6 Ocak 2025 Pazartesi

Kıbrıs’ın Kuzeyinde Kapitalizmin Durumu

İstatistik Kurumu’nun 2022 yılına dair en güncel İşyeri İstatistikleri yayınlandı. Veri yoksunu ülkemizde İstatistik Kurumu sistematik ve iyi bir iş çıkarıyor. Kurum’da çalışan emekçilerin bu titiz çabası her türlü takdiri hak ediyor. Ne yazık ki kendi var oluşunu Kıbrıs sorununa endeksleyen birçok sol yapı, emekten kopması ile paralel olarak verilerden, olgulardan, hakikatlerden de kopmuş durumda. Tarihte ve dünyada sol denilince akla gelen ve halen de erişilebilir olan bilimsel veriye dayalı analizler artık yerini, ahlaki sızlanmalara bırakmış durumda. Analitik akıl için tam bir çöl ortamı yaratan bu durum karşısında, bulabildiğimiz her veri kırıntısına tutunmak zorundayız. 

Bu istatistiklere 2018 yılından itibaren bakıldığında ülkemizde kapitalizmin gelişimi açısından göze çarpan bazı noktalar mevcut. Son beş yılda Mağusa giderek bir küçük burjuva kentine dönüşürken; hem işyeri hem de işçi sayısında Lefkoşa’nın ardından ikinciliği Girne’ye bırakıyor. Limited şirketler ve şahıs işletmelerinin oranı aynı kalmasına rağmen, Limited şirketlerde çalışan işçilerin sayısı ezici bir şekilde artmış durumda. Ve 50 kişiden fazla işçisi olan işletmeler, tüm işletmelerin yüzde 1.7’si olmalarına rağmen, artık tüm işçilerin yüzde 54,5’ini çalıştırıyorlar.

Kısacası Kıbrıs’ın kuzeyinde giderek merkezileşen bir sermaye yapısı var. Bu sınıf 50’den fazla çalışanı olan Limited şirketlerde ve ağırlıkla Girne ile İskele’de görünür hale geliyor. Bu trend Lefkoşa’da nispeten dengeli bir artışla kendini gösterirken; Mağusa, Omorfo ve Lefke giderek periferi durumuna yerleşiyor. Ve sermaye ile işçi sınıfının hesaplaşma alanı sırasıyla İskele, Girne ve Lefkoşa’daki Limited şirketlere daralıyor.

Kapitalist Girişimler ve Hukuki Durumları

Kıbrıs’ın kuzeyindeki kapitalist girişimlerin sayısı, 2020’deki pandemi nedenli küçülmeyi saymazsak, her yıl artmaktadır. 2018 yılında 21 bin 540 olan toplam girişim sayısı, 2022 rakamlarına göre 23 bin 245’e yükselmiş durumdadır (Bkz. Tablo 1). Bu olguda Kıbrıslı Türklerin küçük burjuva motivasyonlarıyla sürekli yeni şahıs işletmeleri açmalarının ve kendi işlerinin sahibi olma istencinin büyük etkisi vardır. Zaten buna uygun olarak Şahıs işletmeleri 2022’de 14 bin 130 girişimle, toplamın yüzde 60,8’ini oluşturmaktadırlar.

Şahıs girişimlerinin toplam içerisindeki yerine bakıldığında, Limited şirketlerin iki katın oldukları görülebilir. Ancak unutulmamalıdır ki bakkal dükkanı da, süpermarket de “bir” girişimdir. Bu girişimlerin gücü, piyasa içerisindeki yeri ve sermaye yoğunluğunu sadece sayılarına bakarak anlayamayız. Bu tabloda dikkat çekici olan bir diğer husus, hukuki statüsü Kooperatif olan işletmelerin, yani nispeten kapitalist kâr güdüsü ile hareket etmeyen tek işletme biçiminin, yıllar içinde hem oransal hem de rakamsal olarak azalmakta oluşudur. 2018 yılında 425 olan Kooperatif sayısı, 2022’de 87’ye gerilemiştir. Bu durum Kooperatiflerde istihdam edilen işçi sayılarında da paralel seyretmektedir. 2018 yılında  3 bin 551 olan Kooperatiflerde çalışan işçi sayısı, 2022 itibariyle bin 375’e gerilemiş durumdadır (Bkz. Tablo 2).

Kooperatifçiliğin geriletilmesi, Kıbrıslı Türk emekçi sınıflarının çok önemli bir kazanımının kaybedilmesi anlamına gelir. Kooperatifler; kâr amacı gütmeyen kolektif yapıları, sendikalı çalışmaya müsait ortamlarıyla, işçi sınıfı için sendikalar ve siyasi partiler kadar önemli kuruluşlardır. Ayrıca Kıbrıslı Türk halkı için egemenlik ve siyasal irade mücadelesinde potansiyel olarak yaslanılabilecek önemli bir ekonomik değeri de ifade etmektedirler. Kooperatiflerin piyasa ilişkileri içerisinde geriletilmesina karşı mücadele etmek, tüm solun kolektif sorumluluğu olmalıdır.

Tablo 1 ve Tablo 2 beraber okunduğunda görülen bir diğer olgu ise, tüm girişimlerin % 60,8’ini oluşturan Şahıs girişimlerinin, istihdamdaki payının sadece  yüzde 17,7 olmasıdır (Bkz. Grafik 1). 2022 itibariyle 14 bin 130 Şahıs girişiminde, sadece 27 bin 461 kişi çalışmaktadır. Öte yandan 7 bin 691 Limited şirkette 111 bin 722 kişi istihdam edilmektedir. Girişim sayısı olarak Şahıs girişimlerinin yarısı olan Limited şirketler, istihdamda dört kat fazla yer tutmaktadırlar.

Bu orantısız durum, 2018’den bugüne, derinleşerek ilerleyen bir eğilimi gösteriyor. Yıllar içerisinde Şahıs işletmelerinin istihdamdaki payı 2018’de yüzde 27,89’dan, istikrarlı bir şekilde azalarak bugünkü  yüzde 17,7 oranına gerilemiştir.   


Bunun tersine Limited şirketlerin istihdamdaki payları, 2018’de  yüzde 59’dan 2022’de  yüzde 72’ye ulaşmıştır. Bu eğilimin devam edeceğini ve şahıs girişimleri isthdamdan silinirken piyasanın tamamen şirketlerin denetimine gireceğini söylemek yanlış olmaz. Yani Kıbrıslı Türkler azimle küçük girişimler açmaya çalışırken, piyasa Limited şirketler tarafından istikrarlı bir şekilde ele geçirilmektedir. Küçük girişimler batmakta ve yenileri açılmakta, batan girişimler şirketlere yem olmakta, toplam istihdam artarken şirketlerin istihdamdaki payı giderek çoğalmaktadır.

Kıbrıs’ın kuzeyinde Sermaye, kapitalizmin yasalarına uygun olarak Limited şirketler ekseninde merkezileşmekte, emek bu şirketlerde yoğunlaşmaktadır. Bu sürecin kaybedeni Kooperatifler ve Şahıs girişimleridir. Şirketleri zapturapt altına alabilecek ve buralarda yoğunlaşan emeğin haklarını ilerletebilecek tek seçenek olan “Sendikasız Çalıştırılmanın Yasaklanması” talebi ise, kendilerini batıran şirketler adına hareket eden küçük girişimlerin duvarına toslamaktadır. Küçük şahıs girişimleri, sendikaların varlığını kendilerine bir tehdit olarak görseler de, sayıların da ortaya koyduğu gibi, esas tehlike Limited şirketlerden gelmektedir. Bu konuya yazının ilerleyen kısımlarında yeniden değineceğiz.

Kapitalizmin Şehirlerdeki Görünümü

Kapitalist girişimlerin şehirlere dağılımına bakıldığında, ilk bakışta yıllar içerisinde sabit bir dağılım varmış gibi görünüyor (Bkz. Tablo 3). Buna göre tüm işletmelerin yaklaşık yüzde 40’ı Lefkoşa’dayken, Mağusa ve Girne’de yüzde 25’er civarında işletme faaliyet gösteriyor. Omorfo, İskele ve Lefke’de ise kayda değer bir faaliyet yokmuş gibi görünüyor. Lefke’deki işletme sayısındaki küçülme, ilçe olduktan sonra da bölgenin atıl bırakılmış yapısının değişmediğinin göstergesi. Ancak durum tam olarak bundan ibaret değil.

Sermaye yoğunlaşmasını anlayabilmek için, girişim sayısı kadar emek yoğunluğuna da bakmak gerekir. Sermaye kendi mezar kazıcısını her zaman yanında taşır; o nerede yoğunlaşırsa, emek de oraya yığılır. Yıllar içerisinde şehirlerde gerçekleşen istihdam rakamlarına baktığımızda, toplam işçi sayısının artmasına rağmen Mağusa, Omorfo ve Lefke’de istihdamda rakamsal bir azalma görüyoruz (Bkz. Tablo 4). Bu üç şehir, giderek daha az işçinin çalıştığı şehirler haline geliyor. Diğer yandan Lefkoşa’da oransal olarak işçi sayısı sabit kalırken, Girne ve İskele’de işletme başına düşen işçi sayısı adeta patlama halindedir.

Tablo 4 bize 2022 yılı itibarıyla işçi sınıfının yüzde 47.1’inin Lefkoşa’da olduğu, ikinci sıranın Girne tarafından yüzde 28.9 oranı ile açık ara ele geçirildiği, bunun ardından ise yüzde 16.3 ile Mağusa’nın geldiğini gösteriyor. Tablo 3’den Girne ve Mağusa’daki girişim sayılarının aşağı yukarı aynı olduğunu görmüştük. Girişim sayıları aynı olmasına rağmen Girne’nin Mağusa’dan 20 bine yakın bir emek fazlalığı var. Bu da Girne’de büyük kapitalist işletmeler yoğunlaşırken, Mağusa’da küçük şahıs işletmelerinin yani küçük burjuvazinin egemen hale geldiğini gösteriyor.

Buna ek olarak girişim başına düşen işçi sayısı hesaplandığında, İskele girişim başına 9 işçi ile en yoğun şehir olarak öne fırlamış durumdadır. İskele’nin ardından Girne (8 işçi) ve Lefkoşa (7 işçi) geliyor. Mağusa (4 işçi) ile Lefke’nin (5 işçi) dahi gerisinde kalmış görünüyor.

Önceki bölümdeki sonuçlara paralel olarak, büyük sermaye Limited şirketlerde merkezileşmekle kalmıyor; Girne ve İskele’de emek yoğunluğunu da arttırıyor. kktc kapitalizminin başkenti artık İskele ve Girne’dir dersek hiç de abartmış olmayız. İşçi sınıfının sayısal olarak en fazla olduğu şehir hâla Lefkoşa’dır ama büyük sermaye İskele ve Girne’yi mesken tutmuştur. Mağusa bir küçük burjuva şehrine dönüşürken, Lefke ve Omorfo’da kapitalizmin varlığı dahi tartışma konusudur.

İşçi Sayıları ve İşletme Büyüklüğü

Kıbrıs’ın kuzeyinde işçi sayısı yıllara göre istikrarlı bir şekilde artmaktadır. 2018 yılında 125 bin 366 olan işçi sayısı, 2022’de 155 bin 72’ye ulaşmıştır. Yazının önceki bölümlerinde, bu işçilerin şahıs işletmelerindeki istihdamının azaldığını ve mevcut durumda  yüzde 72’sinin Limited şirketlerde çalışmakta olduğunu görmüştük. Benzer bir eğilim de şehirler bazında geçerlidir. Sayısal olarak Lefkoşa en çok işçinin çalıştığı  ilçedir. Ancak Lefkoşa girişim bazında işçi yoğunluğu olarak, İskele ve Girne’nin ardından üçüncü sıradadır. Peki bu işçilerin çalıştıkları işletmelerin büyüklükleri nedir? Kıbrıs’ın kuzeyindeki 23 bin 245 girişim, işçi sayılarına göre sınıflandırıldığında Grafik 2’deki görünüm ortaya çıkmaktadır.


Grafik 2’den de görülebileceği gibi tüm girişimlerin  yüzde 91,8’i olan 21 bin 329 girişim, on kişiden az işçi çalıştıran küçük işletmelerden oluşmaktadır. 11-50 kişi arası işçi çalıştıran orta ölçekli girişimler bin 520 adet ile tüm girişimlerin yüzde 6,6’sıdır. Ve 50 kişiden fazla çalışanı olan büyük şirketler, sadece 396 girişime yani yüzde 1,7’lik bir paya sahiptir.

Bağımsızlık Yolu’nun önerdiği “10 Kişiden Fazla Çalışanı Olan İşletmelerde Sendikasız İşçi Çalıştırmanın Yasaklanması” hayata geçirildiğinde, 2022 rakamlarıyla tüm işletmelerin yüzde 91,8’inin bu yasadan etkilenmeyeceği rahatlıkla görülebilir. Çünkü tüm işletmelerin sadece yüzde 8,2’si on kişiden fazla işçi çalıştırmaktadır.

Bu tabloya bakarak, ülkemizin bir küçük burjuva cenneti olduğunu söyleyebilirdik. Ancak bu çok yanlış bir değerlendirme olurdu. Sermaye yoğunlaşması, çok büyük bir maddi gücün çok küçük bir azınlığın elinde toplanması anlamına gelir. Daha önce değindiğimiz gibi, sermaye yoğunlaştıkça, emek de buralarda birikir. Çünkü sermaye özünde sömürülmüş, ölü emektir ve yaşamsal fonksiyon gösterebilmek için her zaman canlı emeğe ihtiyaç duyar. Bu nedenle daha sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için, girişimlerin toplam istihdamdaki paylarına da bakmamız gerekir. Girişimlerin toplam istihdamdaki payları Grafik 3’de görülebilir.


Grafik 3 bize tüm girişimlerin  yüzde 1.7’sinde, tüm işçilerin  yüzde 54,5’inin çalıştığını yani sadece 50 kişiden fazla işçi çalıştıran girişimlerde dahi sendikasız işçi çalıştırma yasağı konulsa, tüm işçilerin yüzde 54,5’inin sendikalaşmış olacağını söylemektedir. Bu muazzam bir sermaye yoğunlaşması anlamına geliyor. Tüm girişimlerin yüzde 91,8’ini oluşturan 1-10 işçi çalıştıran küçük girişimler, tüm işçilerin sadece yüzde 24,4’ünü çalıştırmaktadırlar. Yani istihdamda neredeyse hiçbir payları yoktur. Bu girişimlerin tek işlevi, battıkları oranda büyükler tarafından yutulmalarıdır.

Tüm girişimlerin yüzde 1.7’sini oluşturan büyük sermayedarlar, geriye kalan yüzde 98,3 girişimden fazla işçi çalıştırmakta ve bu kesimlerin arkasına saklanarak emeğin haklarının ilerletilmesini engellemeleri için onları provoke etmektedirler. Ancak rakamların da ortaya koyduğu gibi, küçük girişimler için en büyük tehlike emeğin hakları değil şirketlerin dizginsiz büyümesidir.

Sermaye Yoğunlaşması ve Ne Yapmalı?

Tüm bu anlatılanları sadece 2022 yılına ait durumun donmuş bir fotoğrafı olarak değerlendirmek yanlış olur. Grafik 4’de 50’den fazla çalışanı olan girişimlerin yıllar içinde istihdamdaki paylarını yüzde 40’lardan yüzde 55’lere istikrarlı bir şekilde arttırdıkları ve bunun devam etme eğiliminde olduğu görülebilir. Aynı grafik küçük ve orta boy işletmelerin sayısı ne olursa olsun istihdam ve sermaye bakımından nasıl bir gerileme içerisinde olduklarını da gösteriyor.

Keza yazının başından beridir Limited şirketlerin yıllar içerisindeki büyümesi ve bunun belirli şehirlerde yoğunlaşması da aynı olguya işaret etmektedir. Elli ve üzeri çalışanı olan Limited şirketler; İskele, Girne ve Lefkoşa’yı mesken tutmuşturlar. Bunun ekolojik, ekonomik ve sosyal sonuçlarını hepbirlikte yaşıyoruz. Bu sonuçlar özellikle söz konusu üç şehirde görünür durumdadır.

Kirlenen denizler, inşaata açılan sulak alanlar, delinen dağlar, en ağır sömürü koşullarında çalışan emekçiler, çekilmez hale gelen trafik ve sosyal devletin tasfiyesi ile birlikte eğitim, sağlık, barınma gibi tüm hakların geriletilmesi... Tüm bunlar sermayenin yoğunlaşmasının kaçınılmaz sonuçlarıdır.

Bu eğilim dizginlenmez, durdurulmaz ve geri döndürülemezse şiddetli sosyal patlamalara gebedir. Devrimciler bir yandan bu olasılığa da hazırlanırken, mevcut koşullarda sermayenin dizginlenmesi için en gerçekçi önerileri de yapma sorumluluğunu taşıyorlar. Bu noktada “10 ve üzeri çalışanı olan işyerlerinde sendikasız işçi çalıştırmanın yasaklanması” doğrudan doğruya istihdamın yüzde 54,5’ini elinde tutan büyük sermayeye doğrultulmuş bir silahtır. Asgari Ücret en düşük kamu maaşına eşitlenirken, bundan etkilenmemeleri için girişimlerin yüzde 91,8’inin desteklenmesi çok kolaydır. Çünkü bu girişimler istihdamın sadece yüzde 24,4’ünü temsil etmektedirler.

Bu önlemler yanında “işsizlik makul bir orana gerileyene kadar yeni çalışma izni verilmemesi” büyük sermayenin yerli iş gücünü çalıştırmak ve daha yüksek ücretler ödemek konusunda sıkışması için önemlidir. Fazlası ile zenginleşmiş olan şirket sahiplerinin artan oranlı bir gelir vergisi ile budanması, şirketlerin Çevre Vergisi ile doğaya verdikleri zararın bedelini karşılaması ve Servet Vergisi’nin hayata geçirilmesi oluşmuş olan uçuruma yapılabilecek makul müdahalelerdir.

Hem işçi sınıfının hem de esnafın çıkarı kooperatifçiliğin teşvik edilmesi, kamusal toplu taşıma ağı kurulması ile paralaledir. Ayrıca sosyal devletin eğitim, sağlık, enerji, barınma gibi alanlarda yeniden diriltilmesi de şirketler dışında kimsenin zararına olmayan makul önlemlerdir.

Verilerin gösterdiği net olgu şudur ki; Kıbrıs’ın kuzeyinde giderek büyüyen bir sermaye ve onun aracılığıyla lüks bir hayat yaşayan dar bir ultra zenginler sınıfı vardır. Bu sınıf hem çalıştırdıkları emekçilerin, hem talan ettikleri doğamızın, hem de batırarak yuttukları küçük esnafın ensesinden semirmektedir. Toplumun yüzde 2’si bile olmayan bu asalak sermaye sınıfı karşısında, biz toplumun yüzde 98’iyiz. Sahip oldukları servet, bizden çaldıklarıdır.

Ya bu serveti geri alacak ve sosyalizmi kuracağız yada bizi içerisine sürükledikleri barbarlığa daha fazla batacağız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder