürü insan bir
sürü şeyler tartışıyorlar, peki bu insanlar pratik olarak, günlük yaşama dönük
ne yapıyorlar? İnsanları söylediklerine göre mi yoksa yaptıklarına göre mi
değerlendireceğiz? Bu soru çok hayati bir sorudur ve laf ebelerinin önünde
sırat köprüsü gibi dikilmektedir.
Bu sayımızda ÇATI olarak Kıbrıs konusu ile ilgili
tavrımızı ifade eden bir yazıya yer veriyoruz. Aslında burada üzerinde
durulması gereken şudur ki; hiç kmse Kıbrıs sorununu çevre, kadın, örgütlenme,
özelleştirme, insan hakları ihlalleri,
eşitlik, özgürlük sorunlarından ayrı veya bu sorunların üzerine yürünmeden
(bedel ödemeden) çözülebilecek; her şeyin temelinde, her şeyin üzerinde bir
sorun olarak görmemelidir. Gerek entegrasyon gerekse diğer irademiz dışı ve temsiliyete
dayalı, bizlerin yani Kıbrıs haklarının öznesi olmadıkları her türlü “şey” olsa
olsa anlaşma olarak isimlendirilebilirler, asla çözüm olarak değil.
ÇATI olarak, üzerine basa basa belirtiyoruz ki; Kıbrıs
sorunu Kıbrıs halklarının sorundur. Bizim sorunumuzu biz çözeriz. Bunun için de
günlük hayatta özne olmamız, kendi sorunlarımızı kendi ellerimize almamız
gerekmektedir. Hariçten okunan gazellere yeter artık!
En başta yola çıkarken eşitlikçi, toplumcu, barışçı,
katılımcı ve çok sesli bir ÇATI sözü vermiştik sizlere. Elmzden geldiğince ve
sizlerin de katkılarıyla bunu somuta geçirdik, geçiriyoruz.
Unutma! ÇATI senin dergindir. ÇATI gerçekten
isteyenlerin, bunun için de istemekle yetinmeyip yapmak için kolları
sıvayanların dergisidir. ÇATI’yı okut, katıl, ELEŞTİR. ÇATI’ya sahip çık!
Sözünü söylemekten çekinme.
Sevgil arkadaşlar; eksiklikler, yanlışlıklar, öneriler,
oolması gerekip de olmayanlar, olup da olmaması gerekenler ve bütün
düşündükleriniz için bize yazın. Gerçeğe, gerçeğin sesine omuz verin!
Dünyayı ve Kıbrıs’ı birlikte yaratalım.
ÇATI DERGİSİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder