1985 yılında, Türkiye’deki askeri darbe koşullarında
başımıza musallat olan ve o tarihten beridir de değiştirilememiş olan
Anayasa’nın bazı noktalarının değiştirilmesi gündemde...
Değişikliğe ilişkin maddeler Meclis’te oybirliği ile
onaylanmış ve referanduma sunulmak üzere gerekli yasal prosedürün tamamlanması
için atılacak diğer adımlara gelmiş sıra...
***
Sol liberaller müthiş bir heyecan içinde. Kolay mı, 1985
Anayasası değişiyor...
Ama değişikliklerin içeriğine bakıldığı zaman yaratılan
gürültü ile ortaya konan değişikliğin orantısızlığı o kadar bariz ki...
Evet sadece değişiklik önerilerine bakıldığında gayet somut
olumlu maddeler var...
Ve gene evet, bariz bir olumsuzluğu içeren bir iki nokta
dışında olumsuzluklar çok daha az...
Ama 1985 Anayasası’na Darbe Anayasası ismini verdiren en
çarpıcı noktalar halen mevcudiyetini koruyor...
Mesela bu değişikliklerde Vicdani Ret Hakkı’nın sözü dahi
edilmiyor, kamu emekçilerinin siyasal özne olmalarının önüne bir çok engel
çıkarılıyor ve Geçici 10. Madde bu değişiklikten sonra da kalıyor...
***
Sol liberallere sorulursa, her değişiklik önemli, her
değişiklik değerli...
Onlara göre 29 yıldır hiç bir maddesi değiştirilememiş bu
Anayasa’nın bir virgülünü alıp yerine noktalı virgül koysak bu bile başarı...
O kadar gözlerinde büyütmüşler ki bu Anayasa’yı, o kadar
kutsal, o kadar dokunulamaz addediyorlar ki; sırf “değiştirdik” demek için; ne
değişse bayram edecekler...
Üstelik, Meclis’ten oybirliği ile geçmiş bu değişiklik önderilerine
“hayır” demeye kalkacak olanlara da cevapları hazır: “statükocu”...
Bu hesapla UBP ile DP değişimden yana... Geçici 10.
Madde’yi onaylamak istemeyenler statükocu...
***
Bize denilen şu; “Geçici 10. Madde zaten Anayasa’da
var... Kaldırılması da gerekli... Ama madem ki bir uzlaşma sağlanamıyor, o
halde diğer maddelerin değişmesine itiraz edilmemeli...”
Unutulan ise şu: Biz bu Anayasa’yı onaylamıyoruz.
Özellikle de Geçici 10. Madde’den dolayı onaylamıyoruz. Hangi sebeple olursa
olsun yeni Anayasa’ya onay vermemiz durumunda, Geçici 10. Madde’ye de ona
vermiş olacağımızı biliyoruz...
Kısacası hangi süslü lafla anltılırsa anlatılsın, bizden
talep edilecek EVET’in, değişikliklere değil, Geçici 10. Madde’ye bir evet
olacağından hiçbir şüphemiz yok...
Üstelik, yeni Anayasa’da değiştirilen, iyileştirilen
maddelerin teker teker hiçbiri seçimler sırasında ne CTP’nin dilinden düşmeyen
“vesayet” konusuna, ne de DP’nin tekrarladığı “kendi evimizin efendisi olma”
konusuna dair değil...
***
Bize deniliyor ki; “Siyaset yasağı, vicdani ret, Geçici
10. Madde konularında haklısınız. Ama ya hep ya hiç yaklaşımı ile kısmi
değişiklikleri reddedersek, ilerleyemeyiz...”
Bir kere bizim yaklaşımımız “ya hep ya hiç” yaklaşımı
değil; “ya varoluş yada yokoluş” yaklaşımıdır...
Kendi vatanımızda, söz hakkını bize fazla gören bir
yabancı devletin sarsılan imajını cilalamaya çalışan iyileştirmeler ise ilgi
alanımızda değil...
Rejimin yıpranan duvarlarını tadil etmek hiç umurumuzda
değil...
Çünkü biz bu senaryoyu Türkiye’de yaşanan Anayasa
Referandumu’nda da gördük...
Orada da o gün “yetmez ama evet” diyen birçok sol liberal
vardı... .Tıpkı burada da bugün olduğu gibi...
Çağımızın gereğidir, sol liberaller olacak... Bunda
utanılacak bir şey yok bizim açımızdan...
Devrimci bir alternatif üretemesek, işte asıl utanmalıyız
bundan...
***
Bu yüzden, birkaç suya sabuna dokunmayan, yaşama temas
etmeyen maddeyi alladılar pulladılar değiştirdiler diye Darbe Anayasası’na
bizden EVET bekleyenlere, “Yetmez ama gene de EVET” denmelidir diye tatlı dil
dökenlere, ehven-i şerdir, kötünün iyisidir, mümkün olan budur diyenlere,
rejimi değiştireceğim diye rejimi tadil etmeye soyunanlara çok net bir
yanıtımız var bizim...
Her ne yapacaksanız, bizsiz yapacaksınız...
Biz bu hesapta yokuz...
Çünkü en kötü şer ehven-i şerdir bizim için...
Egemenlerin ihsan edeceği özgürlük kırıntılarını değil,
Kıbrıslı Türklerin kendi ülkelerine dair söz-yetki-karar haklarını istiyoruz ve
bundan daha azına da razı olmaya niyetimiz yok...
***
Darbe Anayasası’na ve TC Ordusu tarafından idare edilmeye
hep beraber “Yetmez ama Evet” diyeceğimize....
İşgale, işbirlikçiliğe, rejimi tadil etmeye, halkımız yok
olurken asılacağımız ipin kalitesini tartışmaya; tek başımıza “YETTİ ARTIK:
HAYIR!” deriz olur biter...
Çünkü bu mücadele ne dün başladı ne de yarın sona erer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder