22 Haziran 2022 Çarşamba

Asgari Ücret, Azami Sahtekarlık

Pahalılaşan hayat koşulları, eriyen maaşlar ve gerileyen alım gücü nedeniyle; tüm siyasi ve sendikal özneler Asgari Ücret konusunu gündemlerine almak zorunda kalıyorlar. Bağımsızlık Yolu 2018’den beridir geliştirmiş olduğu yaklaşımı, özellikle son seçim sürecinde defalarca anlattı. Üstelik bu yaklaşım sadece içinden geçmekte olduğumuz kriz dönemine özel bir öneri değil; kalıcı, uzun vadeli ve her ayağı bir diğeri ile ilişkili bir bütünlüklü çözüm.

Yoksulluktan Nasıl Çıkılır?

Öncelikle patronların sendikasız işçi çalıştırması yasaklanmalı, böylece özel sektör emekçileri kendi ücretleri ile ilgili kendi örgütleri aracılığıyla konuşabilecektir. Ancak bu gerçekleşene kadar; içinde özel sektör emekçilerini temsil eden kimseyi bulundurmayan Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmeli ve Asgari Ücret En Düşük Kamu Maaşına Eşitlenmelidir.

Bununla eş zamanlı olarak da, Hayat Pahalılığı artışı iki ayda bir, özel-kamu fark etmeksizin tüm maaşlara yansıtılmalıdır.

Yukarda özetlenen kısa vadeli gelir arttırıcı çözüme ek olarak, orta vadede gider azaltıcı önlemler geliştirilmelidir. Yani eğitim ve sağlık kamu eli ile tamamen ücretsiz, barınma ve ulaşım kamusal yatırımlarla ayağa kaldırılıp cüzi ücretlere sağlanmalıdır. Bu kapsamlı yatırımların finansmanı için de ultra zenginlerden Servet Vergisi alınmalıdır.

Kamu Sendikaları Ne Diyor?

Bu kapsamlı ve her bir parçası birbirini tamamlayan paket, ilk açıklandığında tüm emek cephesi sessizlikle karşılamıştı. O güne kadar kabul edilen ezbere göre, her türlü ekonomik sıkıntıya “çare federal Kıbrıs” yanıtını vermek gerekiyordu.

Bağımsızlık Yolu bu çarpık algı ile mücadele ederek, aslında böyle bir yaklaşımın federasyon mücadelesine de zarara verdiğini net olarak ortaya koydu.

Her ne kadar şimdilerde “Euro’ya geçiş” kılığında “Çözüm” çözümü satır arasından ima edilmeye devam etse de, şiddetlenen ekonomik kriz ve yoksullaşma nedeniyle; her kesim kendince acil bazı öneriler yapmak zorunda kalıyor.

Artık Güç-Sen, Hak-Sen gibi bazı sendikalar emek eksenli bir yaklaşımla yukardaki taleplerin arkasında durmaya başladı. Ancak kamudaki sendikal hareketin ana gövdesi, hala bu talepler paketinin orasından burasından bazı parçaları dillendirerek günü kurtarma stratejisi izliyor. Bu bakımdan en tutarlı sendikanın KTAMS olduğunu söylemek gerek.

KTAMS’ın Asgari Ücret ile ilgili stratejisi; belli periyodlarla açlık sınırını açıklamak ve Asgari Ücret’in bu sınırın altında kaldığını kamuoyuna duyurmak üzerine kurulu. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda özel sektör emekçilerinin temsil edilmeyişi veya kamuda maaşlar hayat pahalılığı oranında otomatik olarak artarken, özel sektör emekçilerinin ne zaman toplanacağı belli olmayan bir komisyonun hiçbir kritere bağlı olmayan keyfini beklemek zorunda olması gibi sorunlara tek bir çözüm önerisi sunmuyor KTAMS.

Tek yapılan Asgari Ücret’in ne kadar az olduğunu tekrar tekrar anlatmak, ki bunu özel sektör emekçileri zaten çok iyi biliyorlar!

KTÖS başta olmak üzere bir grup sendika da Hayat Pahalılığı ödeneğinin Asgari Ücret’e de ve iki ayda bir yansıtılması gerektiğini dile getiremeye başlamış durumda.

Bu öneri Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi ile birlikte yapılmadığı için; kamu çalışanlarının altı ayda bir aldığı bu ödeneği iki ayda bir alması için yapılmış utangaç bir girişim gibi gözükmekten kurtulamıyor!

Üstelik sadece maaş artışına odaklı bu öneriler; kamusal eğitim-sağlık-barınma ve ulaşım söylemi ile desteklenmediği için; arada bir mırıldanılan Servet Vergisi lafları da, “zenginlerden alın da memurlara dağıtın” gibi duyuluyor!

Asgari Ücret’ten Vergi Alınması ve Kaplan Tozu

Tüm seçim süreci boyunca CTP’nin Asgari Ücret ile ilgili kullandığı tek argüman; Asgari Ücret’ten vergi alınmaması gerektiği idi. Hatta seçimden sonra da krizin giderek derinleşmesi nedeniyle, CTP’nin elinde Asgari Ücret konusunda sadece bu argüman var olduğundan, tekrarlamaktan CTP’li vekillerin dilinde tüy bitti.

O kadar ki, birçok insan ya Asgari Ücret’ten vergi alınmakta olduğunu ya da hükümetin bu yönde bir çalışması olduğunu düşünmeye başladı.

Oysa mevcut durumda Asgari Ücret’ten vergi alınmıyor. Üstelik hükümet dahil Asgari Ücret’ten vergi alınması gerektiğini savunan veya böyle bir planı olan herhangi bir özne de yok! CTP’li vekiller tarafından hazırlanan “Asgari Ücret’ten vergi alınamayacağını” kurala bağlayan yasa değişiklik önerisi; ilgili Meclis Komisyonu’ndan UBP’li vekillerin de onayı ile oy birliği ile geçmiş durumda!

Peki o zaman, asgari ücretlinin gelirini arttırmakla bir ilgisi olmayan ve gerçekleşmesi yönünde de bir plan olmayan bu konuyu CTP neden sürekli tekrar ediyor? Çünkü emekçiler için önerecek hiçbir şeyi olmayan bir sermaye partisinin, halkın gündeminde olan bir konuyla ilgili söyleyecek sözlere ihtiyacı var da ondan!

Vergi konusu da kısaca şu minvalde; Bakanlar Kurulu on yıllardır her sene başında, vergiden muaf olan yıllık gelir miktarı ile ilgili bir karar alır, bu miktar da Asgari Ücret’in yıllık toplamından fazla olur. Ancak son iki yıldır enflasyon ciddi bir yükselme trendinde olduğu için Asgari Ücret’e yapılan artışlar sonucunda, vergi muafiyeti sınırını aşma riski var!

“Aşıldı” değil, “aşılacak” değil, aşma riski var! Üstelik bu miktarın aşılması durumunda Bakanlar Kurulu’nun yeni bir miktar belirlemeye yetkisi de var! Yani aşılırsa, Asgari Ücret’ten vergi alınacağının garantisi yok!

Kısacası özel sektör emekçileri, eriyen maaşlar nedeniyle Asgari Ücret’in artmasını talep ederken; CTP “aman dikkat edin elinizdeki de azalabilir” diyor. Sonra da “artış” konusunda konuşmaktan ince bir çalımla sıyrılıp, hiç de gündemde olmayan “vergi alınacak” tehlikesini bertaraf etmek için, Asgari Ücret’ten vergi alınmasını yasaklayan bir yasa önerisi hazırlıyor! Olmayan düşmanı yenmek konusunda CTP’li vekillerin kahramanlığına hayran kalmamak elde değil!

Nasreddin Hoca bir gün yolda giderken, etrafta dolaşıp her yere beyaz toz serpen bir adam görmüş. Hoca şaşkın bir şekilde “neden her yere bu tozu atıyorsun?” diye sormuş. Adam “kaplanlar uzak dursun” diye yanıtlamış. Hoca “iyi de buralarda kaplan yok ki” demeye kalmadan, adam cevabı yapıştırmış “gördün mü bak, demek ki işe yarıyor”

Son iki yıldır emekçilere yönelik gerçekleşen tarihin en büyük saldırısı yaşanırken; “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek”, “kaplan tozu serpip, tehlikeleri bertaraf etmek”, açlık sınırından söz edip duygu sömürüsü yaparak Asgari Ücret’e kalıcı bir çözüm önermemek, özel sektör emekçileri için istermiş gibi yapıp kamu çalışanları için hayat pahalılığı talep etmek ve emekten yanayım deyip kamusal, ücretsiz sosyal devlet hizmetlerini ağıza bile almamak, bu güne kadar işe yaradı! Bundan sonra da yarayacak mı, hep beraber göreceğiz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder