2 Ağustos 2009 Pazar

Müze Dostları Deneyimi

Müze Dostları Derneği’nin personeli olarak kayıtlı ancak gerçekte kamuda görev yapan 140 emekçinin, UBP hükümeti tarafından işten çıkarılması ile ortaya çıkan durum, biz kamu emekçilerine taşeron sisteminin sakıncalarını gösteren önemli bir ders oldu.

Kamuoyunda ciddi bir kafa karışıklığı yaratan durumu öncelikle net olarak ortaya koyalım: Kamu görevlileri yasasından kaynaklı özlük haklarını vermek istemeyen, ucuza ve hiçbir sosyal hakka sahip olmadan personel çalıştırmak isteyen gelmiş geçmiş tüm hükümetler, yaratılan bu durumda pay sahibidirler. Ucuz emek gücü sağlamak amacıyla, kamu görevlilerinin yapması gereken işlerin ciddi bir kısmı Müze Dostları Derneği’ne devredilmiştir. Dernek bu işleri taşeron olarak yapmak üzere personel istihdam etmiş ve bu personeli kamu görevlilerinin yapması gereken işlere yerleştrirmiştir. Bu uygulama UBP, TKP, DP, ÖRP, CTP gibi neredeyse tüm partilerin hükümet oldukları dönemlerde devam etmiştir. Böylece normalde kamu görevlilerinin yapması gereken işler; taşeron bir dernek aracılığı ile birçok haktan mahrum taşeron emekçilere yaptırılmıştır. 10 yıla yakın bir süre devam eden bu uygulama ile normalde kamu emekçilerinin sahip olduğu birçok haktan mahrum (13. maaş, barem sistemi, eşel mobil, emeklilik, iş güvencesi vb.) sendikasız bir köle iş gücü yaratılmıştır. Aslında tüm hükümetlerin memnun olduğu bu uygulama UBP tarafından tamamen farklı sebeplerle bozulmuştur. Müze Dostları Derneği isimli taşeronun başkanı konumundaki şahıs, son dönemde ÖRP ile iyi ilişkiler içerisine girince (ki bu durumun çalışan emekçilerle herhangi bir ilgisi yoktur) siyasi intikam almak isteyen UBP, taşeron derneğe para aktarmayı kesmiş böylece de dernek taşeron emekçileri ödeyemediği için işten durdurmak zorunda kalmıştır.
Kamuoyuna yansıyan olayların özü budur. Oysa yıllarca kamuda çalıştıkları halde taşeron işçileri örgütlemeyen sendikalar, söz konusu durdurma olayından sonra taşeron dernek yöneticileri ile birlikte hükmet aleyhine eylemlere katılabilmişlerdir. Yasal olarak derneğin çalışanı olan personeli, pratikte işten durduran UBP hükümetidir. Bu noktada sendikalar haklıdır. Peki sendikalar işverenin gerçekte hükümet yani devlet olduğunu kabul ettiklerine göre yıllarca bu personeli neden örgütlememişler veya taşeron uygulamasına karşı çıkmamışlarıdır? İşte bu noktada sendikalarımızın yeni istihdam stratejilerini ve neo-liberal saldırının karakterini anlamadıkları ortaya çıkmaktadır. Sendikalarımız bir önceki dönemin yasal mevzuatını uygulayan bürokratik ezberlere öylesine alışmışlardır ki, yeni esnek çalışma biçimleri ile ayaklarının altındaki zeminin kaydırıldığını görememekte veya görseler bile gerekli atılımı yapacak dinamizme sahip olamamaktadırlar. Kamuda çalışan taşeron, sözleşmeli, geçici veya hizmet alımı tüm emekçileri bir sendikal çatı altında toplamanın önemi bu olayla birlikte bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Biz emekçiler açısından ise taşeron sistemi her anlamda tehlikelidir. Taşeron olarak çalıştırılan emekçiler, son olayda da açıkça görüldüğü gibi her türlü sosyal haktan ve iş güvencesinden mahrumdurlar. Diğer yandan sendikalı ve iş güvencesine sahip emekçiler açısından ise işyerine taşeronun girmesi ile kazanılmış tüm haklar tehlike altına girer. Taşeronun işyerine girmesi ile çalışanlar kitlesi; hakları daha kötü ve daha iyi olanlar olarak ikiye ayrılırken, sendikasız çalıştırılan taşeron emekçiler birçok eylem ve hak mücadelesine katılamazlar. Böylece biz emekçiler gücümüzün bölünmesi sıkıntısı ile karşı karşıya kalırız. Bir yanda her türlühaktan mahrum ve hak arama imkanları kısıtlı taşeron emekçiler, diğer yanda daha çok hakka sahip olduğu için yeni haklar elde etmesi suç muamelesi gören kadrolu emekçiler. Bu gerilim çoğu zaman iki kesimin işveren (hükümet) tarafından birbirine düşürülmesi yolunda kullanılır. Bir işyerinde emekçiler kendiaralarındabölündükleri zaman ise hiçbir hak kazanımı elde edilemez.
Kamuda örgütlü sendikalar, taşeron olarak çalıştıtılan emekçileri de örgütleyerek, bu emekçilerin de kadrolanması mücadelesini yükseltmek zorundadırlar. Aksi takdirde Özel Sektör-Kamu Çalışanı şeklinde yaratılan ayrımdan çok daha ciddi bir ayrım işyerlerimizin içinden yükselecektir. Bugün onlarca kamu görevi taşeronlarca yürütülmekte, kamuya hizmet veren taşeron firmaların personel sayısı her geçen gün büyümektedir.
UBP taşeron sistemine karşı olduğu için değil taşeronun siyasi görüşünü beğenmediği için Müze Dostları uygulamasına son verirken 10 yıldır kamuda çalışan 140 taşeron emekçiyi bir anda kapı dışarı edebilmiştir. Aslında yapmak istedikleri hepimizi böylesine keyfi bir sistemle çalıştırmak ve istedikleri zaman işten durdurmaktır. Kazanılmış haklarımıza ama en nemlisi sendikalarımıza bu sebeple sahip çıkmalıyız. Ve sendikalarımızı Müze Dostları deneyiminde de görülen yanlış anlayıştan döndürmek için örgütlenip mücadele etmeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder