Sermayenin 1970’li yıllardan itibaren
içine girdiği kriz ortamı, bu krizden çıkış amacıyla bir saldırı programı
olarak neo-liberalizmi gündeme getiriyor. Neo-liberalizm krizden çıkış ve kar
oranlarının düşmesinin durdurulması için sermayenin reçetesidir. Bu reçete
(neo-liberalizm) emekçi sınıflar aleyhine ekonomik ve toplumsal ilişkilerde
dönüşümü ön görüyor.
Neo-liberal saldırı, kapitalist
toplumsal yapının ve sermaye çıkarlarının gereğidir. Bu yüzden bizler;
eşitlikçi, özgürlükçü, dayanışmanın erdem olduğu bir toplumsal düzen için,
emeğin enternasyonal kardeşliğini esas alan bir çizgide anti-kapitalist
mücadeleyi kendimize yol olarak görüyoruz.
Ancak sermayenin yeni saldırısının
yarattığı yeni dönüşümleri anlamayı, sermaye uygarlığı ile mücadele edebilmek,
önümüzde bulunan yeni fırsatları da anlamak için gerekli buluyoruz. İçinde
yaşadığımız toplumun bizlere sunduğu fırsatlar ve tehditleri bilmeden
mücadelemize yön veremeyeceğimiz, kısır ve ezbere dayalı bir slogancılık içine
düşeceğimiz açıktır.
Özelleştirme yalnızca bir “ekonomik
tecih” olarak gündeme gelmediği için; deregülasyon, serbest ticaret, esnek
çalışma, sendikasızlaşma vb. başlıklar yanında sermayenin yeni saldırısının
piyasaya sürdüğü bütünlüklü bir projenin parçası olduğu için, aşılması neo-liberalizme
karşı topyekün bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Emekçi sınıfların birliği
sağlanamadığı oranda sermaye stratejisi planına uygun bir şekilde işlemeye
devam edecektir. Genel olarak kapitalizme, özel olarak da kapitalizmin ürünü
olan neo-liberal saldırı dalgasına karşı olunmadan özelleştirmeye karşı
başarılı bir mücadele yürütülmesi mümkün değildir. Ancak bunu böyle söyleyerek
de pratik bir duruş sergilenmiş olmaz. Çünkü kitlelerin anti-kapitalist bilinci
tek tek özelleştirme karşıtı mücadeleler içinde oluşacak, olgunlaşacaktır. Bu
da her bir lokal direnişin bütün içinde bir yere sahip olduğu anlamına gelir.
Genel olarak kapitalizme karşı olunmadan özelleştirmeye karşı sağlıklı bir
duruş edinilemeyeceğini kavradığımız kadar, tek tek özelleştirmelerde emekçi
sınıfların yanında omuz omuza mücadele edilmeden kapitalizme karşı topyekün bir
bilinç örülemeyeceğini de görüyoruz.
Bizler bu bakış açısıyla, kapitalizme
ve neo-liberalizme karşı olduğumuz için özelleştirme karşıtı mücadelelere
destek vermekteyiz. Kitlelerin kendiliğinden direnişlerini, anti-kapitalist
duruşa evrilecek/evriltilebilecek bir olumluluk olarak sahipleniyoruz.
İçinde bulunduğumuz her özelleştirme
karşıtı eylemi, kapitalizmin yeni saldırı stratejisini kavramaya dönük bir kaldıraç
olarak kurguluyoruz. Her bir lokal direnişi, kapitalizme karşı en genel
muharebe meydanına çevirmek için çabalıyoruz. Kitleler ile bu yolla kurduğumuz
ilişkiyi onlardan öğrenmek ve kendi deneyimlerimizi onlarla paylaşmak için
değerlendiriyoruz.
Eylemleri
kavrayışımız sadece dayanışma değerimiz çerçevesinde kurgulanamaz. Özelleştirme
karşıtı eylemler bizim için, esas
olarak; anti-kapitalizm değerimizin,
eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum mücedelemizin yaşam bulacağı mekanlar olması
anlamında önemlidir. Bu yüzden de bulunduğumuz eylemler o anki somut talep ne
olursa olsun, bizim için özelleştirme karşıtı anlamıyla vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder