28 Ocak
mitingine “Ankara Elini Yakamızdan Çek” pankartı ile katılmaya karar
verdiğimizde, Kıbrıs’ta Ankara’dan fazla Ankara’cı bazı çevreleri ve Ankara’nın
icazeti ile tekrardan hükümet olma hayali kuranları kızdıracağımızı biliyorduk.
Ancak Ankara’nın bu kadar öfkeleneceğini doğrusu tahmin etmemiştik.
Mitingimiz
ve pankartlarımız hakkında konuşmamış, Kıbrıslıları aşağılamamış bir tek AKP
kurmayı kalmış mıdır bilemiyorum... Çok satan gazetelerinde Kıbrıs ile ilgili
fikirlerini anlatmamış kaç köşe yazarı vardır onu da bilemiyorum... Bizim elde
yazılmış bez pankartımızı fonda kullanarak Kıbrıs’tan bahsetmeyen ana haber
bültenine rastlamak ya da Kıbrıs ile ilgili açıklama yapmayan bir TC partisi
bulmak mümkün müdür peki?
Bunca
gürültünün arasında Kıbrıslılar adına görüş belirten kim var peki? O gün
meydanı hınca hınç dolduran, Tayyip Bey’in açıklamalarından sonra Ankara’ya
karşı kalan güvenini de yitiren Kıbrıslıların fikirleri, duyguları,
düşünceleri, arzuları önemseniyor mu gerçekten? Yoksa tüm mesele “şehidim var
gazim var, stratejik çıkarlarım var, sen kimsin be adam?” cümlesinde
özetlendiği gibi mi sadece? Yani AKP için, AKP’den öncekiler için kısaca Ankara
için öyle olduğuna kuşku yok da; Türkiye medyası ne duymak istiyor, Türkiye
halkları ne öğrenmek istiyor?
Bir
Kıbrıslı Türk olarak açıkça söyleyebilirim ki, Kıbrıslıların duygularını
öğrenmek için danışmanız gereken en son merci siyasal partilerimizdir. Tayyip
Bey’in ayar çekmesinden sonra kılıç gibi hiza istikamete duran, Ankara’nın
kuklası kktc hükümeti koltuklarına oturmak için can atan bu partiler, Kıbrıslı
Türklerin duygularını anlatmıyorlar. Aksine Kıbrıslı Türkleri kendi
açıklamalarının çizgisine getirmek için can atıyorlar.
Evet,
Kıbrıslı Türkleri meydanlara dolduran ana gerekçe ekonomiktir. Bunda utanacak,
sıkılacak bir şey yok: Bildiğiniz neo-liberal saldırı dalgası Kıbrıs’ın
kuzeyinde de tüm iştahı ile sürüyor. Bu bakımdan anlatacak farklı bir hikayem
yok size. İşsizlik, güvencesiz, esnek, taşeron çalışma; gerileyen maaşlar,
özelleştirme; eğitim, sağlık, ulaşım ve barınma ile ilgili sıkıntılar,
emeklilik yaşının arttırılması vs. Bu listeyi uzattıkça uzatabilirim. Ve yeni
tek bir kelime bile söyleyemem. Tek fark şu ki emeğimize, doğamıza ve
yaşamımıza yönelik bu saldırıyı örgütleyen, dayatan ve uygulatan Ankara’dır.
Belki size bu da yeni gelmeyecek, ama tekrar düşünün isterseniz; bize yıllarca
başkentimizin Lefkoşa olduğu söylendi, Ankara değil!
Otuz
yıldan fazla bir zamandır sosyalistinden sosyal demokratına, demokratından
muhafazakarına hangi partiyi seçersek seçelim, sonuçta Ankara’nın talimli
maymunu olmaktan başka bir icraat koymadılar ortaya. Bu yüzdendir ki Kıbrıslı
Türklerin seçim partilerine hiçbir güveni yok ve onların çağrısı ile
toplanmadılar meydanlara. Bu yüzdendir ki, seçim partilerimizin anlaması da
anlatması da mümkün değildir bizim duygularımızı, arzularımızı...
Baksanıza,
“Ankara Ne Paranı Ne Memurunu Ne de Paketini İstemiyoruz” diyor kitleler ve
Ankara’dan cevap geliyor: “Size parayı biz gönderiyoruz”, “beslemeler”.
Başbakanınız başbakanımıza maaşını soruyor televizyonların önünde, bizimki kuzu
kuzu cevap verip söylüyor maaşını. Sömürge bakanınız Cemil Çiçek, eylem
yaptığımız zaman bizi “güneydekilere” benzetiyor da “milliyetçi” hükümetimizden
tıss çıkmıyor. Şimdi çok onurlu geçinen ana muhalefetimiz daha üç yıl önce
hükümetteyken, “Türklüğünü ispatla” deyip elini sıkmayan komutanınıza tek
kelime edebilmiş miydi sahi?
Durum
böyleyken, esip gürleyen, yağıp da sakinleşmeyen AKP kurmaylarına cevabı nedir
Kıbrıslıların? Çok basit, net, anlaşılır ve kısadır cevabımız, elde yazılmış
tek bir cümle ile özetlenmiştir: “Ankara Elini Yakamızadan Çek.”
Elini
yakamızdan çek ki, rahat rahat konuşalım. Çek elini yakamızdan ki eşitler arası
bir ilişkiye başlayalım. Yakamızdan çek elini, çünkü seçtiklerimiz
korumayacaksa onurumuzu, biz kendimiz korumasını biliriz Ankara. Çünkü biz seni
elin yakamızda sevmedik. Açıkçası sen Özal, sen Demirel, sen Ecevit, sen
Erdoğan olarak çıktıkça karşımıza seni sevmemiz de mümkün değil.
Biz Ankara
ile Ankaralılar arasındaki farkı bilenlerden, kendi “seçilmişlerimizden” illallah
çekenlerdeniz. O yüzdendir ki bu çağrı Ankara’ya değil Ankaralılara, Türkiye’ye
değil Türkiyelileredir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder