1 Mayıs 2013 Çarşamba

Akıl, Yürek ve 1 Mayıs



“İşte: Şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor! / Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; / Şu güneşten düşen ateşe fırlat; / Yüreğini yüreklerimizin yanına at!”

Oturmuş kahvemi içerken gördüm onu...
Bir süreden beridir selamlaşmalarımızın sıcaklığını kaybettiği, hayatın bizi farklı yerlere savurduğu eski bir dosttu...
Memleketin durumu üzerine bir iki sözden sonra, “1 Mayıs’a katılmayacağım galiba ben” dedi, günah çıkarır gibi... Ve gerekçesini de ekledi, “size lafım yok ama, inandırıcı gelmiyor hiçbir örgüt bana...”
“Başkaları için değil, kendin için yürümelisin” dedim ona...
Gözlerimizi kaçırdık...

***
1990 yılların 100-150 kişilik 1 Mayıslarında, omuz omuza yürümüştük...
Tüm dünya “sosyalizm bitti” derken, biz Marx’ı yanağından öpmüştük...
Pankart yazmış, slogan atmış, hem sağa, hem “sol”a, hem de dünyaya kafa tutmuştuk birlikte...
Bazı kişiler yüreğiyle sever, bazı kişilerse aklıyla...
Yüreğidir sürüleyen bazı kişileri, bazı kişilerse sürer aklının izini...
Solcu olmak mesela, böyle bir şeydir...
Aşık olmak da öyle...
O, aklıyla seçmişti tarafını... Bense sanırım yüreğimle...
***
15-16 yıl kadar önceydi... “Bir gün şömine başında torunlarımıza anlatacağız bu yaptığımız eylemleri” demişti bana... Çok şaşırmıştım...
Aslında bana kalırsa 40’larımızı görmeden ölmemiz daha muhtemeldi...
Mantıklı olan onun dediğiydi tabii... Çünkü hayal edebileceği en makul geleceği dile getiriyordu...
Benim kurduğum gelecekte ise hedeflediğim değil, göze aldıklarım ifade buluyordu.
***
Bazı kişiler yüreğiyle sever, bazı kişilerse aklıyla...
Yüreğidir sürüleyen bazı kişileri, bazı kişilerse sürer aklının izini...
Ekonomi biliminin yasaları, diyalektiğin kanunları, işçi sınıfının stratejik konumu ve felsefenin sarsılmaz mantığına dayanarak; haklı ve güçlü bir davanın yanında duruyordu O...
Pürüzsüz mantığı ile “zaten gelmekte olanın bilgisine” sahipti...
Bendeki ise delice bir adanmışlıktı sadece. Yalın bir saf tutma, gönüllü bir taraf olma...
“Yenilsen de yensen de taraftarın seninle” durumu kısacası...
Daha sonra felsefeye, mantığa, siyasete ve tarihe dair öğrendiğim her şey; hep ikincil kaldı bu duygunun yanında...
Belki biraz da bu yüzden zayıf kaldım hep ekonomi konusunda...
Bana şiir de, bana tarih de, felsefe de bana...
Ama soğuk arz-talep eğrileri ile Para-Meta-Para döngüsü hitap edemedi hiçbir zaman ruhuma...
İkilemler yaşadım aklımı beslemekle yüreğimden beslenmek arasında...
***
Bazı kişiler yüreğiyle sever, bazı kişilerse aklıyla...
Yüreğidir sürüleyen bazı kişileri, bazı kişilerse sürer aklının izini...
Mantık konuşuyorsa eğer, 1 Mayıs sadece bir ritüel...
O gün yürümüşsün, yürümemişsin ne farkeder?
Ama “bu yürek, o dilden anlamaz pek...”
Sevdasını dağlara, denizlere haykırmadan duramayan bir aşık gibi; sokaklara vurur 1 Mayıs’ta yürek kendini...
***
“1 Mayıs’a katılmayacağım galiba ben” dedi...
Belli ki bu “görev” gereksiz geliyordu artık ona...
Belli ki artık onsuz devam edecektik yola...
Belli ki buraya kadar gelebilmişti ruhu olmayan bilim, yüreği olmayan akıl ve heyecanı olmayan bir felsefeyle...
O aklıyla sevmişti bizi... Ve aklı daha “mantıklı” yönleri gösteriyordu şimdi...
Bizse yüreği öne almakla aptal aşıklar gibi davranıyoruz belki...
Bu kötücül, bencil, kurnaz dünyada; iyi ki aptalız, aşığız ne mutlu ki...
Çünkü hala, Nazım’ın dediğidir hitap eden benim yüreğimin mantığına;
“Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da...
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
Bütün iş, Tahirle Zühre olabilmekte.
Yani yürekte...”

* Bütün şiirler usta şair Nazım Hikmet’tendir...


AKINTIYA KARŞI
Münür Rahvancıoğlu
Baraka Aktivisti
munur.rahvancioglu@gmail.com
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder