Kuzey
Kıbrıs’ta gerçekleşen erken seçimler geçtiğimiz yıllara oranla zayıf ve
heyecansız geçti. Yedi partinin yarıştığı seçimlerde katılım oranı 1 yıl önceki
seçimlere göre 6 puan düştü ve %80 pranında gerçekleşti.
Secimlerde
alinan oy oranlari aslinda ilk uc partinin tabanlarini korudugunu, ve
birlesme yanlisi olan Kibrisli Turkler'in diger partileri birakip CTP'ye
yonlendigini, Talat'in oylarini artirdigini gosteriyor. Bu AKP ve AB'nin
de sevindigi bir durum. Secim sonuclari Kibris'in butununu, Turkiye'yi ve
AB'yi / ABD'yi nasil etkiler? Etkiler mi?
CTP
bu seçimlerde oylarını kesin bir şekilde arttırdı. Geçen seçimlerde %34 olan oy
oranını %44’e yükselten CTP’nin milletvekili sayısı da 19’dan 24’e yükseldi...
Ancak,
bu %10’luk kayma sadece birleşme yanlısı partilerin tabanından kayan oylarla
açıklanamaz. BDH geçen seçimlerde
%13 cicarında oy almıştı. Bu seçimlere BDH’yı
oluşturan partiler 2 ayrı kampta katıldılar. BDH
%5,8 TKP-BKP İttifakı ise %2,5 civarı oy aldı. Toplam BDH
oyları %8,3 civarında gerçekleşti ki bu
da %5 lik bir azalma demektir. Seçimlere katılım oranının %6 düştüğü ve bu
düşüşün de sol seçmenin bir protestosu niteliğinde olduğu da düşünülürse,
CTP’deki oy artışının daha çok sağ seçmenin CTP’ye kayması ile açıklanabileceği
görülüyor. CTP’nin oy artışı DP ve UBP’den kayan oylar, bu seçimlere katılmayan
Ticaret Odası (Kıbrıs’ın TÜSİAD’ı) destekli ÇABP’in %2’lik oyu ve bir miktar da
eski BDH seçmeni ile açıklanabilir.
Tabii bir de katılım oranının düşmesi nedeniyle, daha az oyun daha çok yüzdeye
denk geldiği de unutulmamalı.
UBP,
CTP’ye kayan yaklaşık %3’lük seçmenini, geçen seçimlerde MBP (Kıbrıs’ın
MHP’si)’ye oy veren seçmeni bünyesine toplayarak telafi etti. Ki MBP bu
seçimlere MAP adı ile girdi ve % 0,5’lik oy oranına düştü. Buna rağmen UBP
oyları %1-2 azaldı. Gene de UBP’nin tabanını koruduğunu söyleyebiliriz.
DP’de
% 2-3 civarında bir azalma gerçekleşti. Bu da milletvekili sayısını 1 kişi
azalttı. Genel olarak DP seçmeni, UBP ile CTP tarafından paylaşıldı.
İlk
3 partide durum böyleyken, seçimlerden en trajik sonuçla ayrılan BDH oldu. BDH,
geçen seçimlere TKP-BKP ve KSP’nin
oluşturduğu bir çatı partisi olarak girmişti. Ana gövdesini TKP oluşturuyordu
ve oy oranı %13 civarındaydı. Ancak seçimlerden sonra ittifak dağıldı ve Akıncı
liderliğinde BDH ayrı bir parti
olduğunu ilan etti. Küçük bir grup olan KSP
ayrıldı ve seçimlere ilişkin kendi yolunu çizmeye karar verdi. TKP ve BKP ise
ittifak oluşturarak 20 Şubat seçimlerine birlikte girdiler. Bölünme sonrası
eski BDH oylarının önemli bir kısmı
boykota kaydı. Ciddi bir kısmı ise %5,8’lik şimdiki BDH
oylarını ve CTP’ye kayan oyları oluşturdu. Kalan %2,5’lik oyu ise TKP-BKP
ittifakı aldı.
Seçim
sonuçlarında ortaya çıkan tablo şöyle görünüyor:
Çözüm
ve Barış güçleri toplamda oylarını arttırdılar. Geçen seçimlerdeki %49,5’i
aşarak bu seçimlerde toplamda %53’e denk gelen bir oran tutturdular. Bunun
yanında CTP güçlü bir hükümet oluşturma şansını yakaladı. Buna karşılık
parlamentoda sol bir muhalefet partisi kalmadı.
AKP
ve AB bu duruma muhtemelen sevinmiştir. Seçim sonuçlarında oluşacak olan durum
Kıbrıs’ta yeni tarz bir parlamento dışı muhalefetin yükselmesine hizmet
edecektir. Genel politikalar anlamında Kıbrıs, Türkiye ve yakın çevre ülkelerde
bir değişiklik olmayacaktır. Çünkü bugüne kadar uygulanan politikların sahibi
olan partiler halen iktidardadırlar. Üstelik oy oranlarını da arttırmıştırlar.
Genel eğilimlerde bir değişiklik olması için bir neden yoktur.
Ancak
parlamento dışında kalan BKP, TKP ve %6’lık boykotçu kesim düşünüldüğünde
sokakların canlanacağını, eski parlamenter tarzın yerini de küresel muhalefetin
yeni soluğunun alacağını tahmin etmek güç değil.
Kuzey ya
da Guney Kibris'ta Soros baglantili herhangi bir orgut etkinlik gosteriyor
mu? Usaid vb. kurumlarin halka yaklasimi nasil?
Daha
çok güney kıbrıs’ta yürütülen kara para aklama işlemleri ile ilgili Şahin
Artan2ın bir yazısını Kıbrıs Indymedia Türkçe Branşı’nda yayınlamıştık:
Kuzey’de
ise USAID ve UNOPS kökenli fonlama kuruluşları ve projeler vasıtasıyla bir çok
sivil toplum örgütü fonlanıyor. Fonlama sistemi özellike son 10 yılda büyük bir
artış kaydetti. Muhalif yapıların neredeyse tamamı parasal ilişkilerini UNOPS
ve USAID’ten sağlıyorlar. Bu da muhalifliği proje yapmaya, muhalafeti de para
gücü ile gösteriler örgütleme indirgeyen bir tarz oluşturmuş durumda.
Kibris'ta CTP'ye, UBP'ye, DP'ye oy veren Kibrislilar'in
profili nedir?
CTP : Cumhuriyetçi Türk
Partisi, 1970’lerde Denktaş’a muhalif bir grup milliyetçi aydın tarafından
kuruldu. Türkiye’de okuyup İGD (ilerici gençlik derneği) fikirleri çerçevesinde
kendini sosyalist olaraak tanımlayan kitlesel bir genç gurubu 70’lerin
sonlarına doğru partiyi ele geçirdi. Uzun bir süre SSCB politikalarını yürüten
CTP, SSCB’nin dağılması ile sosyalizmden vazgeçti. İngiliz İşçi Partisi tarzı
bir liberalizmi savunmaya başlayan CTP’deki dönüşüm 1993’ten itibaren görünür
hale geldi. Partinin rengi olan kırmızı bırakılarak yeşil renk kullanılmaya
başlandı. Bu, partinin sosyalist kadrolarının önemli bir kısmının partiyi
bırakması ile sonuçlandı. Ancak yerlerine gelen liberal kadrolarla parti
kitleselleşti ve barış, AB söyleminin en önemli sahibi haline geldi. CTP’nın şu
anda eski sol fikirleri ile hiçbir bağı yoktur. Ekonomik anlamda liberal,
sosyal olarak popülist, siyasi anlamda ise pragmatist bir çizgiye sahip bir
partidir. Parti kadroları Özal ve AKP çizgisine hayranlık beslemekte, favori
yazarları ise Erdal Güven ve Mehmet Altan’dır.
UBP : Ulusal Birlik
Partisi, Rauf Denktaş tarafından kurulan muhafazakar bir partidir. İdeolojik
anlamda milliyetçi, şövenist ve faşist eğilimlerle biçimlenmiştir. Ancak
onyıllarca devlet yönetiminde bulunmalarından kaynaklı olarak bürokratik bir
soğuklukla, faşist saldırganlıklarını birleştirmeyi başarmışlardır. Parti
kadroları böyleyken, oy veren taban ise daha çok maddi çıkar, iş, sosyal statü
gibi kazanımlarından dolayı partiye bağlılık geliştirmiştir. 1974 işgalinden
sonra kuzeydeki tüm malların yağma ve talanını yöneten UBP, statükodan beslenen
Kıbrıs’a özgü bir partidir.
DP : Demokrat Parti, Rauf
Denktaş’ın UBP kadroları ile yaşadığı ganimet paylaşımı sorunları üzerine
kurulmuş bir partidir. Ekonomik anlamda UBP’ye göre daha liberal ancak sosyal
anlamda ise mafya ilişkileri daha sağlam bir partidir. Ülkedeki gece kulüpleri,
kumarhaneler ve uyuşturucu mafyası ile yakın ilişkidedir. Bir anlamda,
ganimetin tükenmesi üzerine alternatif gelir kaynağı olarak mafyayı tespit
etmiş bir çete de diyebiliriz.
Kibris'ta
sosyalist ve diger alternatif cizgileri izledigini belirten partilerin durumu
nedir? Secimi boykot eden olusumlar da oldu, bunun nedeni tam olarak neydi?
Partiler
özelinde konuşacak olursak, oy oranları daha az olan muhalif partiler; TKP,
BKP, KSP ve YKP’dir.
TKP: Toplumcu Kurtuluş
Partisi, kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir partidir. BDH süreci sonucunda yaşadığı bölünme ile tarihinde
ilk kez parlamento dışında kalmıştır. Son seçimlere BKP ile ittifak yaparak
girmiştir. Ancak oy oranları %2,5’te kalmıştır. Ada’daki ingiliz üslerinin
kaldırılmasını dile getiren tek ittifak olan TKP-BKP Sol Güçler ittifakı
radikalleşebileceklerinin mesajlarını vermekle birlikte son seçimlere kadarki
çizgileri AB’ci, Kıbrıslı-Türkiyeli ayrımına endeksli ve Avrupa anlamında
sosyal demokrat ir çizgiydi. Ancak parlamento dışında kalmaları alternatif
küreselleşme mücadelesine kulak kabartmalarına ve katılımın bayağı düşük olduğu
küreselleşme karşıtı gösterilerin canlanmasına neden olabilir.
BKP: Birleşik Kıbrıs Partisi,
CTP’den ayrılan bir grup sosyalist’in partisidir. Aslında köken olarak
stalinist bir kökten gelmekle birlikte Güney’deki AKEL ile yakın ilişki içindedirler.
Kendilerini komünist larak tanımlarlar ancak AB’ci, kıbrıslı-türkiyeli ayrımına
dayalı bir çizgileri vardır. Sosyal demokrat değildirler. Son seçimlere TKP ile
birlikte girdiler. AKEL ile birlikte belirleyecekleri politikaya göre hareket
edeceklerdir. Ancak seçim sonrası arlemento dışında kalmaları
radikalleşmelerine neden olabilir.
KSP: Bir önceki seçimlere BDH
çatısı altında katılan Kıbrıs Sosyalist Partisi milletvekili çıkaramamıştı. Bu
son seçimlere katılmadılar ancak halkı boykot yapmamaya, çözüm güçlerini
desteklemeye çağırdılar. Köken olarak maocu-stalinist bir kökene sahip olan KSP kadroları oldukça dar ve küçüktür. Annan Planına
evet demişlerdir. Taktiki olarak da AB’yi desteklemişlerdir. Yaklaşık 2-3 ay
önce bu taaktiklerinden vazgeçtiler ve Annan Planının emperyalist bir plan
olduğunu, AB’ye girilmesine de karşı olduklarını beyan etmeye başladılar. 1
yıldan fazla bir süre AB’ye girilmesi için mücadele eden, referandum’da evet
diyen bu parti tavrındaki bu çelişkiyi açıklarken “halkın gerçekleri görmesi
için böyle yaptık, bu tamamen taktikti” demektedirler. Kitle kuyrukçusu bir
tavırları vardır ve ortoriteryan, hiyerarşik bir çizgidedirler. İllegalite
koşullarına özenen ancak en popülist politikaların peşinden giden küçük-burjuva
karakterde bir öğrenci tabanına yaslanmaktadır. Son seçimlere yeterli kadroları
olmadığı için katılamadıklarını ancak bir sonraki seçimlere katılacaklarıını
açıklamışlardır.
YKP: Yeni Kıbrıs Partisi,
Türkiye’de Devrimci Yol ve Kurtuluş
ekiplerinin Kıbrıs’ta birlikte mücadelesinin sonucu olarak oluştu. Başta gayet
olumlu öğeler taşıyan bu hareket 1990’lı yıllarla birlikte liberalleşti ve
Avrupa sosyal modelinden etkilenerek AB’ci bir çizgiye kaydı. Parti, yapısı
gayet esnek, otoriter öğeler taşımayan, küreselleşme karşıtı söyleme açık,
haatta bu söylemi üreten, IMF, DB vb. konuşlarda net, tutarlı bir çizgide.
Ancak Kıbrıs ve Kıbrıs sorunu söz konusu olunca bu çizgisi geri planda klıyor
ve AB’ci bir çizgi tüm faaliyetlerine damgasını vuruyor. Son seçimlerde YKP
halka boykot çağrısı yaptı. Bir önceki seçimlere göre katılım oranı %6 düştü ve
oylarını yakan insan sayısı da %3 arttı... Aslında bu %10’a yaklaşan boykotçu
oranı YKP’nin çağrısı sonucu oluşmadı. Ancak YKP bu kitlenin ruh halinin
farkında olduğundan ve hatta onlar gibi düşündüğünden bu çağrıyıu yaptı. Yani
şöyle söyleyebiliriz: YKP çağırdığı için boykot bu kadar yüksek çıkmadı, boykot
bu kadar yüksek çıkacağı için YKP boykota çağırdı.
Boykotu
tetikleyen ana neden referandumdan sonra Kıbrıs Sorununa yönelik ciddi bir
gelişmenin olmaması. CTP’nin gittikçe şövenist ve milliyetçi bir söyleme doğru
kayması ve insanların ümitsizliği, karamsarlığı idi. YKP bunların yanında,
seçilecek olan parti ve kişilerin Ankara’nın kuklası olacağını ve Kıbrıslı
Türklerin bu oyuna katılmayarak, onları meşrulaştırmaması gerektiğini söyledi.
Boykot çağrısının ana nedeni buydu. Ve yaklaşık %9’luk bir kitlenin böyle
düşüdüğünü söyleyebiliriz.
Nisan
ayindaki cumhurbaskanligi secimleri dengeleri nasil etkileyecek? Talat
secilirse milletvekilligi dusecek mi? Yerine kim secilecek?
Kıbrıs’ta
yapılan hiçbir seçim, hiçbir zaman dengeleri değiştirmemiştir. Sokak boyutu
eksik olan tüm seçimler gibi karşılıksız bir ses olarak kalmıştır. Nisan
aynıdaki cumhurbaşkanlığı seçimleri de böyle olacaktır.
Büyük
bir ihtimalle CTP ve DP ortak bir aday belirleyerek seçimlere gireceklerdir.
Ancak eğer bu mümkün olmazsa Talat Cumhurbaşkanlığına aday olabilir. Talat
cumhurbaşkanı seçilirse, milletvekilliği düşer. Parti başkanlığına ve
başbakaanlığına en yakın aday Lefkoşa Belediye Başkanı Kutlay Erk’tir. Kutlay
Erk’in varlığı dış politikada hiçbir değişim yaratmaz, ancak iç politikada
neo-liberal politikaların daha bir kararlılıkla uygulanmasına neden olacaktır.
Zaten
CTP-DP koalisyonunun milletvekili toplam sayısı 30’a çıkmıştır ve önümüzdeki
dönem, iç politikada keskin neo-liberal müdahalelere sahne olacaktır.
Kibris'ta
Turkiyeliler ve Kibrisli Turkler, ordu ve Kibrisli Turkler arasindaki iliskiler
son bir yildir nasil?
Türkiyeliler
ve Kıbrıs’lı Türkler arası ilişkilerde bir gerilim söz konusu değil. Hatta
Türkiye kökenli seçmenlerin Türkiye kökenli partilerden çok Kıbrıslı Türk
Partilere oy verdiği bile söylenebilir. Kıbrıslılarla Türkiyeliler arasındaki
gerilim daha çok kültürel bir gerilim olarak tanımlanabilir. İstanbulda da
yaşanan bu gerilimi köyden gelen insanlara duyulan tepki ile karşılaştırmak
mümkün. Kıbrıs’taki tek fark burada statükocu partilerin TC kökenli insanları
siyasal iradeyi sulandırmak için kullanıyor olmaları. Bu da doğallığında Kıbrıs
Milliyetçisi bir siyasal iklim yaratıyor.
Ordu’nun
ise politik hayata müdahaleleri en kritik ve kendilerince önemli noktalara
odaklanmış durumda. CTP’nin TC çizgisine kayması ve AB perspektifinin hem TC
hem de buradaki AB’cilerce paylaşılan ortak perspektif olması ile ordu-halk
gerilimi bir süreliğine geri plana çekilmiş gibi görünüyor.
Polis,
asker vb. tüm kolluk kuvvetlerinin TC ordusuna bağlı olduğu bugünkü koşullarda
ortalık sakin de olsa, bağımsızlıkçı bir çıkışın karşısındaki en ciddi güç 40
bin kiçilik TC ordusudur.
Kuzey ve
guneydeki sendikalar, genclik orgutleri vb. arasinda iletisim var mi? Varsa ne
duzeyde?
Sendikalar,
partiler ve gençlik örgütleri “somut günlük hayat” üzerinden değil de daha çok
“soyut barış söylemi” üzerinden bir ilişkiye sahipler. Bu da ses getiren ortak
eylemlerin olmasında en önemli engellerden birisi. 30 yıllık bölünmüşlüğün ve
dil probleminin etkileri ile birleşince “ortak mücadele” sadece sloganlarda
kalan bir şey oluyor.
İki
yanda bulunan örgütlerin hem sıkıntısı hem de şansı olan olgu ise şu: Güneydeki
mücadele geleneği daha çok Avrupa tarzı kampanya örgütleme ve medyayı kullanma
yöntemlerine dayanıyor. Kuzeydeki gelenek ise birebir ilişki, mahalle mahalle
insan örgütleme üzerinden kuruluyor ve
güney ülkelerine benzer bir pratiğe sahip. Bu farklı tarzarın biraraya gelmesi
çok zor olduğundan bir sıkıntı yaratabiliyor. Ancak aynı sıkıntının Dünya
Sosyal Formunda bir araya gelen Kuzey ülkeleri ile Güney ülkelerinin muhalif
hareketlerince de yaşandığını düşünürsek bunun nasıl bir şans olduğunu da
görebiliriz.
Kıbrıs’ın
bütünleştirilmesi yolunda, sol güçler bu tarzlarını alternatif küreselleşme
mücadelesi yolunda aynı potada erittikleri takdirde, canlı, diinmaik ve kıbrıs
coğrafyasının sınırlarını aşan bir mücadele yaratabilirler.
Seçim
sonuçlarının bize sunduğu en önemli fırsatlardan birisi de bu. CTP artan
milletvekilis sayısı ve DP-CTP koalisyonunun parlamentodaki mutlak üstünlüğü şu
sonucu verecek: CTP kesin bir şekilde parlamentoya yoğunlaşacak. Bunun sonucu
olarak da sokaktaki, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve diğer sol
partiler üzerindeki hegomonyası çözülme sürecine girecek. Neo-liberal, ABD
patentli politikaları pervasızca uygulayacaklar ve uzunca bir süre diğer sol
partiilerin hiçbir parlamenter çözüme ulaşma şaansı olmayacak.
Geriye
kaalan sol için tek alternaatif sokak, mahlle ve iş yeri mücadeleleri olacak.
Adım adım, CTP hegomonyasından kurtula kurtula başka bir muhalif yapı oluşmaya
başlayacak. Solun başka şansı yok. Mücadele hem radikalleşecek hem de kıbrıs dışındaki
halkların deneyimlerini de öğrenerek
teorik olarak derinleşecek.
Kendiliğinden
gelişecek bu sürece ister istemez tüm parlamento dışı sol partiler kitlesel
katılım sağlayacaklar. Süreç onları bunu yapmaya zorlayacak.
Önemli
olan nokta, bu mücadele içinde samimi bir duruşa sahip olan unsurların,
yükselen bu ivmede hatırı sayılır bir güç biriktirmeleridir. Küreselleşme
karşıtlığını bir politik tercih değil, bir varoluş biçimi olarak benimseyen
insanları çoğaltmak ve örgütlemek. Bizim yapmaya çalışacağımız şey de bu
olacak.
Mücadele
yeni başlıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder