“Bir dönem kutuplu dünya mevcutken üçüncü dünya
savunusuyla önemsenen ve Cezayir direnişinin yahut Türkiye 68’inin
mottosu olarak anımsanabilecek “bağımsızlık” talebi, ulusalcılığın reddiyle
birlikte uzun süredir geçerliliğini yitirmiştir. Bağımlılık-bağımsızlık, ucu
ulusalcılığa, sınıf vurgusunun yitirilmesine ve askeri çekişmeye varabilecek
tehlikeli bir propaganda zemini...”
Bandista,
Yeniçağ Gazetesi, 10 Ağustos 2012
Bizler “Bağımsız Kıbrıs”
talebini yükseltiyoruz ya bugünlerde; Yeniçağ Gazetesi’nde yayınlanan
röportajında Bandista müzik grubu bir uyarı yapma gereği duymuş...
Bandista’ya göre
bağımsızlık kavramı; geçmişe ait, ulusalcı, sınıf mücadelesinden kopuk ve
savaşa odaklı bir kavrammış...
Üstelik bu iddiayı sadece
Bandista değil, başka bazı kişiler, örgütler de dillendirmeye başlıyorlar...
Bir gazete köşesinde ne
kadar mümkün olur tartışmalı da olsa biraz düşünelim bakalım gerçekten öyle mi?
***
Bağımsızlık talebinin
ortaya çıktığı dönemdeki dünya ile günümüz dünyası gerçekten de çok farklı...
Bağımsızlık talebinin
ortaya çıktığı dönemde sömürge konumundaki birçok ülke, bugün artık “bağımsız”
kabul ediliyor. Hindistan gibi, Cezayir gibi, Angola gibi...
Sömürge ülke halkları
bağımsızlık talebi ile ayaklandıklarında, klasik sömürgeciliğin de sonuna
gelinmişti.
Sistem artık ne ekonomik
ne siyasi ne de askeri anlamda sürdürülebilir değildi.
Emperyalistlerin zor yolu
ile elde tutmaya çalıştığı bütün ülkelerde şiddetli savaşlar meydana geldi...
Ama bağımsızlık
taleplerinin önüne şiddetle, savaşla, silahla geçmenin mümkün olmadığı kısa
sürede görüldü...
Bunun üzerine klasik
sömürge sistemine son verildi ve yeni-sömürgecilik politikları devreye
sokuldu...
Klasik sömürgecilik; vali,
açık işgal ve hammade sömürüsü üzerine kurulu bir sömürgecilik biçimidir.
İngiltere, Fransa,
Portekiz, İspanya gibi emperyalist ülkeler klasik sömürgecilik yöntemini
uygulayarak uzun süre büyük coğrafyalara hükmettiler.
Ama halkların bağımsızlık
talepleri karşısında sürüdürülebilirliği kalmayan klasik sömürgecilik, 1950’li
yıllardan itibaren yavaş yavaş yerini ABD’nin yürüttüğü yeni-sömürgeciliğe
bıraktı.
Yeni-sömürgecilik; siyasi
bağımsızlık, askeri ve ekonomik bağımlılık ve ithal ikamesine dayalı bir
sömürgecilik biçimidir.
Klasik sömürgeciliğin
yerine yeni-sömürgeciliğin yerleşmesi çok kolay olmadı. Dünya çapında ABD’nin
başını çektiği bu sistem karşısında özellikle İngiltere epey ayak sürüdü...
Özellikle de Kıbrıs’ta
klasik sömürgecilikten yeni-sömürgeciliğe geçiş hayli sıkıntılı oldu.
Doğu Akdeniz’de stratejik
önemi büyük Kıbrıs adasını bırakmak istemeyen İngiltere ile ikinci bir Vietnam
vakası ile karşılaşmaktan çekinen ABD arasında gerilimlere neden oldu adamız...
Ama sonuçta özgün bir
yeni-sömürge modeli olarak Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ve ada İngiliz
hegomonyasından ABD hegomonyasına geçti.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
kuruluşu, aynı zamanda dünya emperyalist sisteminin liderliğine de ABD’nin
geçişinin simgesidir. Bu tarihten sonra İngiltere’nin çıkarları ile ABD’nin
çıkarları hızla birbirine yaklaştı.
***
Kolayca görülebileceği
gibi klasik sömürgecilik ve yeni-sömürgecilik arasında bağımlılık bakımından
özde bir farklılık yoktur.
Ekonomileri IMF, Dünya
Bankası, Washington ve Londra borsaları aracılığı ile yönetilir...
Askeri güçleri ise NATO
vb. paktlarda eğitilerek kendi halkına karşı konumlandırılır...
Siyaseten bağımsızmış gibi
görünmelerine rağmen, siyasetçileri emperyalizme hizmet için yarışır...
Kazara yoldan çıkan bütün
siyasiler, Washington’da planlanan askeri darbeler ile yüzleşir...
Ancak bizim konumuz
bakımından klasik sömürgecilik ile yeni-sömürgecilik arasında ciddi bir fark
vardır: Klasik sömürgecilik döneminde dışarıya dönük verilen bağımsızlık
mücadelesi, artık yerli işbirlikçileri de hedeflemek zorundadır. Çünkü
göstermelik siyasi bağımsızlık ile yetinen yerli işbirlikçiler, artık gerçek
bağımsızlığın önünde engel haline galmişlerdir.
Kısacası klasik
sömürgecilik döneminde yerli burjuvaziyi de kapsayan bir slogan olarak
bağımsızlık, yeni-sömürgecilik döneminde yerli burjuvaziye karşı bir slogana
dönüşmüştür.
Klasik sömürgeclik
döneminde “ulusal” bir talep olan bağımsızlık, yeni-sömürgecilik döneminde demokratik
bir talep haline dönüşmüştür.
Klasik sömürgecilik döneminde
bağımsızlıktan sonra ekonomik anlamda kapitalist ilişkilerin içinde kalmayı
hedeflemek mümkünken, yeni-sömürgecilik döneminde bağımsızlık sloganının
kendisi anti-kapitalist bir nitelik kazanmıştır...
Bundan böyle bağımsızlık
talebi, yeni-sömürge ülkelerin sınıf mücadelelerinin üzerinde yükseldiği zemin
haline gelmiştir.
1980-1990 aralığında ortaya
çıkan gelişmeler ışığında yeni-sömürgecilik sistemini tadilata alan dünya
emperyalist sistemi, neoliberal politikaları bu modele dahil etmiştir.
Günümüzde ekonomi alanında
ithal ikamecilik ve sosyal refah devleti uygulamaları iptal edilerek;
taşeronlaştırma, özelleştirme, kuralsızlaştırma ve piyasalaştırmaya dayalı bir
sistem yürürlüğe koyulmuştur.
Açıktır ki neoliberal
politikaların yeni-sömürgecilik sistemine dahil edilmesi ile birlikte,
bağımsızlık mücadelesi her anlamda anti-kapitalist niteliği ön plana çıkan bir
mücadele biçimi haline gelmiştir.
***
Bağımsızlık
mücadelelerinin niteliksel anlamda en azında üç evreden geçtiğini
söyleyebiliriz.
Klasik sömürgeciliğe karşı
yürütlen bağımsızlık mücadeleleri, yeni-sömürgeciliğe karşı yürütülen
bağımsızlık mücadeleleri ve neoliberal yeni-sömürgeciliğe karşı yürütülen
bağımsızlık mücadeleleri...
Her bir evrede sömürü ve
bağımlılık ilişkileri mevcuttur ve her bir evrede bağımsızlık talebi ülkelerin,
halkların temel talebidir. Ancak her bir evrede sömürgeciliğin biçim ve
yöntemleri farklıyken, bu sömürgecilik karşısında oluşan bağımsızlık
mücadelesinin kendisi de farklılaşmaktadır.
Buradan Bandista’nın
iddialarının açık bir yanlışlamasına varmak mümkündür...
Bağımsızlık kavramı
geçmişe ait bir kavram değil tam aksine bugünü şekillendiren mücadelelerin
temel bir parçasıdır.
Bağımsızlık kavramı ile
ulusalcılığı bir tutmak; en iyi ihtimalle tarih, ekonomi ve siyaset bilgisi
bakımında son 50 yılı bilmemek, kötü ihtimalle ise; sosyalistlere ulusalcı
demeyi ezber haline getiren sol liberal kampın parçası olmaya özenmektir.
Ve bağımsızlık, bugün
hiçbir zaman olmadığı kadar emekçi sınıflara ait bir kavramdır...
***
Sol jargon ve söylemlere
yaslanarak postmodern yaşam tarzının üretilmesinde hayli ilerleyen Bandista’nın
bağımsızlık kavramından ürkmesini anlamak mümkün...
Anlaşılması asıl güç olan şey ise; “Bağımsız Kıbrıs Bütün Halklar
Kardeştir” sloganını bu ülkenin topraklarına kendi yaşamları pahasına kazıyan
insanların kurduğu Yeniçağ Gazetesi’nin tavrıdır. Yoksa onlar da mı kendi
geçmişinden nedamet getiren sol liberaller furyasına katılmaya
hazırlanmaktadır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder