22 Ocak 2014 Çarşamba

Trafiğe Bunca Can Yetti - Kamera Değil Bisiklet ve Otobüs İstiyoruz



Bazı yazıları yazmak zordur, bu yazı da onlardan biri işte...
Üç masum insanımızı gencecik kaybetmenin derin acısı ile dağlıyken halkımızın bağrı, söylenecek ne olabilir ki bu ölümlerin üzerine...
Ölüm acısını yakınında hissedenler bilir ki; o konuşmanın değil susmanın dilinden anlar yalnız...
Susmanın, düşünmenin, hatırlamanın, özlemenin, ağlamanın ve yine susmanın...
Bu yüzden zordur bazı sözleri söylemek, bazı selamları vermek, bazı yazıları yazmak...

***
Ama bazı gerçekler karşısında susmak da zordur bazı insanlar için...
Üç gencecik masum insanımızı kaybettik...
Yakınlarına, tanıyanlarına sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor elden...
Sabır...
Peki sadece bu mudur elimizden gelen?
Önce biraz susalım ve düşünelim...
Sabır dışında bir şey gelmiyor mu elimizden?
Gerçekten?
***
“Yollar kötü, alyapı rezalet”
“Trafik kurallarına uyulmuyor”
“Sürat çok fazla, denetim yetersiz”
“Trafik ikaz ve işaretleri sıkıntılı”
En yapıcı önerilerimiz bu çerçevede şekilleniyor ve onyıllardır ısrarla artmaya devam eden kazalara karşı biz de ısrarla aynı önerileri yinelemeye devam ediyoruz...
Bunların pek çoğu haklı ve yerinde öneriler elbette...
Ve kendine devlet diyen bu çakma yapı esas işlevini yerine getirip bu önerileri ciddiyetle ele alsa, kazalarda önemli bir düşüş olacağı da gerçek...
Ama önlem adına yasaklar, cezalar, kameralar ve para toplama mekanizmaları geliştirmekten öte hiçbir şey yapılmadığını hepimiz biliyoruz...
“Kazalarda büyük düşüş olacak” denilerek takılan hız kameralarının, maliyenin kasasına para sağlamak dışında hiçbir işlevi olmadığını sağır sultan bile duydu...
Dönemin CTP-ÖRP hükümetinin allayıp pullayıp, Trafik Kazalarını Önleme Derneği isimli “ekmek kapısı” ile birlikte her köşe başına diktiği hız tespit kameraları ne işe yaradı?
Kazalar büyük bir hızla artmaya devam etti...
“Kazaların sayısında azalma olacak” diyenler; bunun tersi rakamlar ve yanan canlarla ispatlandığında dahi, çıkıp da en azından canından olan insanların ailelerinden özür dilemediler...
Yeni yasaklar, yeni cezalar, yeni kanunlar koymakla yetindiler...
Yolları düzelteceklerine zaten camisi olan köylere ikinci camilerin yapımına hız verdiler...
Işıklandırma sağlayacaklarına, elektrik kurumunu özelleştirmek için kolları sıvadılar...
Trafik ikaz ve işaretlerini mantıklı bir hale sokacaklarına, Elçilik yolunu tam techizat koruma altına aldılar...
Trafik eğitimini geliştireceklerine, Külliye açılışlarına katıldılar...
Kısacası işbirlikçi zihniyetlerine uygun davranmaya devam ettiler...
Yanlıştan dönmeyi beceremeyenlerin doğruya varması da mümkün değildi zaten...
***
Oysa bu ufacık ülke yarısında, toplu taşımacığın ne olduğunu bilmeden büyüyen çocuklar var...
Her adım başına bir araba düşerken, otobüsten, dolmuştan, tramvaydan ve hatta bisikletten haberimiz yok gibi davranıyoruz...
Düzgün işleyen, temiz, konforlu, dakik ve yaygın bir toplu taşıma ağımızı yok; başkentte dahi!
Şehirlerin işlevsel yerlerine ulaşabilecek bisiklet yollarımız yok...
Otobüsü; köylerdeki fakir öğrencileri ve izne çıkan askerleri şehre taşıyan bir araç sanıyoruz...
Bisikleti ise güzel havalarda çocukluğumuzu hatırlamak için dolaşılacak bir aletten ibaret görüyoruz...
Kendine devlet diyen başımızdaki yasakçı ve ceberrut yapı ile kendine hükümet diyen işbirlikçi zihniyet; asli görevini cami inşa etmek ve TC ile özelleştirme görüşmeleri yapmak sanıyor...
Ve biz ölüyoruz...
Ve biz sakat kalıyoruz...
Ve biz yakınlarımızı kaybediyoruz...
Ve biz yaşadıklarımız yetmezmiş gibi yeni yeni travmalar yaşıyoruz...
***
Bazı yazıları yazmak zordur, bu yazı da onlardan biri işte...
Yetkililerden susmalarını ve düşünmelerini istiyoruz...
Toplu taşımacılığın tüm çağdaş şehirlerde bulunan yaşamsal bir kamu hizmeti olduğunu ve bisikletin eğlencelik bir nesne değil bir ulaşım aracı olduğunu hatırlatacağımız umursamaz yöneticilerimiz olmasından utanıyoruz.
Yeni yasaklar, yeni yasalar, yeni cezalar değil; altyapı, toplu taşımacılık ve bisiklet yolu bekliyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder