Yeni hükümetimiz kendisine bir hedef koymuş; “polisi sivile bağlamak”...
İlk bakışta şaşırtıcı gibi görünen bu hedefin olabilirliği tartışılıyor bir
süreden beridir.
CTP ile DP, Türkiye’ye rağmen polisi sivi
le bağlayabilir mi?
TC böyle bir girişime izin verir mi?
***
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var... Bizim belli bir anlam yüklediğimiz
her kavram veya pratik; her zaman aynı manayı ihtiva etmeyebilir...
Bir aralar “aşk aşktır”, “şiddet şiddettir” gibi sloganlar yazılmıştı
Lefkoşa sokaklarına... Bu yazılamaları gördüğümde Cenab Şehabeddin’in şu
sözleri gelmişti aklıma:
“Adi fikre sarfedilmiş güzel
ifadeden ziyade, adi ifade içinde gördüğüm güzel fikre acırım.”
Aşk, aşk mıdır gerçekten? Ya da şiddet şiddet midir? Yani her aşk aynı, her
şiddet aynı mıdır?
Günlük hayatımızı sürdürebilmek için bu tür genellemelere başvurduğumuz bir
gerçek, ancak hayatın genellemelere sığamayacak kadar çeşitli olduğu da bir
başka gerçek...
Mesela “tokat atma” fiili her zaman aynı manayı mı ihtiva eder?
Baygın birini ayıltmak için atılan tokat ile, bir tacizciye atılan tokatın;
örneğin bir çocuğa atılan tokat ile aynı olabileceğini söylemek mümkün müdür?
Sadece kavramlardan bahsetmiyorum, fiillerden de bahsediyorum...
***
Polisin askere, askerin TC’ye bağlı olduğu bir coğrafyada yaşıyor olmak
acayip bir şey...
Ve on yıllardan beridir bunun eleştirisini yapıyor olmamızdan daha doğal
bir şey de olamaz...
Polis teşkilatının silahlı kuvvetlere, silahlı kuvvetlerin de TC’ye bağlı
bir şekilde oluşturulmuş olması; TC’nin Kıbrıslı Türklere güvenmediğinin en net
göstergesi aslında...
Kıbrıs’ın kuzeyinde üniformalı ve silahlı her organizasyonu kontrol eden
tek bir güç var; Türkiye...
Ve Kıbrıslı Türklerin varoluşsal çıkarları aleyhine işler çeviren
Türkiye’nin, her türlü silahlı organizasyonu kontrol altında tutmak
istemesinden daha doğal bir şey de olamaz...
Kıbrıslı Türk solunun ve onun bir parçası olan Kıbrıslı Türk devrimci
solunun temel mücadele dinamiklerinden birisinin polisin sivile bağlanması
noktasında şekillenmesi de bu yüzden zaten...
Dallandırmadan söylersek: Bizimkiler polisin sivile bağlanması için
mücadele etti hep... Onlar ise hep buna ayak diretti... O halde polisin sivile
bağlanması bizim işimize gelirken, TC’nin işine gelmeyen bir şeydi...
Durum buysa sonuç da öngörülebilirdir: TC kendi aleyhine hiçbir işe
Kıbrıs’ta izin vermeyeceğine göre, polisin sivile bağlanması da TC’nin
hegomonyası sarsılmadan asla gerçekleşemeyecek ham bir hayaldir...
Ama aslında, bizim belli bir anlam yüklediğimiz her kavram veya pratik; her
zaman aynı manayı ihtiva etmeyebilir...
Yani geçmişte TC’yi yönetenlerin işine gelmeyen polisin sivile bağlanması
artık aynı manayı ifade etmiyor olabilir...
***
Türkiye’de on yıldan üzün bir süredir devam eden AKP hükümetinin askeri
idare ile ciddi gerilimleri olduğu bilinen bir gerçek...
Son yıllarda bu gerilimler AKP lehine çözülme yoluna gidiyor ve AKP’nin
hegemonyası geleneksel iktidarın bu son kalesini de ele geçiriyor.
Ancak daha durum böyle değilken, AKP’nin silahlı güçler içerisinden polis
teşkilatında daha etkili olduğunu da unutmayalım.
Yani AKP önce polis içerisinde kadrolaşma, cemaat ilişkilerini
yaygınlaştırma ve gücünü tesis etme yoluna gitti. Uygulamakta olduğu dinsel ve
liberal politikaları polis teşkilatı eli ile güvence altına aldı...
Askerden çok polise güvendi...
Şimdi AKP ile asker arasında eskisi gibi yoğun bir gerilim yok. Ne bir 28
Şubat söz konusu ne de e-muhtıra... Komutanlar yargılanıyor, askeri hiyerarşi
yavaş yavaş yeniden düzenleniyor. Ancak silahlı güçler içerisinde AKP’nin
kendine en çok güvendiği kesim de hala polis teşkilatı...
***
Kıbrıs’ta askeri otoriteye bağlı durumda bulunan polisin ise cemaat ağı ile
sarılmaya başlansa da hala laik, kemalist ve ulusalcı özelliklere sahip
olduğunu biliyoruz...
Bu yüzden polis teşkilatının sivile bağlanmasının AKP açısından bir sakınca
içermeyeceği, aksine cemaat ilişkilerinin yaygınlaştırılması bakımından olumlu
bile olacağı söylenebilir...
Polisin kıyafetinin değiştirilmesi, terfilerde yaşananlar, yeni polis
alımları konusu ve TOMA alımı gibi konuları bu bütünlük içerisinde
değerlendirmek gerekiyor...
AKP için CTP-DP tarafından polisin sivile bağlanması bir taşla iki kuş
demek: Hem Kıbrıslı Türklerin gazını almak hem de polis içerisinde cemaat
kadrolaşmasını hızlandırmak...
Onun için “bağlayamazlar”, “Türkiye izin vermez”, “Zaten isteseler
yapılabilecek yasal mevzuat hazır” gibi ezberlere sarılmak ne toplumsal
muhalefetin ne de Kıbrıslı Türk halkının önünü açacak siyasetler değil...
Bir halkın kendi silahlı gücünü sivil otorite aracılığı ile kontrol altına
alabilecek zemini reddetmesi ise hiç mümkün değil...
Bu yüzden hükümet programında yazan bu maddeyi en çok da Kıbrıslı Türk
devrimciler desteklemeli, teşvik etmeli...
Tek bir ek taleple: Polislerin sendikalaşmasının önündeki tüm engellerin hemen
kaldırılması ve tayin-terfi konularında sendikaların da söz sahibi olması talebi
ile...
***
Polis sivile bağlansın mı?
Evet bağlansın... Polislerimizin bir sendikaya üye olma hakkının önündeki
tüm engellerler de koşulsuz kaldırılsın ve tayin-terfilerde sendikal polis
örgütlerinin söz hakkı olsun...
Buna niye itiraz edelim ki biz?
Hadi CTP-DP, halk sizden icraat bekler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder