Kamerunlu bir kadın 3-4 aydan beridir çalıştığı
restoranda hiç maaş alamıyor, defalarca darp edildiğini söylüyor, sosyal
güvenlik ile ilgili hiçbir kaydı yapılmıyor ve en sonunda isyan ediyor. Kaydını
yapmayan ve maaşını vermeyen patronun tabaklarını kırıp, çatallarını yerlere
atan kadın, olay yerine gelen polis tarafından “suçüstü” yakalanarak,
“rahatsızlık, uygunsuz tavır, hakaret ve izinsiz ikamet” suçlamasıyla gözaltına
alınarak mahkeme karşısına çıkarılıyor...
İşte ülkemizin son durumu böyle: Ülkesinden uzakta,
okumak amacıyla adaya gelmiş ancak yeterli parası olmadığı için çalışmak
durumunda kalan bir kadını darp edip, maaşını vermeyerek kalkınma yolunda bir
devlet! Göçmen bir kadın emekçiyi darp edip sömürerek zengin olmayı hedefleyen
bir özel sektör sermayesi. Ve mağduru yakalayıp faili koruyan kolluk güçleri...
***
Normalde bizimki gibi sömürünün yoğun ve şiddetli olduğu
ülkelerde, bu tür olaylar çok daha fazla ve şiddetli yaşanır. Maaşını alamadığı
için çalışanların patronlarını darp etmesi ve hatta öldürmesi sık görülen
olaylardandır.
Bu yüzden de patronlar kar hırslarını, sigorta
yatırımlarından kaçarak, iş güvenliği uygulamalarından tırtıklayarak, yıllık
ücretli izin vermeyerek ve aşırı çalıştırma yöntemiyle tatmin etmeyi tercih
ederler. Maaş konusunda önceden işçi ile anlaşarak asgari ücretten az bir ödeme
yapıp yasal düzenlemenin dışına çıkarlar ama eğer mafya türü bir silahlı
organizasyona güvenmiyorlarsa işçiye söz verdikleri maaşı ödemek için azami
dikkat sarfederler.
Silahlı koruma bile maaş ödemeyen bir patronu uzun süre
güvende tutamaz. Çünkü söz konusu maaş olduğunda, işçiler de hızlıca organize
olabilirler ve maaşın ödenmemesi tek bir patronun fiili değil yaygın bir uygulama
olduğunda; gemileri yakıp her şeyi göze almak çok daha kolaydır. Ayrıca ne
kadar sömürülürse sömürülsün, her insanın çalışmak için minimum derecede de
olsa bir motivasyona ihtiyacı vardır.
Yatırımı yapılmayan, izin kullanmayan, çalışırken canını
tehlikeye atan ve uzun saatler çalışan birisi; maaş da alamıyorsa neden çalışsın?
Maaş almayı bekleyerek çalışmış ama maaşı da alamamışsa, üstelik bu bir değil
birkaç işyerinde başına gelmişse artık neden korksun? O saatten sonra korkması
gereken patrondur!
***
Bu nokta önemli! Ne yazık ki işçiler bir iş yerinde
haksızlığa, sömürüye maruz kaldıklarında; şanslarını başka bir iş yerinde
deneme eğilimindedirler. Maaşı ödemeyen patrona en fazla bir küfür ederler ve
başka bir iş ararlar.
Patronları darp ve patron öldürme vakaları; maaş ödememe
tutumunun yaygınlaştığı, birden fazla iş yerinde aynı durumun yaşandığı
zamanlarda ortaya çıkar. Çünkü artık kaçacak, gidecek, şansını deneyecek başka
bir yer kalmamıştır! İşçiler umutsuzlaştıkça hırçınlaşır, hırçınlaştıkça korkularını
unutur ve o zaman tabakarı yerlere atmakla başlayıp, patronu darp etmeye ve
hatta öldürmeye varan şekillerde öfkelerini ifade ederler...
İş bizde henüz öldürme noktasına varmasa da, tabak kırma
aşamasına geldiğimiz kesinleşmiş durumda...
***
Son yaşanan olaya baktığımızda, resmi veya sivil tüm
kurumların meseleye sıradan bir adli vaka gibi yaklaştığı görülüyor. Polis
işçiye “rahatsızlık vermekten” dava okuyor, medya olayı kavga-gürültü gibi
veriyor, sendikalar meselenin emek sömürüsü ile ilgili kısmına rağmen olaya
taraf olmuyor, eğitim örgütleri beş parasız gençleri ülkeye doluşturan üniversiteleri
masaya yatırmıyor, liberal feministler ise sömürüye maruz kalan göçmen kadın
emekçileri görmeyip hala orta sınıf kadınların burjuva dertlerini konuşmaya
devam ediyor...
Kamuoyunun yüksek bir duyarlılık göstermesine ve patronu
kınayıp işçiye hak vermesi gerçeğine rağmen; devrimci örgütler dışında hiçbir
kurum konu ile ilgili emekten yana bir açıklama yapmış değil...
Oysa Bağımsızlık Yolu uzun bir süredir özel sektördeki
vahşi koşullarının ortadan kalkması için sendikasız işçi çalıştırmanın
yasaklanmasını ve sermayenin frenlenerek işçilerin örgütlenmesini savunuyor.
Yasa önerisi haline getirilmiş ve Meclis komitesinde beklemekte olan bu öneri,
giderek büyüyen haksızlığa karşı tek somut alternatif olarak ortada duruyor...
Ve işçiler ölüyor, işçiler yaralanıyor, işçiler maaşlarını alamıyor, işçiler
izne çıkamıyor, işçiler çalışırken hakarete maruz kalıyor, işçiler emekli
olamıyor, işçiler tacize uğruyor ve işçiler buna isyan ettiğinde polis
soruşturmasına maruz kalıyor...
Özel sektör emekçileri zaten sömürü olgusu ile yıllardır
burun buruna yaşıyordu ve bunun görünür olmaması ülke geleneği haline gelmiş
durumdaydı... Beyaz, erkek, Kıbrıslı Türk emekçileri canından bezdiren ve
utanmazca hareket eden patronlarımızın; renkli, göçmen kadın emekçilere nasıl
davranmasını bekleyebilirdik ki?
Özel sektördeki sömürüyü görmemek için gözünü, kulağını,
ağzını kapalı tutan; bu tür haberleri “federasyon tartışmalarını gündemde
geriye iten bir komplo” olarak gören “ilerici” örgütlerimizin, göçmen bir kadın
için seferber olması mümkün müydü?
Peki durum buysa, maaşı ödenmeyen işçiler sizce ne
yapacak?
Görünen o ki, başlangıç olarak daha epeyce bir tabak
kırılacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder