1 Kasım 2007 Perşembe

Haydi İşçiler Denize!



Geçtiğimiz aylarda Bakanlar Kurulu’nun aldığı bir kararla inşaatlarda ve inşaatlarla bağlantılı sektörlerde pazar günleri çalışılması yasaklandı. Özellikle CTP yayın organı Yenidüzen gazetesi bu kararla bayağı ilgilendi. Yenidüzen kararın alınmasını takip eden ilk pazar, inşaatları gezerek çalışan işçileri görüntüledi ve Bakanlar Kurulu kararının uygulanmadığını yazdı.
Kararın hayat bulması için yaptırım uygulanacağını belirten Çalışma Dairesi, bir sonraki hafta inşaatları gezerek patronlara cezalar yağdırdı. Elbette bu cezalar patronlar tarafından işçilerin maaşından kesildi. Sonraki hafta senaryo tamamlanmıştı ve Yenidüzen mutlu işçilerin fotoğraflarıyla süslenmiş haberinde, hükümetin bir olumlu icraatını daha duyuruyordu.
Medyatik hükümetimizin mükemmel kurgu ile hazırladığı bu senaryoyu ayrıntılandırmaya gerek var mı? Önce Bakanlar Kurulu bir karar alır. Hiçbir meseleyi sosyo-ekonomik köklerine inerek eleştirme alışkanlığı olmayan muhalefetimiz, “uygulanamaz” diye yaygara yapacaktır nasılsa... Bunu bilen hükümet, kendi muhalefetini kendi maaşlı gazetecilerine yaptırır. Böylece hem gazetesinin toplumsal meşruluğunu pekiştirir hem de aldığı karara ilgiyi arttırarak bir taşla iki kuş vurmuş olur. Ardından da göstermelik bir iki denetimle dayısı olmayan bir iki ufak inşaata ceza yazılır ve senaryo “araştırmacı” gazetenin övgüleri ile tamamlanır.
Bu satırları okuyan işçiler de, memurlar da, hatta hükümet mensuları da pazar günleri inşaat işçilerinin çalıştırılmaya devam ettiğini bilmektedir, görmektedir. İnşaatlar da dahil tüm işyerlerinde sömürüyü, haksızlığı, fazla mesaiyi önlemenin yolu sendikalaşmadır. Sendikalaşmaya karşı nefret besleyen patronlar karşısında sendikalaşma zorunluluğu getirme hakkı olan hükümet ise, bunu “özgürlükleri engelleyici” ve “yasakçı” bir yöntem olarak, liberalizme aykırı bulmaktadır. Ancak ne kadar ilginçtir ki; aynı hükmet PAZARLARI ÇALIŞMA YASAĞI’nı özgürlükleri engelleyici ve yasakçı bulmamaktadır.
Gayet açıktır ki, sendikalaşma ve işçilerin örgütlenmesi en gerici şekli ile bile emekçilerin çıkarınadır. Ne sermaye ne de sermayenin hükümeti göstermelik de olsa sendikalaşmaya tahammül edememektedir. Şov gereksinmelerini ise, uygulanmayacağını herkesin ama en iyi de kendilerinin bildiği “pazarları çalışma yasağı” gibi senaryolar aracılığı ile karşılamaktadırlar.
İnşaatlarda çalışan işçiler İş Yasası ile sağlanmış hiçbir hak ve manfaatten yararlanamamaktadırlar. Maaşlar günlük yövmiye üzerinden hesaplanmakta (örneğin günlük 50 YTL gibi) ve çalışılan gün başına ödenmektedir. Yani ayda 30 gün çalışan bir inşaat işçisi 1500 YTL almaktadır. Ne 40 saat üzerindeki çalışmalara fazla mesai uygulanmakta ne de yıllık ücretli izin hakkı kullandırılmaktadır. Bu da işe gitmediğiniz her günün size eksik ödenmesi demektir. Bu sebeple işçiler çalışabilecekleri her gün çalışarak maaşlarını arttırmaya uğraşmaktadırlar. Herhangi bir inşaatta hükümetin Pazar yasağının uygulandığını varsayarsak, bu işçilerin aylık gelirinden en az 200 YTL’nin eksilmesi demektir. Bundan da en son memnun olacak olan işçilerdir. Çünkü etkilenen doğrudan doğruya maaşları ve ailelerine gönderecekleri paradır.
Öte yandan ne tesadüftür ki, hükümetin bu göstermelik kararı inşaat sektörünün geçici bir daralma içine girdiği bir dönemde alınmıştır. Şimdi bile uygulanmayan bu kararın inşaat sektörü tekrar patladığı zaman tamamen unutulacağını tahmin etmek için ise kahin olmaya gerek yok.
İşçilerin sosyal hak ve menfaatlerini ilerletmek isteyen bir hükümet, sendikalaşmayı zorunlu hale getirir, işçi örgütlenmelerini teşvik eder, işçilerin buluşup kaliteli zaman geçirebileceği sosyal ortamlar yaratır, işçilere uygun barınma, beslenme ve yaşama koşulları sağlar. Ancak bizim hükümetimizin böyle sorunları yoktur. Çünkü hükümetimiz sermeyenin çıkarlarını maksimize ederken, işçi dostu görünmeye çalışan ikiyüzlü bir hükümettir.
Bu durumda işçilerin kendi örgütlülüklerini yaratmak ve fiili bir mücadele ile haklarını söke söke almaktan başka çıkar yolları yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder