12 Mart 2006 Pazar

Anayasa Demokratikleşiyor mu?



2 Ocak 2006 tarihinde, 18 CTP (Cumhuriyetçi Türk Partisi) Milletvekili tarafından Anayasa Değişikliği için bir Yasa Önerisi Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Halen yürürlükte olan Anayasa 1985 yılında yürürlüğe girmiş ve o günden bu yana da hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Anayasa (Değişiklik) Yasa Önerisi, temel felsefe anlamında mevcut Anayasaya dokunmazken; kamu görevlilerinin siyasi partilere üye olmalarını engelleyen hükmü ve ölüm cezasını kaldırarak, iki konuda ciddi değişiklikler yapılmasını gündeme getiriyor.
Ayrıca “demokratikleşme sürecinin ilerletilmesi”, “temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi” gibi gerekçelere dayanan değişiklik önerisinin, Meclis’te onaylanması için 34 milletvekili tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Gazetelere yansıyan tartışmalarda, Öneri hükümet’in önerisinden çok, büyük ortak CTP’nin önerisi gibi görünüyor. Ancak ortakların her ikisi de öneriyi desteklese dahi meclis aritmetiği 34 milletvekili için UBP milletvekillerinden bazılarının onayını şart koşuyor. Bu koşullarda, henüz Meclis gündemine gelmemiş Öneri’nin onaylanma şansı çok az, hatta bazı gözlemcilere göre hiç yok.

Değişiklik Ne Değiştiriyor?
Anayasa (Değişiklik) Yasa Önerisi, Esas Yasa’nın 15. maddesinin 2’nci ve 3’ncü fıkralarını kaldırıp, 2’nci fıkraya “Ölüm cezası verilemez” yazıyor. Ayrıca Siyasal Parti Kurma ve Partilerin Siyasal Hayattaki Yeri’ni düzenleyen; 70’nci maddedeki kamu görevlilerinin siyasi parti kuramayacağı ve siyasi partilere üye olamayacağı yönündeki yasak kaldırılıyor. Bu şekilde bakıldığında gayet olumlu görünen ve “demokratikleşme sürecinin ilerletilmesi”, “temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi” gibi süslü gerekçelere dayanan bir önerinin, onaylanma olasılığı düşük olduğu biline biline, CTP tarafından neden önerildiği merak konusu olmaya devam ediyor.

Demokratikleşme Süreci İlerliyor Mu?
1985 yılında, baskı ve TC’deki askeri faşit rejimin gözdağı sonucu hayata geçmiş bir anayasanın orasına burasına makyaj yaparak demokratikleştirilemeyeceği ayan beyan ortadadır. Ayrıca değişikliğin gerekçesi olarak sunulan “demokratikleşme sürecinin ilerletilmesi” acaba ne zaman başlamıştır da şimdi ilerlemektedir? Yoksa CTP, kendisinin hükümetin büyük ortağı olmasını demokratikleşme sürecinin başlangıcı olarak mı değerlendirmektedir?
Ayrıca kamu görevlilerine siyaset yasağı KKTC’de 1993 yılında yürürlüğe giren; 151 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 9’ncu maddesi ile hukuken zaten ortadan kalkmıştır. CTP gerçekten istiyorsa, Uluslararası sözleşmelerin Anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceğinden hareketle (madde 90) kamu görevlilerinin siyasal hayata katılmasını Anayasa değişikliğine gerek kalmadan fiilen uygulayabilecek hukuki zemine zaten sahiptir. Peki gerçekten bunu istemekte midir?
Bu ve benzeri soruları bir yana bıraksak bile; “CTP 21 yıl önce kendisinin “hayır” dediği bu Anayasa’yı değiştiremeyeceğini bile bile bir öneri yapıyorsa, bu öneriyi neden sadece iki başlıkla sınırlıyor?” sorusu, halen yanıt beklemektedir. Çünkü eğer amaç demokratikleşme ise anayasada demokratikleşecek daha onlarca madde vardır.

Geçici 10. Madde
Bir kere, tüm ilerici güçlerin üzerinde hemfikir olduğu geçici 10. madde başlı başına bir anti-demokratiklik manzumesidir. Bu madde, silahlı kuvvetleri olmayan bir hükümet yaratarak, polisinden itfayesine tüm bir kolluk güçleri takımını TC Devletinin kontrolüne vermektedir. Bu madde hiçbir demokratik ülkede görülemeyecek bir madde olması yanında, bağımsızlığı tesis ettiğini iddia eden bir anayasada bulunması ile orjinal bir niteliğe sahiptir.

Kalıcı Komik Madde
Anayasa’nın değiştirilemeyen kuralları arasında bulunan 2. madde’nin 1’nci fıkrası şöyledir: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve halkı ile bölünmez bir bütündür”. Bu maddeyi okuyan birisi, halk ülkeyi terk etmeye ve topluca başka bir ülkeye göç etmeye karar veririrse, bunu engellemek için yazıldığını düşünebilir. Ancak madde ile amaçlanan bu değildir. Aksine halkın ve/veya coğrafyanın bölünemeyeceği vurgulanmak istenmiştir. Acaba Kıbrıs’ın Kuzey’inde yaşayan halk içerisinde bağımsızlık isteyen bir azınlık mı vardır ki böyle bir madde yazılmıştır? Ayrıca bir ülkeyi bölerek kurdurulmuş bir devletin bölünemezlik iddia etmesi de ne demektir?
Aslında konu bunlardan hiçbiri değildir. Sadece Faşist 12 Eylül TC Anayasası kopyalanırken bu madde egemenlerimizin gözüne pek şık görünmüş ve “uysa da kodum uymasa da” mantığı ile mevcut anayasaya konmuştur.

Kaşıkla Veren Kepçe İle Alan Madde
Anayasa’nın 10’ncu maddesinden 34’ncü maddesine kadar birçok temel hak ve özgürlük sayılmaktadır. Kişi Dokunulmazlığı, Hak Arama Özgürlüğü, Haberleşme Özgürlüğü, Düşünce Söz ve Anlatım Özgürlüğü, Bilim ve Sanat Özgürlüğü, Basın Özgürlüğü, Kitap Çıkarma Hakkı, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı ve Dernek Kurma Hakkı bunlardan bazılarıdır. Ancak bu hak ve özgürlüklerin sayılıp döküldüğü hemen her maddede; kamu düzeni, genel ahlak ve ulusal güvenlik gibi muğlak ve iktidarın keyfince düzenlenecek gerekçelerle kısıtlanabilecekleri belirtilmektedir. Bu da aslında, hükümetin verdiğinden daha fazla bir hak ve özgürlüğümüz olamayacağının Anayasa tarafından kabulü olmaktadır. Demokratikleşme ve özgürlüklerin genişletilmesi için anayasa değişikliği hazırlayan CTP kurmayları bu ufak noktayı da ne yazık ki gözden kaçırmışlardır.

Atatürkçü Madde
Anayasa’nın 70’nci maddesi siyasal partilerin tüzük, program ve çalışmalarının Atatürk İlkeleri’ne aykırı olamayacağını karara bağlamaktadır. Bilindiği gibi siyasal partiler belli bir ideoloji çerçevesinde kurulurlar. Oysa bizim anayasamız Karl Marx’ın, Adam Smith’in veya Rosa Luxemburg’un Atatürkçü olmasını beklemektedir. Tüm partiler Atatürkçü olduktan sonra farklı parti kurmanın veya herhangi bir partiye üye olmanın anlamsızlığı ortadadır ortada olmasına da CTP’nın bu maddeden rahatsız olmamasının nedeni ortada değildir. Kaldı ki kendileri özelleştirmeci bir çalışma ortaya koymakla Atartürkçülüğün oklarından birine (devletçilik) cepheden karşı çıkmaktayken, bu maddeyi değiştirmek kendilerinin hayrına olurdu.

Yabancı Düşmanı Madde
Mevcut anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlüklerini düzenleyen maddeleri yurttaşlar ve yabancılar arasında ayrım yapmakta ve bazı özgürlükleri herkese tanırken bazılarını yalnızca yurttaşlara vermektedir. Bunlar arasında barış mücadelesine ve CTP’nin de bir dönem savunduğu “ortak vatan için ortak mücadele” fikrine sekte vuran madde; 32. maddedir. Bu madde; “Yurttaşlar, önceden izin almaksızın, silahsız ve saldırısız toplanma veya gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir.  Bu hak, kamu düzenini korumak için yasa ile sınırlanabilir” demektedir. Kapıların açıldığı günden bu güne 32. madde Kıbrıslı Türklerle Rumların ortak gösteri, yürüyüş ve protesto yapmasını engelleyici şekilde kullanılmaktadır. 2004 yılında Türkiye Halklarının BUSH protestoları’na destek vermek amacıyla yapılan “GİTME BUSH” eylemi, aynı yıl Felluce Halkı ile dayanışma amacıyla gerçekleşen eylemlilikler, 1 Eylül ve 1 Mayıs’larda oluşturulan ortak kortejler ve her yıl 19-20 Mart Tarihlerinde düzenlenen savaş karşıtı eylemler aynı maddeye dayandırılarak iki toplumlu niteliğinden arındırılmaktadır. 2003 yılında kapıların açılmasının hemen ardından düzenlenen “Barış Kampı” da yine aynı maddeye dayanarak taciz edilmişti. Üstelik devletin kolluk kuvvetleri bu maddeyi on yıllardır uygulamadıkları şeklide uygulayarak, üniversitelerde okuyan yabancı uyruklu öğrencilerin eylem yapmasını engellemektedirler. 32. maddenin yabancı düşmanı karakteri, tartışmasız bir şekilde anti-demokratiktir.

Geri Çağırma Hakkı
Demokrasi ve özgürlükler yolunda ilerlemek isteyen samimi herhangi bir iktidarın uyması gereken en temel prensip, daha 1871 yılında Paris Komünü’nün devrimci programında hayat bulmuştur. Komün’den 131 yıl sonra Venezüella’nın Bolivarcı lideri Hugo Chavez, halkından korkusu olmayan her iktidarın demokrasi adına gurur duyacağı bir adımı atmış ve seçilenlerin başkan, milletvekili veya her kim olursa olsun görev süresi dolmadan seçmenler tarafından görevden alınabilmesini ülkesinin anayasasına yazdırmıştır. Onayını halkından değil dış güçlerden alan bir iktidarın hayallerini değil ancak kabuslarını süsleyecek olan böyle bir öneri bizim “ilerleyen” demokratikleşme sürecimizin neresindedir?
Bunu da CTP’nin anayasa değişikliği oyunları değil, sokağın direnişi belirleyecektir.

EKLER
Anayasa Nasıl Değişir?
Halen yürürlükte olan mevcut Anayasa’nın 162’nci maddesine göre; Anayasa değişikliği yapabilmek için en az 10 Milletvekili’nin değişiklik önerisi yapması gerekiyor. Değişiklik önerisi, yapıldıktan sonra 30 gün içinde Meclis’te görüşülemiyor. Değişiklik önerisi Meclis üye tam sayısının üçte ikisi (34 milletvekili) tarafından onaylanırsa, halk oylamasına sunulmak zorunda. Halk oylamasında kabul gören öneri Cumhurbaşkanınca 10 gün içinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girer.

Anayasa’nın Kısa Tarihçesi
Mevcut anayasa 5 Mayıs 1985 tarihinde halkoylaması sonucu kabul edilmişti. 12 Eylül 1980 askeri cuntasının gücünün doruğunda olduğu bir dönemde hazırlanan Anayasa, TC’deki anti-demokratik hükümleri aynen barındırıyor. Halkoylaması sırasında Anayasa’ya “HAYIR” oyu verilmesi için sadece CTP ve KTÖS çağrı yapmıştı. Ancak bu çağrı etkili olmamış ve anti-demokratik hükümleri ile birlikte anayasa % 70,18 gibi bir oranla kabul edilmişti. Bu oranın yüksekliğinde, TC-KKTC asker sivil egemen oligarşisinin baskı, sindirme ve gözdağı politikasının yanında; daha 2 yıl önce KKTC’ye “hayır” sözünün arkasında duramayarak mecliste KKTC’yi onaylayan CTP ve TKP’nin yarattıkları hayal kırıklığının tazeliği de etkili olmuştu.

HALKOYLAMASI SONUÇLARI
Seçmen  Sayısı                       91810
Oy kullanan seçmen sayısı     71933
Geçerli oy sayısı                     70459
Seçime katılma oranı             %78.35
Evet oylarının sayısı               49447  (%70.18)
Hayır oylarının sayısı             21012  (%29.82)

Madde 15
(1) Herkes, hayat ve vücut bütünlüğü hakkına sahiptir.
(2) Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında yetkili bir mahkemece verilen bir hükmün yerine getirilmesi dışında kimsenin hayatına son verilemez.
Yasa böyle bir cezayı, ancak savaş halinde vatana ihanet, devletlerarası hukuka göre korsanlık ve tedhiş suçları için veya müebbet hapis cezası gerektiren bir suçtan mükerrer mahkumiyet halinde koyabilir.
(3) Yasa ile konduğu zaman ve gösterildiği şekilde:
(a) Kişinin ve malvarlığının, başka türlü kaçınılması ve tamiri olanaksız aynı derecede bir zarara karşı savunulması; veya
(b) Bir kişinin yakalanması veya yasaya uygun tutukluluktan kaçmasının  önlenmesi; veya
(c) Bir ayaklanmanın veya karşı koymanın bastırılması amacıyla girişim eylem sırasında kesin olarak gerekli olduğu kadar zor kullanmak suretiyle yaşama son verilmesi, (1). ve (2). fıkra kurallarına aykırı sayılmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder