Argasdi’nin
yirmi birinci; 2011 yılının ilk sayısında dosya konusu olarak “bunalım”ı
seçtik. Elbette ki bu seçimimizin temel nedeni 2008 yılından beridir
gündemimizde olan küresel krizdir. Ancak Hammaliye Kurulu olarak bu dosyayı
hazırlarken sadece “kriz ve ekonomi” çerçevesinde kalmadan, genel olarak
bunalım olgusunu masaya yatırmak istedik. Hemen her biri, bir dergi boyutunda
işlenebilecek olan, çeşitli açılardan yaklaştığımız bunalım konusunu kısıtlı
sayfalarımızdan tüm derinliği ile sunamadığımızın farkındayız. Gene de Kıbrıs
gibi güzel bir ülkede bile bunalım kelimesinin ne kadar çok olguyu
çağrıştırabileceğine dair genel bir çerçeve çizebildiğimizi düşünüyoruz.
Açıkça
görülüyor ki hayatımızın hemen her boyutunda yaşanan altüst oluşlar, eğitimden
sağlığa, ekonomiden psikolojiye yüzleşmekte olduğumuz sıkıntılar, içinde
yaşadığımız sistemin temel varoluş şeklidir. Krizler, bunalımlar, buhranlar ve
depresyonlar küresel kapitalizmin (emperyalizmin) normalliğidir. Yaşamlarımızın
içerisinde bulunduğu çalkalanma hali; beceriksiz yöneticilerin, aksi
tesadüflerin, aç gözlü küresel prenslerin veya sadist ABD başkanlarının tercihi
değildir. Tam aksine tüm bu “özneleri” hayatlarımıza musallat eden çok daha
temel bir mantık vardır; “emperyalist kapitalist dünya düzeninin” ihtiyaçları.
Bizlerin sıkıntıları madalyonun sadece bir yüzüdür. Diğer yanda bu sıkıntıları
paraya çeviren, bu sıkıntılarla beslenen bir sistem vardır. 2008 yılından
beridir devam eden krizin sadece yoksulluk, açlık, işsizlik üretmediğini
zenginlerin milyonlarına milyonlar kattığını söylesek bu bile yeterli bir
örnektir.
Bu küresel
biçimde örgütlü bunalım makinesinden bireysel bir kurtuluş olamayacağı gibi
teker teker ülkeler için de her hangi bir çıkış söz konusu değildir. İçinde
yaşadığımız çağın tayin edici mücadelesi ezilenlerin bunalımını ezenlerin
bunalımına çevirip çeviremeyeceğimiz olacaktır. 21. yüzyılın sosyalizmin
zaferinin veya insanlığın sefaletinin pekişmesinin yüzyılı olup olmayacağını bu
mücadele belirleyecektir. Bu yüzden şimdi her zamankinden daha fazla ya
sosyalizm ya da barbarlık seçeneği ile karşı karşıyayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder