3 Kasım 1996 Pazar

Kültürler Karşı Karşıya - Bir tartışmanın düşündürdükleri

16 Ekim 1996 Çarşamba akşamı Sanatçı ve Yazarlar Birliği tarafından, KÜLTÜR POLİTİKALARINI TAR-TI-ŞI-YO-RUZ, adı altında Kültür Dairesi Müdüresinin de katıldığı bir panel düzenlendi. Her ne kadar birçok konuşmacının bilincinde oldukları kuşkulu olsa da, panel daha çok kültür politikalarına yaklaşımların farklılığı ile dikkat çekti.
Konuşmaya önce başlayan müdüre hanım, Kültür Dairesi olarak her türlü olumlu(!?) eleştiriye açık olduklarını, kültür işlerini birlik, beraberlik, uyum, dayanışma(???) içinde yürütme arzusunda olduklarınıbelirterek; bu toplantıda daha çok konuşmacı değil dinleyici pozisyonunda olmak istediğini söyleyerek konuşmasını tamamladı.
Tabii bu arada Kültür Dairesi’nin yetkilerinin sınırlılığını da belirtmeyi ihmal etmedi.
Bunun ardından söz alan Belediye Tiyatrosu Sorumlusu Yaşar Ersoy spora vb. çeşitli şekillerde para aktarılırken kültür işleri için hiçbir kaynak aktarılmadığını, bugüne kadar bir Kültür Şurasının dahi toplanmadığını belirtti. Yaşar Ersou ayrıca özerklik üzerinde durdu; devletin görevinin sadece altyapı hazırlamak olduğunun ve devletin bir kültür politikasının olamayacağının altını çizdi.
Şair-yazar Fikret Demirağ ise Kültür Dairesi’nin yeni müdüresini sorumlu tutmamakla birlikte TÜYAP Kitap Fuarı çerçevesinde Kıbrıs Türk edebyatı le ilgili düzenlenen panelde, konuşmacı seçiminin sağlıklı yapılmadığı eleştrisini yöneltti.  Bu eleştri ile birlikte ortamın gerginleşmesi üzerine, söz alma ihityacını yeniden hisseden Kültür Dairesi müdüresi;  bu tür agresif yaklaşımlar ortamında bir şeylerin başarılamayacağını, bu tür (uzlaşmacı olmayan) tutumlardan dolayı sonuca varılamadığını vurgulama ihtiyacı duydu. Ayrıca yetkinin kendilerinde olduğunu ve tercihlerini yaparken de yeterince sağlıklı davrandıklarına inandıklarını belirtti.
Yaşanan tıkanıklık üzerine söz alan Hürrem Tulga; kültür politikalarına daha geniş bir çerçeveden bakılması gerektiğini ve kültürel yaklaşım farklılıklarının bilincinde olmak gerektiğini vurgulayarak çeşitli örnekler verdi. Sorunun kaynak sorunu da olmadığını vurguladı ve geçen yıl eğitim programına alınan, basımı da gerçekleştirilen birçok dersin müfredatlardan kaldırıldığına dikkat çekti.
Okullarda ve BRT gibi önemli kurumlarda, kültürler arasında birileri lehine tercih yapıldığını; Eğitm Bakanlığı’nın her yıl kitaplar bastığını, BRT’nin çeşitli programlar yaptığını, filmler konduğunu ancak bunların içeriklerinin ortada olduğunu belirtti. O halde kaynak sorunundan öte bir kültürel yaklaşım farklılığı olduğunu gündeme getirdi.
Daha sonra söz alan şair Filiz Naldöven, daha çok okullardan örnekler vererek; devletin kültüre, şiire ve sanata yaklaşımını eleştirdi. Kan kokan şiirlerle, öğrencilerin yabancı olduğu müfredatlarla, sanatın sevdirilemeyeceğine dikkat çekerek bunun düpediz bir tercih olduğunu vurguladı.
Bu çerçevede süren tartışmalar aslında bize, kültürle, sanatla, eğitimle, sağlıkla vede toplumsal bütün sorunlarla ilgil önümüzde çok acil bir çıkış olduğunu gösterdi: Bu konularda karar üretenlerin ve bunları uygulamaya sokanların, bu konularla doğrudan ilişkili çevreler olmaları.
Devlete iletme, uzlaşma yaklaşımları anlamsızdır. Acil ihtiyaç TARAF olmaktır. Taraf olmayanlar talepte de bulunamazlar.
Tüm bu sorunlar ve sorular açığa kavuşturulmalıdırlar. Ancak bundan sonra (her konuyla doğrudan ilişkili insanlar kendi politikalarını yarattıktan ve taraf olduktan sonra) çeşitli talepler öne sürebilir, bunlar için baskı mekanizmaları oluşturulur ve yapılanlar bir anlam kazanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder