27 Temmuz 2018 Cuma

Sevgili Tufan

Sevgili Tufan,
Senin de bildiğin gibi 22 Ocak’ta bir grup faşist, Lefkoşa sokaklarında terör estirdi. Afrika Gazetesi’ne saldırıp linç girişiminde bulundu, sen içerde milletvekilliği yemini ederken Meclis’in damına çıkıp kabile bayrağı astı... Polisin bu faşistlere hiçbir şey yapmaması üzerine onbinlercemiz yağmurda sokaklara döküldük. Belki o gün aramızda sen de vardın, malum henüz hükümet kurulmamış sen de başbakan olmamıştın....

Sonra yaşananları; poliste, savcılıkta, mahkemede olup bitenleri uzun uzun anlatmayacağım. İşlerin vardır, seni tutmak istemem. Ama bu faşistler mahkeme tarafından üç ile altı ay hapis cezasına çarptırıldılar. Ceza çok muydu, az mıydı, doğru muydu, yanlış mıydı orasına girmiyorum. Ama mahkeme tarafından verilen bu karar, daha cezalar tamamlanmadan geçersiz kılındı.
Öğrendik ki Şartlı Tahliye Kurulu isimli bir yapı, faşistleri cezaları tamamlanmadan serbest bırakmış. Bu Kurul’un kimlerden oluştuğunu araştırdığımızda; toplamda yedi kişi olduklarını, polis ve savcılık gibi hükümetimizin etkisi olmayan yerler düşüldüğünde geriye senin emrin altında çalışan dört bürokrat kaldığını gördük. Bürokratlardan birinin sana, birinin bizim Zeki’ye, birinin Filiz hanıma, birinin de Ayşegül hanıma bağlı olduğunu duyduk. Hepinizi çok iyi tanıdığımızdan, Meclis’in damına çıkıp gazetecileri linç etmeye çalışan ve mahkeme kararıyla hapse giren faşistleri serbest bırakmayacağınızdan emindik.
Bunun üzerine yedi kişilik Kurul’da, dört bürokrat bizim hukukçu, halk dostu, temiz ve tertipli hükümetimize bağlıyken; nasıl olup da mahkeme kararının geçersiz sayılabileceğini anlamak için çabalamaya başladık. O gün bugündür sormadığımız soru, çalmadığımız kapı, yapmadığımız şey kalmadı. Cevapları bulamadık...
Sevgili Tufan,
Halkımız gibi biz de, bu Kurul’un faşistleri serbest bırakırken kaç kişi ile toplandığını, hükümetimizin temsilcilerinin toplantıya katılıp katılmadığını, katılmadılarsa neden katılmadıklarını, tahliye kararının kaç oyla alındığını, kimin ne oy verdiğini, ve Kurul’un karar gerekçesinin ne olduğunu çok merak ediyoruz. Senin bir hukukçu olarak çok iyi bildiğin gibi, böyle kararların gerekçeli olarak paylaşılması çok önemlidir. Zaten bu faşistleri hapse sokan mahkeme de kararını gerekçeli vermişti. Ama biz uğraşmamıza rağmen, değil gerekçeyi, bu kararın kaç oyla alındığını bile öğrenemiyoruz.
Kurul karar aldığında Hukuk Komite’miz bir değerlendirme yayınlayarak bu soruları hukuk dili ile sordu. Senin en iyi anladığın terminolojinin o olduğunu düşünüyorduk. Ama yanıt gelmeyince, her halde görmedin diye düşünük. Bunun üzerine Bağımsızlık Yolu olarak bir bildri yayınladık ve aynı soruları daha politik bir dil ile sorduk.  Hala inanamıyorum ama gene yanıt alamadık.
Normalde hiçkimse sormadan halka yapılması gereken bir izahatı, iki kez sormamıza rağmen alamadığımız için birazcık bozulduk. Ama seni tanıdığımız, sevdiğimiz, ne kadar iyi bir insan olduğunu bildiğimiz, ayrıca da hukuk söz konusu olduğunda hassasiyetinden emin olduğumuz için bir kez daha soralım dedik. Bu defa kapına geldik. Başbakanlık önünde eylem yaparak aynı soruları sorduk. Ve gene yanıt alamadık...
Bazı arkadaşlarımız, Bilgi Edinme Yasası’na dayanarak aynı soruları bu defa da Yasa zoru ile yanıtlaman için seni sıkıştırmamızı tavsiye etti. Merak bizi öylesine ele geçirmişti ki, bu yolu da izlemeye karar verdik. İçinde bulunduğumuz Temmuz ayının yedisinde bir başvuru yaparak, artık herkesin ezberlediği soruları bu defa da yazılı olarak sorduk. Ve aylardan sonra ilk kez dün bize bir mektup geldi. “İşte bizim tanıdığımız Tufan, işte bizim güvendiğimiz hükümet” diye mektubu açtığımızda, sevincimiz gursağımızda kaldı. Gelen mektupta, sorduğumuz sorulara soru ile yanıt veriliyor, bu soruları hangi maksatla sorduğumuzu söylememiz, ona göre bizden harç talep edileceği belirtiliyordu.
Sorularımızı sırf meraktan soruyoruz Tufan... Tertemiz hükümetimizin çoğunluğu elinde bulundurduğu bir Kurul’da, faşistleri, linççlileri, mahkeme kararını bypass ederek serbest bırakmayacağına inancımızdan, sizin ne kadar temiz, dürüst, iyi niyetli, hukuka saygılı, halk için özveri ile çalışan insanlar olduğunuzu kanıtlamak için soruyoruz. Yoksa bu işten ne ticari çıkarımız ne de kendimiz için bir beklentimiz var...
Sevgili Tufan,
Bunun ödenmesi gereken harcı neyse ödemeye hazırız. Olayın parasında değiliz. Kaç paraysa söyleyin, ödeyelim gardaş. Yeter ki, gerçek açığa çıksın, yanlış insanlar suçlanmasın. Ayşegül’ün, senin, Zeki’nin, Filiz Hanım’ın zan altında kalmasına daha fazla tahammül edemiyoruz. Siz iyi niyetinizden, meşgul olduğunuzdan, bizim için gece gündüz çalışmaktan bitap düştüğünüzden, gereksiz polemiklere  bulaşmak istemediğinizden susuyorsunuz biliyorum. Ama aynı soru defalarca sorulduğu halde cevaplanmayınca, insanın aklına kötü şeyler de geliyor...
Acaba insan Başbakan olunca, Bakan olunca gerçekleri görme şekli mi değişiyor? Bizim bilmediğimiz, anlayamayacağımız, bilmememiz gereken, öğrenirsek kavrayamayacağımız bazı şeyler mi var? Yoksa, büyük bir hizmet aşkı ile görev başına gönderdiğimiz değerli halk çocuklarını, kıymetli bakanlarımızı zorla istemedikleri şeyleri yapmaya itekleyen birileri mi var? Eğer böyle bir durum varsa, ne zaman istersen yardıma hazırız, bir seslenmen yeterli olacaktır.
Ama senden tüm samimiyetimle rica ediyorum. Artık bu konudaki spekülasyonlara noktayı koy... Bu faşistleri kim serbest bıraktı, niye serbest bıraktı, nasıl serbest bıraktı bize açıkla. Merak etme, biz seni bilirik, ve sonuna gadar yanındayık gardaş...

Sevgiler

Bir Dost

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder