Demokrasi ve İnsan Hakları Hareketi (D.İ.H.H.) kurulduğu günden bu yana, çeşitli tepki amaçlı hareketlilikler dışında, ilk kez önüne koyduğu bir programı (10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası) gerçekleştirmiştir.
Kuzey Kıbrıs'taki tüm sözde örgütler karşısında D.İ.H. Hareketi gerçek bir sivil toplum örgütü olma yolunda attığı olumlu adımlarla varlığını her geçen gün daha da pekiştirmektedir. Hareket, gerek kuruluş amaçları, gerek üye yapısı, gerekse yaşam içerisindeki tavrıyla bir olumluluklar zinciri oluşturmaktadır. Yeni kurulmuş bir örgüt olarak birçok zorlukların ve imkansızlıkların içinden, el yordamıyla gerçekleştirilmeye çalışılan eylemlilikler halktan hakettiği tepki ve desteği bulmaktadır.
Ancak hareketin işleyişindeki
ve varoluşundaki bütün olumluluklara karşın, üye yapısının ne kadarını mobilize
edebildiği ve yürütme-üye farklılaşmasından ne kadar kaçınabildiği sorularının
sorulması gerekmektedir.
Üye politikasında mühim olanın
'nitelik' olduğu umutulmamalıdır. Binlerce üyeli, ancak niteliksiz, örgütlerin
tarihe karışmalarının doğal olduğunu yaşayarak öğrendik. Oysa asıl olan; üyeyi
karar mekanizmalarına dahil etmek ve yapılacak işleri paylaşım temelinde
örgütlemektir. Bu da ancak nitelikli üyelerle ve sağlıklı bir yürütme organıyla
hayata geçirilebilir.
Harekette gözlemlediğimiz en
büyük tıkanıklık; üyeler arası kaynaşmanın yeterli oranlarda hareket lehinde
kullanılamamasından oluşan hantal bir işleyiştir. Bu da ilk genel kurulda enine
boyuna tartışılması gereken acil bir konu olarak hareketin önünde durmaktadır.
Demokrasi ve İnsan Hakları
Hareketi güncel konularda güncel tepkiler koymak ve belli günleri kutlamak
amacıyla kurulmuş (sadece bu amaçlarla kurulmuş) bir hareket olarak
görülmemelidir. Hareket, güncel tepkilerini koyarken ve her türlü eylemliliğe
girişirken yeni bir tarzın, yeni bir ekolün yaratıcısı olmak zorundadır.
Eskinin devamı veya tekrarı olacak her türlü girişim hareketin kendi içine
dönmesine ve yokolup gitmesine (hiç olmazsa kuruluş amaçlarından ve ruhundan
kopmasına) neden olacaktır.
Bu yüzden; üyelerin azami
ölçüde karar mekanizmalarına dahil olmaya çalışmaları, temsiliyeti reddetmeleri
ve doğrudan, anti-hiyerarşik bir işleyişin oluşmasına katkıda bulunmaları çok
hayati bir konudur.
Daha kuruluşunda farklı
olduğunu hissetiren hareketin, üyelerinin (reklamsal bir deyişle) farkı
farketmeleri gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder