Sahte diploma skandalı toplum gündeminde başat rolünü koruyor. Ancak daha önceki benzer “skandallar”da olduğu gibi, bu konuda da derinlik; “kim, kiminle, nerede, ne yapmış”tan öteye gidebilmiş değil!
Ortalama bireylerin, “muteber” şahısların kirli çamaşırlarını öğrenmekten haz duyması bir yere kadar anlaşılırdır! Ancak sorunların kaynağına inmek ve yapısal çözümler üretmek için bundan fazlasını yapmamız gerekiyor. Aksi taktirde sorunların kaynağının “yozlaşmış kişiler” olduğu ve bu tür kişilerin “avlanmasının” çözüm için yeterli olacağı yanlış algısı kökleşecektir! Oysa “yozlaşmış kişiler” sebep değil, sonuçtur! Çürüyen bir rejimin, kokuşmuş meyveleridirler!
Özel üniversitelerin bilimsel
bilginin üretildiği yerler olmaktan çoktan çıktığı ve kar amacıyla hareket ederek
seri üretim yapan ticarethanelere dönüştüğünü herkes biliyor! Bu durum rejim
siyasetçilerinin gözünde bir sorun değil, aksine istenilen bir şey! Hal böyle
olunca diplomalı mesleklerin saygınlığı da aşınmış durumda! Eskiden itibarlı
kabul edilen meslekler, artık sıradan işler haline dönüşüyor. Üstelik bu “sahte
olmayan” diplomalar için bile böyle!
Özel üniversitelerin her köşe
başında bitmekte olmasının yarattığı tek sorun bu değil! Üniversiteler
ticarethaneye dönüştüğünde, öğrenci de müşteri haline gelir! Daha çok müşteri
çekmek için dünyanın her coğrafyasına gönderilen “ticari temsilciler”
vasıtasıyla, çeşitli “kampanyalar” düzenlenir! Harçların taksitlere bölünmesi,
ilk taksidi ödeyene bir yıllık “öğrenci izni” alınarak ikamet imkanı sağlanması
gibi örnekler çoğalır. Elinde öğrenci izniyle gezen, ancak üniversite ile
hiçbir bağı olmayan binlerce insan sokaklar doluşur…
Üniversitelerin harç adı altında,
peşin para karşılığı ülkeye insan ithal etmesi bir sorun mudur? Kimine göre
sorundur, kimine göre bulunmaz bir nimettir! Çünkü sınıflı toplumlarda hiçbir
sorunun tek cevabı yoktur!
İthal edilen insanların da
geçinmesi gerekir! Böylece sözde öğrenciler, çalışma hayatına doluşmaya başlarlar!
Sokaklarda mafyacılık yapanından, inşaatlarda hayatını riske atanına kadar
aklınıza gelebilecek her alanda “öğrenciler” ile karşılaşmaya başlarsınız! Bu
da “ucuz işçi” ve “bol müşteri” arayan piyasa için büyük bir fırsattır!
Daha çok insan demek; daha çok işçi,
daha çok kiracı, araba kullanıcısı, market müşterisi demektir! Ucuza çalışırken
de, yaşamak için alışveriş yaparken de piyasaya taze kan sağlayan “öğrenciler”,
giderek ekonominin bel kemiği haline gelirler!
Üniversitelerin büyüyen parasal
gücü; insan “kaynağını” kendilerinin sağladığı bu sektörlere yatırım yapma
imkanlarını da arttırır. Üniversitelerin bankaları, benzin istasyonları,
marketleri, inşaat şirketleri ve hatta matbaaları açılır. Ekonomi büyür!
Üniversiteler büyür, sektörler iç içe geçer!
***
Unutmayalım ki, serbest piyasa
ekonomisinde “rejim siyaseti” de bir meslektir! Her alana el atan
üniversitelerin, en karlı sektörlerden biri olan siyasetten uzak durması için
hiçbir sebep yoktur! Böylece üniversite patronları tarafından kiralanan siyasi
partiler yanında, şantaj yolu ile kontrol altına alınan siyasetçiler de
çoğalır. Bu durumun doruk noktası, patronların bizzat milletvekili ve hatta
bakan olmaya başlamalarıdır!
Bugün DAÜ gibi kurumlarımız
yıpratılıp batırılma aşamasına getirilirken; özel üniversiteler, devletten daha
büyük bir sermayeye sahip oldukları halde teşvikler, muafiyetler, hibelerle
semirtilmeye devam ediyorlar. Bu politikanın değiştirilmesi, teşviklerin
kesilmesi ve sendikasız personel çalıştırmalarının yasaklanması için
Bağımsızlık Yolu dışında hiçbir siyasi parti mücadele etmiyor! Gelen giden tüm
hükümetler teşvik politikasını aynen devam ettiriyorlar. Çünkü hükümeti ve
muhalefeti ile rejim siyasetinin sektörle bütünleşmesi artık tamamlanmıştır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder