1 Temmuz 2010 Perşembe

Belediye’yi Halk Yönetirse…



Fatsa, Türkiye’nin Ordu iline bağlı orta büyüklükte bir ilçedir. Devrimcilerin daha THKP-C’nin faaliyette olduğu tarihlerden başlayarak Fatsa’da canlı ilişkileri mevcuttur. 12 Mart 1971 faşist cuntası ile birlikte gelişen olaylar, Türkiye’nin her yanında olduğu gibi Fatsa’da da her türlü hak mücadelesine karşı faşist saldırıların yükselmesi sonucunu doğurmaktadır. Faşistlerin gerçekleştirdiği cinayet ve saldırılar, halkta yükselen bir öfkeye neden olmaktadır.
İşte bu öfkenin doruk noktasına varmasına neden olan olay, 15 Haziran 1977 tarihinde Fatsa Halkevi’nin kurucusu ve başkanı Kemal Kara’nın faşistler tarafından öldürülmesidir. Bu olayla birlikte Fatsalı gençler toplu olarak gezmeye ve saldırganlara karşı dayanışma içinde hareket etmeye başlarlar. Böylece daha belediye yönetiminin ele geçirilmesinden önce, faşistlerin etkinliği ciddi oranda geriletilmiştir.
Ancak devrimciler, her yerde yaptıkları gibi Fatsa’da da, anti-faşist mücadeleyi halkın temel sorunlarına karşı mücadele ile birlikte yürütmeyi başarmışlardır. Fatsa ve yöresinin temel geçim kaynağı olan fındık, bu dönemde halkın en duyarlı olduğu konulardan biridir. Fındık taban fiyatlarının belirlenmesi sırasında halk aleyhine yapılan uygulamalar, tefeci ve faizcilerin fındık üreticisini sömürmesi gibi konuların çözümünün aslında çok basit olduğu gerçeğini dile getiren Fındıkta Sömürüye Son Mitingleri, devrimciler ve halk arasındaki ilişkilerin güçlenmesini sağlamıştır. 12 Mart’tan itibaren Fatsa ve kasabalarında sekiz tane miting düzenlenmiş, bunların hepsinde de devrimciler ve halk iç içe olmuştur. Diğer yandan halkın bir diğer yaşamsal sıkıntısı, o dönem tüm Türkiye’yi saran karaborsa sorunuydu. Devrimciler militan bir inisiyatifle, karaborsa satış yapan işyerlerinin malları istiflediği depoları tespit etmiş ve sömürücüleri halkın önünde teşhir etmiştir. Belediye yönetiminin ele geçirilmesinden sonra Fatsa’da karaborsa tamamen önlense de, karaborsaya karşı mücadelenin bundan önce başladığını vurgulamak gerekir. Kısacası halkın sorunlarını halkla birlikte çözmek için yürütülen mücadele seçimlerin kazanılmasından çok önce başlamış, seçimlerin kazanılması bu mücadelenin sadece bir uğrak noktası olmuştur.
İşte yıllardan beridir uygulanan bu doğru anlayış, 14 Ekim 1979 tarihinde gerçekleşen yerel yönetim seçimlerinde bağımsız devrimci aday, asıl işi terzilik olan Fikri Sönmez’i belediye başkanlığına taşımıştır. Seçimlerde Fikri Sönmez 3096 oy alırken, onun dışındaki adaylar toplam 1992 oyda kalmıştır. Seçimlerden sonra, Fatsa’da Devrimci Yol’un Direniş Komiteleri anlayışına uygun bir biçimde Halk Komiteleri oluşturma yoluna gidilmiştir. 11 birime ayrılan Fatsa’da her birim nüfusuna göre üç ile yedi arasında Halk Komitesi oluşturdu. Halk Komiteleri sadece fikir ve eleştiri sunan yapılar olarak değil, KARAR alan ve belediyenin bu kararlara göre hareket etmesini zorunlu kılan doğrudan demokrasi nüveleri olarak oluşturulmuştur. 20 bin nüfuslu ilçede, Halk Komiteleri sayesinde 5000’i aşkın yetişkin aktif politikanın içine girmiştir.
Halk Komiteleri’nin ilk kararı Fatsa’nın çamur içindeki yollarının düzeltilmesi olmuştur. Bu çerçevede açılan “Çamura Son Kampanyası” ile teknik elemanların “4 yılda bitirilemez” dediği işler tam altı günde bitirilmiştir. Üstelik tüm Fatsa çamurdan kurtulurken 4 km uzunluğunda yeni bir cadde de Fatsa’ya kazandırılmıştır. Bu kadar büyük bir işin bu kadar kısa bir sürede başarılmasının nedeni, tüm yöre halkının aktif katılımı ve kendi aldıkları bir kararı uyguluyor olmalarının coşkusudur.
Önceden de değindiğimiz gibi, Fatsa’da devrimci bir anlayışla yürütülen belediyecilik sonucu; tüm Türkiye’de yaygın olan karaborsa tamamen sona ermiş, kumar bitmiş, faşist saldırılar ve can kayıpları durma noktasına gelmiştir. Silahlı Kuvvetlerin tanklı tüfekli Nokta Operasyonu ile sona eren 9 aylık kısa devrimci halk iktidarı dönemine bir de Halk Kültür Şenliği sıkıştırılmıştır. Fatsa’da gerçekleşen şenlik, diğer belediyelerde gerçekleşenden çok farklı olarak, emperyalist kültür karşısında halkın kendi yaratıcı kültürünü ön plana alan devrimci bir festival olmuştur.
Türkiye oligarşisi elbette bu gelişmelerden rahatsız olmuştur. Süleyman Demirel, faşist katliamlardan kan gölüne dönmüş Çorum’dan gözleri uzaklaştırmak için gazetecilere “Çorum’u bırakın Fatsa’ya bakın” demiştir. Oysa kendi partisinin Fatsa İlçe Başkanı, “Huzur içinde, Fatsalı kardeşlerimizle yaşıyoruz…” derken, MSP’li İlçe Başkanı da “Fatsa’da ateş ile barut yok, zorlama yok, tazyik yok, herkese insan gözü ile bakılıyor” demektedir.
11 Temmuz 1980 tarihinde, yani 12 Eylül’den 2 ay önce tanklarla, tüfeklerle Fatsa ilçesine saldıran Türk Silahlı Kuvvetleri, oligarşinin rahatsızlığına son vermiştir.
Fatsalı devrimcilerin ve Terzi Fikri’nin suçu büyüktür; onlar Türkiye ve dünya halklarına, yerel yönetim diye küçümsenen yerlerde, doğrudan demokrasinin halkı nasıl birlik haline getireceğini, yapılamaz denen işlerin el birliği ile nasıl yapılabileceğini, devrimci çalışmanın her yerde ve her alanda nasıl yürütülebileceğini süslü laflarla değil, somut hayatta göstermişlerdir.
Not: Yazının hazırlanması sırasında, “Fatsa Bir Yerel Yönetim Deneyi, Pertev Aksakal, Penta Yayıncılık” kitabından yararlanılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder