Emek pazarı, büyük işsizler havuzu, klasik yukardan aşağıya örgütlenme, üyelik aidatlarının otomatik kontrolü ve resmi örgütlenme şekline meydan okuyor. Hiçbir seçim partisi ve sendika patronu, örgütleme yapmak ve ağlayan çocukların, hemen yiyecek talep eden kadın militanların ya da küreselleşme ve işsizlik üzerine verilen uzun söylevlerden sıkılmış işsiz genç erkeklerin arasında buz gibi donduran ya da terleten sefil yerlerde yapılan toplantılara katılmak için kenar mahallelerin çamurlu, kaldırımsız yollarında zahmetli yürüyüşler yapmaya gönüllü değildir.
Cosmopolitik Dergisi
Sayı:2
20
Şubat 2005 tarihinde Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan erkek ve kadınlar yine sandık
başındaydı. “Seçim partileri” açısından bakıldığı zaman ülkenin kaderini
değiştirmesi bakımından çok önemli olan bu seçimlerden geriye ne kaldı? Kocaman
bir pazarlama ve reyting yarışından sonra, bildiri yapılmak için kesilen
ağaçlar, heryere asılan bayraklar, boyunlara dolanan yeşilli, turunculu
atkılardan geriye ne kaldı? 50 adam meclisin yolunu tutmuş, halk her yıl
sandığa gitmekten bıkmış ve 2 ay sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin alevi
yürekleri sarmamışken bu değerlendirmeyi yapmanın belki de tam vaktidir...
Belki
de söylenmesi gereken ilk şey seçimlerin geçtiğimiz yıllara özellikle de son
seçimlere göre zayıf ve heyecansız geçtiğidir. 7 değişik “seçim partisi”nin
yarıştığı seçimlere katılım oranı bir yıl önceye göre 7 puan düştü ve % 79
oranında gerçekleşti. Hatalı oy kullanımının da 3 puan arttığını düşünecek
olursak (tabii 1 yılda insanlar oy vermeyi unutmadılarsa) seçmenin bıkkınlığı
ve inançsızlığı rakamlarda da kendini gösterdi. Bu %10’lara varan ilgisizlik,
boykot çağrısı yapan YKP (Yeni Kıbrıs Partisi) etkisi ile değil, daha çok
YKP’nin de doğru bir tespitle dile getirdiği gibi halkın parlamentoya ve “seçim
partilerine” güvensiliği ile oluştu. Zaten popüler partilerin “Sözümüz Söz”,
“Biz size hiç yalan söylemedik” vb. seçim sloganları, bizzat kendilerinin de bu
olguyu farkettiklerini gösteriyordu.
Referandumdan
sonra Kıbrıs Sorununun çözümüne yönelik ciddi hiçbir gelişmenin olmaması, Sözde
Solcu CTP’nin gittikçe şövenist ve milliyetçi bir politikaya evrilmesi
toplumdaki güvensiliği körükleyerek boykotçu eğilimi güçlendirdi. Barış’ın
sözcüsü CTP, 1 yılda barışa yönelik ciddi hiçbirşey yapmayınca; statükocu UBP
haklı olarak “o kapıları da biz açtık” diye ilanlar verdi.
CTP bu seçimlerde oylarını kesin bir şekilde
arttırdı. Geçen seçimlerde %34 olan oy oranını %44’e yükselten CTP’nin
milletvekili sayısı da 19’dan 24’e yükseldi...
Ancak, bu %10’luk kayma sadece birleşme yanlısı
partilerin tabanından kayan oylarla açıklanamaz. BDH
geçen seçimlerde %13 civarında oy almıştı. Bu seçimlere BDH’yı
oluşturan partiler 2 ayrı kampta katıldılar. BDH
%5,8 TKP-BKP İttifakı ise %2,5 civarı oy aldı. Toplam BDH
oyları %8,3 civarında gerçekleşti ki bu
da %5 lik bir azalma demektir. Seçimlere katılım oranının %7 düştüğü ve bu
düşüşün de sol seçmenin bir protestosu niteliğinde olduğu da düşünülürse,
CTP’deki oy artışının daha çok sağ seçmenin CTP’ye kayması ile açıklanabileceği
görülüyor. CTP’nin oy artışı DP ve UBP’den kayan oylar, bu seçimlere katılmayan
Ticaret Odası (Kıbrıs’ın TÜSİAD’ı) destekli ÇABP’in %2’lik oyu ve bir miktar da
eski BDH seçmeni ile açıklanabilir.
Tabii bir de katılım oranının düşmesi nedeniyle, daha az oyun daha çok yüzdeye
denk geldiği de unutulmamalı.
Statüko’nun güçlü partisi UBP, CTP’ye kayan
yaklaşık %3’lük seçmenini, geçen seçimlerde MBP (Kıbrıs’ın MHP’si)’ye oy veren
seçmeni bünyesine toplayarak telafi etti. Ki MBP bu seçimlere MAP adı ile girdi
ve % 0,5’lik oy oranına düştü. Buna rağmen UBP’nin oyları %1-2 azaldı. Gene de
UBP’nin tabanını koruduğunu söyleyebiliriz.
Denktaş’ın oğlunun partisi DP’de ise % 2-3
civarında bir azalma gerçekleşti. Bu da milletvekili sayısını 1 kişi azalttı.
Genel olarak DP seçmeni, UBP ile CTP tarafından paylaşıldı.
İlk 3 partide durum böyleyken, seçimlerden en
trajik sonuçla ayrılan BDH oldu. BDH, geçen seçimlere TKP-BKP ve KSP’nin oluşturduğu bir çatı partisi olarak
girmişti. Ana gövdesini TKP oluşturuyordu ve oy oranı %13 civarındaydı. Ancak
seçimlerden sonra ittifak dağıldı ve Akıncı liderliğinde BDH
ayrı bir parti olduğunu ilan etti. TKP ve BKP ise ittifak oluşturarak 20 Şubat
seçimlerine birlikte girdiler. Bölünme sonrası eski BDH
oylarının önemli bir kısmı boykota kaydı. Ciddi bir kısmı ise %5,8’lik şimdiki BDH oylarını ve CTP’ye kayan oyları oluşturdu. Kalan
%2,5’lik oyu ise TKP-BKP ittifakı aldı. Büyük umutlarla oluşturulan %13’lük BDH’dan geriye tüm hırsları ve megalomanisi ile
Mustafa Akıncı kaldı. Akıncının, politikada geçen 25 yıllından sonra tasviye
etmediği, politikadan soğutmadığı ve küstürmediği hemen kimse kalmamış durumda.
Ancak kendisinin en mükemmel siyasi başarısı % 40’lık bir parti olarak aldığı
TKP’nin tam anlamı ile iliğini kurutması ve tek milletvekili olarak parlamentoda
arz-ı endam eylemesidir. Bu, ne de olsa her politikacıya nasip olacak bir
başarı değildir.
Parlamenter dengeler anlamında, “Çözüm ve Barış”
güçleri toplamda oylarını arttırdılar. Geçen seçimlerdeki %49,5’i aşarak bu
seçimlerde toplamda %53’e denk gelen bir oran tutturdular. Bunun yanında CTP
güçlü bir hükümet oluşturma şansını yakaladı. Buna karşılık parlamentoda sol
bir muhalefet partisi kalmadı. (Tek adam Akıncı’yı saymazsak)
CTP-DP koalisyonu milletvekili sayısını 30’a
çıkarmış durumdadır ve bundan sonrasının tufan olacağını tahmin etmek için
birazık hafıza yeterlidir. CTP 1994 yılındaki hükümet deneyiminde
neo-liberalizme yatkınlığını, özelleştirmeciliğini ve serbest piyasacılığını
ispatlamıştı. 2004 yılındaki icraatları da AB bürokratları ve liberal iş
çevreleri ile sarmaş dolaş geçen 10 yılın bilgi dağarcıklarına çok şeyler
eklediğini gösteriyor... Piyasanın görünmeyen ellerine fırsat vermek,
ekonomiden siyaseti çekmek, tarımı genetiği değiştirilmiş organizmalar ile
modernize etmek, gümrükleri kaldırarak Kıbrıs Türkünü dünya ile bütünleştirmek,
yabancı sermaye cazip fırsatlar sunarak adayı yatırım cenneti yapmak ve
sendikaları zayıflatarak piyasadaki tekelciliği ortadan kaldırmak için
sabırsızlandıkalarını tahmin emek için pek de kötü niyetli olmaya gerek yok.
Ama Avrupa’daki ve Türkiye’deki dostları tüm bunlardan sabıkalı olan CTP’nin
bambaşka politiklar izlemesini beklemek için fazlasıyla saf olmak gerek...
Bu seçimlerden, sihirli küremize bakarak
bekleyebileceğimiz en net sonuç, iç politikada kesin ve kararlı bir neo-liberal
saldırıdır.
Seçim sonuçlarının bize sunduğu en önemli
fırsatlardan birisi de budur. Yeni hükümet, neo-liberal kötülüklerle iştigal
ederken toplumun günlük yaşamından ciddi bir hoşnutsuzluk dalgası yükselmesini
bekleyebiliriz. CTP kesin bir şekilde parlamentoya ve liberal ekonominin
inşaasına yoğunlaşırken; sokaktaki, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve
diğer sol partiler üzerindeki hegomonyasının sürdürülebilirliği yoktur.
Neo-liberal, ABD patentli politikaları pervasızca uygulayacaklar ve uzunca bir
süre (5 yıl kadar) diğer “sol” partilerin hiçbir parlamenter çözüme ulaşma şansı
olmayacak.
Sol için Geriye kalan tek alternaatif sokak, mahlle
ve iş yeri mücadeleleri olacak. Adım adım, CTP hegomonyasından kurtula kurtula
başka bir muhalif yapı oluşmaya başlayacak. Solun başka şansı yok. Mücadele hem
radikalleşecek hem de Kıbrıs dışındaki halkların deneyimlerini de öğrenerek,
küreselleşme karşıtı sol ile geç de olsa tanışarak teorik olarak derinleşecek.
Kendiliğinden gelişecek bu sürece ister istemez tüm parlamento dışı sol
partiler kitlesel katılım sağlayacaklar. Küresel kapitalizmin AB aracılığı ile
uygulayacağı; özelleştirme, deregülasyon ve sendikasızlaştırma saldırısı
karşısında; ya eski AB’ci tarzlarını terkedecekler ya da yok olacaklar...
Önemli olan nokta, bu mücadele içinde samimi bir
duruşa sahip olan unsurların, yükselen bu ivmede hatırı sayılır bir güç
biriktirmeleridir. Kapitalizm ve küreselleşme karşıtlığını bir politik tercih
değil, bir varoluş biçimi olarak benimseyen insanları çoğaltmak ve örgütlemek,
ulusalcılık tuzağına düşmeden enternasyonalist bir sınıf dayanışması ile barışa
doğru yürümek. Bizim yapmaya çalışacağımız şey de bu olacak.
Mücadele daha yeni başlıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder