2 Mayıs 2009 Cumartesi

Sendikal Örgütlenme Üzerine

Sendikal Bürokrasi
Sendikal bürokrasi nasıl kırılır? Binlerce üyeye sahip bir sendikada, her bir üyenin sorunları ile teker teker ilgilenilmesi nasıl sağlanır? Üyelerin sendikayı ve sendikacıları kendilerinin dışında bir yapı olarak görmemesi nasıl hayata geçirilir?

Bu soruların basit cevapları yok. Ama zor da olsa cevapları bulmak ve uygulamak öncelikle NİYET istiyor. Açıkça söylemek gerek ki, bugün ülkemizde bulunan bürokratlaşmış “memur” sendikaları bu konuları kendilerine gerçekten dert etmiyorlar. Üyenin işine karışmaması, toplantısına katılmaması, kararlarını sorgulamaması, bildirisini okumaması “sendikacıların” işine geliyor. Böylece “sendikacılar” rahat rahat kendi gündemleri ile ilgilenebiliyorlar. Zaman zaman dertleri ile ilgilenilmeyen üyelerin “küsmesi”, istifa etmesi ise onları daha da sevindiriyor. Baş ağrıtacak, sorgulayacak, “muhalif” olacak üyenin istifa etmesi, kendi küçük iktidarlarını devam ettirmek yolunda onların işine geliyor. Birçok kamu emekçisi, sendikaların içinde aynı derleri yaşayan başka üyelerle buluşup, sorunlarını daha yüksek sesle dile getirmek yerine istifa etmeyi, örgütsüz kalmayı tercih ediyor. Böylesi bir tavır, protesto etmek istediğimiz bürokratik yönetimleri kaygılandırmıyor aksine mutlu ediyor.

“İş Kolu” Sendikaları
Diğer yandan yaygınlaşmaya başlayan başka bir eğilim ise “iş kolu” sendikacılığı adı altında daire eksenli sendikal örgütlenmelerdir. Vergi-Sen, Güç-Sen, Tel-Sen, Mec-Sen gibi sendikalarda simgelenen bu eğilim; kamu emekçilerinin bürokratlaşmamış, her üyenin sesini duyurabildiği ve kendi sorunları ile ilgileneceği garanti sendikalara olan ihtiyacı nedeniyle yaygın kabul görüyor. Her geçen gün bir çok dairede bu tarz sendikaların kurulması yönünde eğilimler ortaya çıkıyor. Bu tarz sendikaların çoğunlukla KTAMS, Kamu-Sen gibi hantal sendikalara göre daha demokratik bir yapıya sahip olduğu gerçektir. Ancak bu sendikalarda da birçok sorun kendini göstermektedir.
Bu sendikal model sadece bir tek konu ile ilgilenen bir sendikal model olduğundan (vergi, gümrük, yasama vb.) çoğu zaman genel sorunları, toplum çıkarlarının bütününü algılamakta zorluklar yaşanabiliyor. Üstelik bu tarz sendikalarda nispeten az sayıda üye bulunduğundan maddi olanaklar kısıtlıdır ve grev silahı etkin kullanılamamaktadır. Grev ve eylem söz konusu olduğunda bu sendikalar üst kademe yöneticileri ile fazlasıyla içli dışlı olmanın (ne de olsa çoğu iki veya üç işyerinde örgütlüdür) zorluklarını da yaşamaktadırlar. Bir çok durumda eylemler yöneticiye karşı yapılıyormuş gibi bir hava ortaya çıkmakta, üyeler “yüz göz olmak” istememektedir. Oysa kamu emekçilerinin genelini kapsayan bir örgütlenmede bu tarz sıkıntılar meydana gelmeyecektir. Özellikle de protokol görüşmelerinde temsil edilme konusu bu sendikaların en ciddi sıkıntısıdır. Üstelik her üyenin yönetime sesini duyurmasını sağlayan “küçüklük”, bazı durumlarda sendikal ciddiyetin kaybedildiği bir ahbap çavuş ilişkisine dönüşebilmekte ve sendikal faaliyet, sosyal faaliyete (piknik, çay, kermes vb.) dönüşme riskini barındırmaktadır.

Nasıl Bir Sendikal Örgütlenme?
Her iki model de kendi içinde sıkıntılar taşımaktadır. Ancak örgütsüz çalışmak, hem kamu emekçilerinin genel çıkarları açısından hem de biz emekçilerin özel çıkarları açısından doğru olmayacaktır. Bu sebeple sendikal örgütlenme modelini geliştirmek üzere kafa yormalıyız. hem demokratik hem de büyük bir sendikal örgütlenmeye sahip olmamız mümkündür.
Kamu emekçileri hareketinin birliği, sendikal birlik, sendikal demokrasi mümkündür. Bu “iş kolu” sendikalarının bir federasyon çatısı altında birleşmesi ve her farklı iş türüne göre yeni sendikaların oluşturularak bu federasyona dahil olması ile sağlanabilir. Aynı zamanda KTAMS, Kamu-Sen gibi hantal ancak yüksek sayılarda üyeye sahip sendikaların da kendi yapılarını bu tarz bir federasyona dönüştürerek tariflemeleri mümkündür.
Böylesi bir örgütlenme modeli işvereni devlet olan herkesin aynı sendikal birlik çatısını paylaştığı ancak yaptığı işin niteliğine ve sorunlarının farklılığına göre değişik sendikal parçalarda örgütlendiği; demokratik, yatay bir örgütlenme olarak kurgulanmalıdır. Bu örgütlenme modelinde işçi, geçici, hizmet alımı, kadrolu, sözleşmeli ayrımı gözetmeden tüm kamu emekçileri kendi sendikalarında buluşup ortak bir çatı altına girebilecektir. Aynı zamanda federal yapıyı oluşturan sendikalar da kendi özel sorunlarında eylem yapabilecek, gerekirse kendi alanında greve çıkabilecek bir bağımsızlığa sahip olacaktır.

Yazdıklarımız yanlış anlaşılmasın. Mevcut sendikaların federal bir çatı altında birleşmesinden değil, tamamen farklı bir tarzda örgütlenmiş sendikaların, birbirlerine saygı temelinde biraraya gelmesinden bahsediyoruz. Elbette bunun başarılması için daha yürünecek çok yol, verilecek çok mücadele vardır. Bu örgütlenme anlayışı ile ilgili fikirlerimizi ilerleyen sayılarda sizlerle yine paylaşacağız. Ancak bağımsız, birleşik bir sendikal mücadele için, bu konuları sendikalarımızın içinde de tartıştırmamız gerektiğini unutmayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder