11 Ocak 2012 Çarşamba

Halil, GKK, “Onlar” ve Biz



“Onlar” bu yazıyı okumayacaklar... Zaten okumaya da ihtiyaçları yok!
İnsan başka fikirlere ne zaman ihtiyaç duyar?
Halinden memnun olmadığında... Ama “onlar” hallerinden memnun...
Yani memnun derken yanlış anlaşılmasın...
Hallerinden memnun değiller ama memnunlar...
Diğer bir deyişle, hallerinden memnunlar ama memnun değiller...
“Nasıl olur bu?” diyeceksiniz...
Çok basit; “onlar” hallerinden memun olmamaktan çok memnunlar...

***
Halil Karapaşaoğlu, bu yazı yayınlandığı sırada askeri hapisanede yedinci gününe girmiş olacak...
Neden girdi Halil hapise?
Hırsızlıktan, kumardan, tecavüzden değil...
Neden peki?
Yazı yazdığı için...
Yazdığı yazı ile GKK’nın “prestijine zarar verdiği” için...
Ve bir de askerliği devam ederken basına beyanat verdiği için...
Bu affedilmez suçlardan dolayı Halil hapiste...
Ama yazı yazarak erlere şiddet uyguladığını belirttiği “muvazzaf çavuşlar” (nam-ı diğer astsubaylar) hala “vatani görevlerine” devam ediyorlar.
Başka insanların çocuklarına hakaret, tehdit ve şiddet uyguluyorlar. Bunun için maaş da ödeniyorlar...
Tabii kolay bir iş değil yaptıkları... Her insan evladı yapamaz böylesi bir işi...
Öfkesini, sinirini, ailevi sorunlarını, üstlerine olan hıncını; savunmasız, çaresiz, elinden bir şey gelmeyen 17-18 yaşındaki çocukların üzerinden tatmin etmek harcı mı herkesin?
Az bulunan bir iş yaptıkları için de maaş ile ödüllendirilmeleri doğaldır...
Ve koskoca GKK’nın prestiji, Halil tarafından bu olayların yazılmış olmasından dolayı zarar görüyor...
Düşünsenize binlerce personeli olan, ülkedeki polisi, itfaiyeyi ve hatta hükümeti idare eden bir kurum, daha düne kadar kimsenin adını bile bilmediği bir gencin yazısı ile prestijinden oluyor...
Sen neymişsin be Halil?
Bu durum bana bir fıkrayı anımsattı: Müslümanlığı yeni öğrenmeye çalışan birisine abdest almak konusunda bilgi vermişler. Sonra da ibadetinin bozulmasına neden olacak durumları anlatmışlar... Ancak yeni öğrenci biraz sonra ayağa kalkarak gitmek istemiş. “Ne oldu” demiş hoca... “Ben vazgeçtim müslüman olmaktan” demiş öğrenci... “Bir yellenme ile bozulan ibadetin kime ne faydası  var” diye de eklemiş...
Halil’in yazısı ile bozulan prestijin temellerinde bir sorun olmalı...
Bence yazılandan çizilenden önce buralara bakmalı komutanlar...
Yoksa merak etmesinler de, eğer her şey yolunda olsa değil yazı; ansiklopedi yazılsa bir şeycikler olmaz prestijlerine...
***
Gelelim “onlar”a...
Hani bu yazıyı okumayacak olanlara...
Çünkü “onlar” aslında bizden... Yani sivil...
Üstelik demokrat, çağdaş ve kültürlü siviller...
Bazıları kanaat önderi pozisyonunda ülkemizde...
Yazıyorlar, çiziyorlar, akıl veriyorlar halkımıza...
“Onlar” diyorlar ki; “bir gün daha bekleseydi yazmak için”, “Çok yanlış bu yaptığı...”
Yanlış mı bu söyledikleri?
Bir yöntem, bir tarz, bir fikir olarak kabul edilemez mi?
Bence kabul edilebilir... Neden olmasın?
Ama böyle yapmamış işte Halil...
Ve yazdıklarından dolayı hapiste bugün...
“Onlar” bu durumla ilgili ne yapıyorlar peki?
Her gece askeri hapishanenin önüne giden insanların arasına giriyorlar mı?
Halil’in yazdıklarını fikir ve ifade özgürlüğü çerçevesinde onaylamaya hazırlanan aydın-sanatçı-akademisyen-sendikacı ve politikacıların arasına katılıyorlar mı?
Hayır... Ne münasebet...
“Onlar”a göre, boş bu yapılanların hepsi...
“Onlar”ın kurnazca zekalarına göre, “sonuç getirmeyecek işlere” girişmekse yanlış!!!
“Bir imza ver” diyorsunuz...
“Fikir, düşünce, ifade özgürlüğü” diyorsunuz...
“Üstün bir zekanın” küçümseyen bakışları çevriliyor üzerinize...
Sadece bir an sürüyor bu... Ve hemen ardından, çok meşgul bir insanın aceleci tavrı ile yanınızdan uzaklaşırken cevap veriyorlar size: “Halil yanlış yaptı, bir gün daha beklemeliydi...”
Onlarınki zeka değil aslında, kurnazlık...
Zeka olsaydı, farkederlerdi ardına gizlenmeye çalıştıkları örtünün şeffaf olduğunu...
Çırılçıplak göründüğünü kişisel hırslarının ve bireysel varoluşlarının...
Bireysel çekişmelerde işe yarasa da kurnazlık, toplumsal mücadelelerde samimiyetsizlikten başka sonuç vermez ki...
***
“Onlar” bu yazıyı okumayacaklar... Okumasalar da olur...
“Onlar” için yazılmadı bu yazı zaten...
“Kavradık nerden geldiğini çünkü umudumuzun,
safağı savunmak olduğunu kavradık geceye karşı;
Ne bizimle başladı, ne kesilip kalacak bizden sonra
Kavradık durdurulmaz yapan nedir bu akışı,
Ve sıradan bir er olduğumuz halde bu kavgada
Boyun eğmiyorsak önünde koskoca bir ordunun
Doğruladığı için bizi yaşamın her dakikası.”
Kemal Özer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder