Bu makale, Özker Özgür'ün "Yanılmayı Çok İsterdim" isimli kitabına Editörün Notu olarak yazılmış ve kitabın içerisinde yayınlanmıştır...
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; Bakanlar Kurulu
kararına rağmen bir gecede öğrenciler sınır-dışı edilebiliyor, Yasalar en
yetkili vede yasaları korumakla yükümlü organlar tarafından çiğnenebiliyor,
direktiflerle hükümetler kurulup bozuluyor. Öyle bir ülke ki bu, aydınları
kurşunlanırken demokrasiden bahsedilip, Mahkeme kararlarını kimse takmazken
Hukukun Üstünlüğünden dem vurulabiliyor.
Yalanla gerçeğin, doğruyla yanlışın birbirine
karıştığı bu ortamda toplumun gerçeklere ve sistemin gerçek işleyişine dair
bilgilenme kanalları ya tamamen tıkanmış ya da dedikodu düzeyindedir. Bilginin
olmadığı yerde sağlıklı tahlillerin yapılması elbette mümkün olamaz.
Toplumumuzun kendi kendini idare edebilmesi, yasama
yürütme ve yargı güçlerine sahip çıkabilmesi, sorunlarını çözüp geleceğe
ilişkin planlar yapabilmesi, kendi yanlışlarını yapıp kendi doğrularını
bulabilmesi, velhasıl; varlık, kimlik ve iradesine sahip çıkabilmesi için hiç
de iç açıcı olmayan bu ortamda, umutsuzluğa düşmekten daha kolay hiçbirşey olamaz.
Yıllardır içerisinde debelendiğimiz Kıbrıs Sorunu
tüm yakıcılığıyla devam ediyor. Sorunlar katlanarak artarken dünyanın her
köşesinden yeni çarpışma ve yıkım haberleriyle sarsılıyoruz. Her geçen gün
“Globalleştiği” söylenen dünyamızda “Globalleşen”in ne olduğu sorusu kendini
dayatıyor. İspanya’dan Filistine, İrlanda’dan Timor’a, Irak’tan ABD’ye kadar
her ülkeden eşitsizlik, adaletsizlik, anarşi ve kaos haberleri geliyor.
“Gelişmiş” ülkelerde ırkçılık hortlarken yabancı düşmanlığı daha fazla prim
yapmaya başladı. Geliştirilmemiş ülkelerse küreselleşme ve özelleştirme
masallarıyla, zaten içinde bulundukları borç batağından da kötü limanlara doğru
çoktan yelken açmış durumdalar. Tüm değerlerin içini boşaltan kapitalizmin
herşeyi parayla ölçen mantığı Amazon Ormanları’nın yokedilmesi, denizlerimizin
petrole bulanması, Ozon tabakasının delinmesi, su kaynaklarının azalması ve
soluduğumuz havanın kirlenmesi karşısında “benden sonrası tufan” demeye devam
ediyor.
Herşeyden kötüsü, insanlığın son büyük kalkışması, alternatif
yaratma yolundaki son cesur adımlar da Sovyetler Birliği’nin dağılması ile
yenilgiye uğrarken, insanlık kendini kapitalizmin insafına terkedilmiş
buluverdi. Sol, sosyalist, devrimci ve/veya demokrat olduğunu söyleyen hatta
buna kendileri de inanan birçok çevreler, dünyanın heryerinde, kapitalizmin
nimetlerini keşfetmeye başladılar. Onların “gençtik, toyduk” sızlanmalarının
oluşturduğu orkestrada kapitalizm kendi solosunu çalmaya devam ediyor. İşi
“Tarihin Sonu”nu ilan etmeye kadar vardıran bu gerici dalga heryanı kaplarken
görebildiğimiz odur ki; dünyanın durumu Kıbrıs’tan daha iyi değildir.
Bu ortamda, gerçekleri görebilmek, koşulları doğru
değerlendirmek ve mücadeleye bu bilgiler ışığında yön verebilmek daha bir anlam
kazanmaktadır.
Özker Özgür, yıllarca Cumhuriyetçi Türk Partisi
Genel Başkanlığı yapmış, emekten yana, barışçı ve toplumcu anlayışıyla; Kıbrıs
Türk Toplumu’nun kendi kendini idare etmesi, evrensel değerlerle bütünleşerek
kendi kimliğini yaşatabilmesi yolunda emek vermiş bir insan. En önemlisi,
CTP’nin DP ile hükümet ortaklığı yaptığı xx yıllık dönemde, CTP Genel
Başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı gibi önemli görevler yürütmüş, İlkeleri ile
bağdaşmadığı noktada istifa etmesini bilmiş, doğru bildiği ve toplumu için
yararlı gördüğü politikalar için mücedele etmiş bir kişilik.
Özker Özgür’ün gazete makalelerinden derlenmiş bu
kitap birçok anlamda kaynak bir eserdir. Bu kitapta, kısa bir süre için de olsa
Hükümet mekanizmasının içinde bulunmuş bir insan olan Özker Özgür’ün,
alternatif politikalar üretmek isteyen, toplumumuzun içinde bulunuğu çıkmazı
anlamaya çalışan ve çıkış yolları arayan beyinlere faydalı olacak önemli
deneyimlerini bulacaksınız.
Özker Hoca’nın Kuzey Kıbrıs’a yönelik dış
müdahaleler, Hükümet deneyimleri, CTP’den ayrılması ve CTP ile ilgili deyimleri
ile dünyamızın içine girdiği Yeni Dünya Düzen(sizliğ)i ile ilgili
makalelerinden derlemeye çalıştığım bu kitap, hazır çözüm paketleri arayanlara
değil, değiştirme yolunda anlamak ve bilgilenmek isteyenlere hitap edebilir.
Bir Başbakan Yardımcısı’nın, hükümetinin dıştan
kaynaklı nedenlerle aldığı kararları uygulayamaması gibi bir durum ile ilgili
deneyimleri, sistemi değiştireyim derken sistemim bir parçası haline gelen
muhaliflerin öyküsü veya dış müdahalelerin güncel bir özeti de diyebilirsiniz
bu kitaba. “Peki ya alternatif, daha iyisi varsa çözüm önerinizi de söyleyin?”
diyenler de olacaktır elbette. Ve bu kişilere Hocanın verdiği yanıtlar da
vardır bu kitapta. Ancak Özker Hoca’nın çok sevdiği bir ifadeyi kullanarak, ben
şöyle söyleyebilirim: Bu kitap ülkemizin “Somut
Koşullarının Somut bir Tahlili”ni yapmaktadır. Zaten sorgulayan beyine en
çok hitap eden tarafı da budur. Yeniyi yaratmak isteyen eskinin ne olduğunu
bilmelidir. Aletnatifler, çözüm önerileri elbette önemli ve gereklidir.
Gereklidir de bugünü anlmadan sağlıklı değerlendirme yapılamaz. Somut
koşulların somut tahlilini yapmayan yaklaşım, somut öneride de bulunamaz, çözüm
de getiremez. Getirse de sağlıklı olmaz.
İnsanlık, daha güç engelleri aşmış, daha zor
badireleri de geçmiştir. Umut, umutsuzluk kadar reklama düşkün değildir, onun
kadar gürültücü, onun kadar mübalağacı da değildir. Umut vardır ve bu, insanın
kendi kendini yönetme isteğinde, paylaşma güdüsünde, örgütlenme ve mücadele
etme yetisinde gizlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder