Ece Temelkuran, Everest
Yayınları, 2006
“Sadece uzaklardan gelenler bilirler evlerinin
kokusunu. Yollara, evlerimizi anlamak için çıkılır. Fakat yolda bulduğun
cevaplar eve geldiğinde, yakalanmış kelebeğin renklerinin sönmesi gibi
parçalara dağılır. Yola ait cümleler, yazıktır ki hep yolda kalır. Onlar, yolun
cevaplarıdır. Döndüğünde anlatacağın hep biraz renksiz bir hikayedir. Cevaplar,
suyun altında çok renkli görünen ama sudan çıkarıp kuruduğunda renkleri sönen
çakıl taşları gibidir. Bu, sana böyle gelir. Oysa yeni çocukların yeni yollara
çıkması için o çakıl taşlarını getirmek, sözün büyülü suyunda yeniden ıslatmak,
renklerini yeniden canlandırmak gerekir.”
220 sayfalık bir çakıl
taşı torbası bu kitap. Venezüella sokaklarından, barriolardan, nucleolardan
teker teker toplanmış, özenle seçilmiş ve hassasiyetle taşınmış. Ece
Temelkuran, Uluslararası Gençlik Festivali organizasyonuna katılmak için
gittiği Venezüella’dan bize “devrimin selamını” getirmiş. Kitabı; anı,
inceleme, gezi gibi kategorilere sokmak zor. Bir gezi kitabında olabileceği
kadar Venezüella’yı ve insanlarını anlatan kitap, bir inceleme kitabı
yoğunluğunda bilgi de sunuyor okuyucuya. Başından geçen acı tatlı anıları
anlatırken birden bire sosyolojik bir analiz yapıveriyor ve buna siz bile
şaşırıyorsunuz...
“Biz Burada Devrim
Yapıyoruz Sinyorita” yedi bölümden oluşuyor. Bölümleri enlemesine kesen on ara
bölüm var ve yazar bunlara “anahtar” ismini vermiş. Venezüella’yı, tarihini,
bugününü, duygularını, özlemlerini, arzularını ve devrimini anlamamız için
bilmemiz gereken on konuyu bölümlerin içine serpiştirmiş yazar.
1. Bölüm “Değişim Değil
Sinyorita, Devrim!”
Venezüella yoksullarının
yaşamını ve devrimin oluş koşullarını anlamamızı sağlayacak “Nucleo, Barrio” ve
devrimin oluş koşullarını su yüzüne çıkaran “27 Şubat 1989” tarihi gibi
anahtarların bulunduğu giriş bölümü, bize yazarımızın rehberi “Leonardo”yu da
bir anahtar olarak sunuyor. Kitaba ismini veren sözler, bu bölüm içinde devrimci
Yüzbaşı Rangel ile yapılan söyleşiden alınmış. “Washington’dan, IMF’den söz
ediyorsunuz... Bizim bunlara öfkelenmeye vaktimiz yok. Biz burada devrim
yapıyoruz Sinyorita!” diyor Yüzbaşı...
2. Bölüm “Devrim’in
Çekirdeğine Yolculuk”
“Misyon” ve “Simon Bolivar”
anahtarlarından oluşan bölümde Venezüella’nın tarihine yön veren Simon
Bolivar’ın nasıl ve neden bu kadar etkili bir şahsiyet olduğu anlatılıyor.
Venezüella Bolivarcı Devrimi’nin tarihi şahsiyeti, onun amaç ve hedefleri ile,
bu hedeflere “misyon”lar aracılığı ile ulaşmaya çalışan Venezüella halkının
yaptıkları suyun altındaki çakıl taşları gibi parlıyor çevirdiğiniz sayfalarda.
Ece Temelkuran sözün büyülü suyunda bizlere “Habitat”, “Mercal”, “Ribas”,
“Miranda” ve daha onlarca misyonu eğitim, sağlık, kentleşme, yoksullukla
mücadele konularında bir halkın neler yaptığını teker teker anlatıyor.
Sermayenin elindeki medya aracılığı ile halkına ulaşamayan bir hükümetin,
yoksullar için üretilen ucuz mercimek paketlerinden faaliyetlerini anlattığı
bir ülkede, mercimek paketinin bile politik mücadelenin bir aracı olabileceğini
şaşırarak öğreniyor, Venezüellalıların Latin Dansları ile neşelenerek ve okuma
yazma öğrendikten bir ay sonra kör olan yaşlı adamın hikayesine duygulanarak
bitiriyorsunuz bölümü. Geriye yazarın selamını ilettiği yoksulların mesajı kalıyor:
“Devrimin selamı var!”
3. Bölüm “Dünyanın Bütün
Gençleri Venezüella’ya”
“Bolivarcı Anayasa” ve
“Uluslararası Gençlik Festivali” hakkında bilgi veren anahtarlar yanında, kendi
ülkesinde askerlerden çok çeken bir solcunun devrimci bir ordu ile karşılaşma
izlenimlerini öğreniyorsunuz.
4. Bölüm “Yoksulların
Sesini Sadece Askerler Duydu”
Demokrasi ve insan
hakları nutukları atan ABD yönetiminin, Venezüella’nın defalarca seçilmiş
demokratik hükümetine karşı düzenlediği darbe ve halkın yönetimine sahip çıkması
ile dağılan diktatörlük çabalarının anlatıldığı bir anahtar var bu bölümde.
Bunun dışında gençlerin Chavez ile ilgili görüşlerini, darbenin nasıl
atlatıldığını da akıcı ve duygulu bir dille öğrenme fırsatı buluyorsunuz.
5. Bölüm Hugo Chavez
Dünyayı Kurtaran Otobüs Şöförü
Otobüs şöförleri
yoksulluğun simgesi Venezüella’da. Bolivarcı Çevreler ve onların halk içindeki
örgütlenme çalışmalarını okuyup da bunu burada biz de yapmalıyız dememek çok
zordu benim için. “Ama belki bizim yaptığımız da budur” diye de düşünmekten
alamadım kendimi sonrasında. Hugo Chavez, Venezüella Devrim’i için ne kadar
önemliyse Bolivarcı Çevreler de en az onun kadar önemli. “Politik partiler
bizim burada yaptıklarımızı sahiplenmeye çalışıyor. Biz burada 3-5 yıldır
değil, tam 20 yıldır çalışıyoruz. Bu devrim nasıl oldu sanıyorsunuz? Bu devrim
sinyorita, çok uzun sürdü. Bizim politikacılara değil, çorba evlerinde
çalışacak, klinikte doktorluk yapacak, misyonlarda etkin olacak insanlara
ihtiyacımız var.” diyor Alicia...
6. Bölüm Kadınlar
Devrimi Daha Çok Seviyor
Devrim’in kadınlara
yönelik sağladığı ilerici atılımların anlatıldığı bu bölümde, kadın
devrimcilerin, halktan insanların mücadeleri, Venezüella Devrim’i ile ilgili
düşünceleri ve günlük hayatları ile ilgili onlarca şey öğreniyoruz. Yoksulların
yaşamı, şakaları ve mücadelelerine dair düşünme fırsatı buluyoruz. “Birçoğumuz
yoksulluğu kesintisiz bir trajedi olarak tahayyül ederiz herhalde. Oysa
yeryüzünün yoksulları kendi dünyaları içinde neşeli ve hatta mutludurlar bir
bakıma. Hayatla boğuşmanın hareketli bir dansa dönüştüğü bir estetik üretilir
yoksul mahallelerde. Yalınayak çocuklar, koşan kadınlar, şarkı söyleyerek meyva
satan adamlar, şarkılar, İspanyolca bilmeseniz de anlayacağınız şakalaşmalar...
Yoksulları kurtarmak isteyenler belki de bu şakalardan hiç anlamıyorlar. Belki
de aydınlar onlar kadar şaka yapamadıkları için yoksulları “kurtaramıyorlar”.
Belki de bu yüzden yoksulları, ancak yoksulların kendileri kurtaracak.”
7. Bölüm Zıpla, Zıpla,
Başka Bir Dünyaya!
Venezüella Bolivarcı
Devrimi ile ilgili kısa bir genel değerlendirmenin yapıldığı bölümden bir
alıntı belki de en iyi özet olacaktır: “Neo-liberal bir dünyayla çevrili olarak
ve tek başına ayakta kalamayacaklarını kendileri de biliyorlar. ABD’nin
burnunun dibinde tek başlarına direnmek değil, bütün dünyanın yoksulları ile
birlikte bu düzene karşı yeni bir hayat yaratmak istiyorlar. Chavez’in istediği
de bu: Bir Güney Bloğu yaratmak. Neo-liberalizm krallarına karşı insanlığı
örgütlemek. Bu yüzden Amerikalar Zirvesi’ne gidip, Buenos Aires meydanlarında,
yanına Maradona’yı alıp zıplıyor. Çünkü kalabalıktan biri bağırıyor:
“Zıpla! Zıpla! Zıplamayan Yankidir!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder