1 Şubat 1997 Cumartesi

Selamlar – Çatı Sayı 4

Yeni bir ÇATI ile yeniden karşınızdayız. Ancak bizlerin amacı sadece ellerinizde tuttuğunuz dergi ile değil, ÇATI olarak her yerde, toplumsal muhalefetin nabzı nerede atıyorsa ve nerede atması gerekiyorsa orada yanınızda olmaktır. Zaten olması gereken de budur.
 Yaşam içinde kendimizi var etmek, günlük hayatı dönüştürebilmek radikal bir değişimin olmazsa olmazıdır ve bu da ancak söyleyenlerin söylediklerini yaşama geçirme sorumluluğunu duymaları ile olasıdır.

Bugüne kadar demokrasiden ve özgürlükten yana gördüğümüz tek şey; bizim adımıza, bzim yerimize konuşan ve bizleri temsil ettiğini, yaptıklarını bizler için yaptığını söyleyen vekiller, temslcler, sözcüler vb’nden başka nedir ki? Oysa bizler burada dururken, kendi sorunlarımızı en yakıcı bir biçimde yaşarken temsilcilerin gereği nedir? Bizi bizden başka kimse temsil edemez!
Bu sayımızda özelleştirme konusunu tartışmaya devam ediyoruz. Son üç sayımızda çeşitli görüşlerden çeşitli özelleştirme bakış açıları sayfalarımıza yansıdı. Öyle veya böyle özelleştirme çok ivedi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Gün geçmiyor ki yeni bir özellştirme girişimi ile karşı karşıya kalmayalım. Pratiğe, eyleme dönük yapılması gerekenler tam da bu noktada tartışmadan çok daha önemli olduklarını göstermektedir. Oysa bizlerin beyinleri, çok daha önemli olduklarına inandırıldığımız “kurumsal” ve “ilkesel” bir sürü sorunla öylesine tıkabasa doldurulmuş ki; somut eylemden kaçıp laf cambazlıklarına sığınmanın yollarını o kadar kolay buluyoruz ki, artık gelinen noktada ne tartışıldığı, tartışanların neler söyledikleri değil, söyleyenlerin ne yaptığı sorusu kendini dayatıyor. Sorun tam da buradadır: Bir sürü insan bir sürü şeyler tartışıyorlar, peki bu insanlar pratik olarak, günlük yaşama dönük ne yapıyorlar? İnsanları söylediklerine göre mi yoksa yaptıklarına göre mi değerlendireceğiz? Bu soru çok hayati bir sorudur ve laf ebelerinin önünde sırat köprüsü gibi dikilmektedir.
Bu sayımızda ÇATI olarak Kıbrıs konusu ile ilgili tavrımızı ifade eden bir yazıya yer veriyoruz. Aslında burada üzerinde durulması gereken şudur ki; hiç kmse Kıbrıs sorununu çevre, kadın, örgütlenme, özelleştirme,  insan hakları ihlalleri, eşitlik, özgürlük sorunlarından ayrı veya bu sorunların üzerine yürünmeden (bedel ödemeden) çözülebilecek; her şeyin temelinde, her şeyin üzerinde bir sorun olarak görmemelidir. Gerek entegrasyon gerekse diğer irademiz dışı ve temsiliyete dayalı, bizlerin yani Kıbrıs haklarının öznesi olmadıkları her türlü “şey” olsa olsa anlaşma olarak isimlendirilebilirler, asla çözüm olarak değil.
ÇATI olarak, üzerine basa basa belirtiyoruz ki; Kıbrıs sorunu Kıbrıs halklarının sorundur. Bizim sorunumuzu biz çözeriz. Bunun için de günlük hayatta özne olmamız, kendi sorunlarımızı kendi ellerimize almamız gerekmektedir. Hariçten okunan gazellere yeter artık!
En başta yola çıkarken eşitlikçi, toplumcu, barışçı, katılımcı ve çok sesli bir ÇATI sözü vermiştik sizlere. Elmzden geldiğince ve sizlerin de katkılarıyla bunu somuta geçirdik, geçiriyoruz.
Unutma! ÇATI senin dergindir. ÇATI gerçekten isteyenlerin, bunun için de istemekle yetinmeyip yapmak için kolları sıvayanların dergisidir. ÇATI’yı okut, katıl, ELEŞTİR. ÇATI’ya sahip çık! Sözünü söylemekten çekinme.
Sevgil arkadaşlar; eksiklikler, yanlışlıklar, öneriler, oolması gerekip de olmayanlar, olup da olmaması gerekenler ve bütün düşündükleriniz için bize yazın. Gerçeğe, gerçeğin sesine omuz verin!
Dünyayı ve Kıbrıs’ı birlikte yaratalım.


ÇATI DERGİSİ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder