1 Temmuz 2014 Salı

Yol, Aşk ve Yürümek Üzerine Sorgulamalar



Yürümek gerek...
Duramayız artık buralarda.
 ***
Yürümek için bize ne gerekli en çok?
Güçlü, kuvvetli, antrenmanlı ayaklarımız mı olmalı? Yoksa yürümeye değer bir yol mu bulmalı? Belki bir hedef gerek, yolunda acılar çekmeye değecek... Belki bir yoldaş birlikte güvenerek yürüyecek...

Ama bunların hiçbiri değilmiş gibi sanki yürümek için gereken şey...
Ayaklar olmadan da yürünebilir ve zayıf ayaklar yürüyerek de güçlenir.
Hiç var olmamış yollar açılabilir kararlı bir yürüyüşle...
Yürümek için muhtaç değiliz sabit bir hedefe...
Bir hedef için çıkılan bir yolda, yeni hedeflerin belirdiği, eski hedeflerin gerçekliğini yitirdiği veya hedefin yeni anlamlarla zenginleştiği olmamış mıdır hiç?
Değil mi ki, ne zaman bir hedefe varılsa, ne hedef o ilk hedeftir ne de yolcu o ilk yola çıkan kişi...
Ve yollar yoldaşlarla güzel elbette... Ama yalnız yürümek mümkün değil mi yine de? Özellikle de mutlaka yürümek gerekliyse...
***
Marcos bir hikayesinde Koca Antonio ile geçen bir konuşmasını aktarır(1)...
Koca Antonio, parmağı ile güneşi gösterir ona. Ve Marcos da “parmak güneşi gösterdiğinde aptallar parmağa bakarlar” der...
Koca Antonio benimsemez bu küçümsemeyi. Aptal olduğu varsayılan insanların güneşe bakmayarak kör olmaktan kaçındıklarını hatırlatır ve ekler: “Parmağa bakmak kadar aptalcadır güneşe bakmak, çünkü sürekli havaya bakan kişi önüne çıkan ilk engele takılacaktır...”
Ve iki kafadar uzun uzun tartıştıktan sonra odaklanılması gereken şeyin, parmakla güneş arasındaki görünmez yol olduğunda ortaklaşırlar...
Çünkü yürüyecek olanın ihtiyacı olan tek şey yürüme arzudur...
***
Yürümek gerek...
Duramayız artık buralarda.
Durduğumuz yer kızgın bir kor gibi yakıyorsa tabanlarımızı, artık yürümenin zamanı gelmiş demektir...
Yürüdüğümüz yollar yeni yolların başına gelip durmuşsa, aynı yolu yürümeye devam edemeyeceğizdir...
Hedef seçilemeyecek kadar uzakta, yoldaşlar tereddütlü ve kararsız, ayaklar yorgun, yol ise hiç yürünmemişçesine belirsiz olabilir...
İşte öyle anlarda yürümeye devam ettiren şey nedir?
Bir yola inanmadan, yürüyemezsiniz onu...
Bir yolu yürümeden, sevemezsiniz onu...
Ve bir yolu sevmeden, açamazsınız onu...
Yürümek için gereken aşktır bize...
***
“Ne kuvvet ne irfan bizi bu yolda fazla ilerletemez. Bu maceraya zayıflar da yeltenebilir; güçlülerin umutları ne kadarsa zayıflarınki de o kadar olur(2).”
Gücün, güçlünün şansı ile zayıfın şansının aynı olduğu en çetin yoldur aşk ile açılan yol...
Derler ki, insanı insan yapan elleriymiş...
Ve yine derler ki, elleriyle maddeye şekil veren ilk insan; hem kendinin hem de insanlığın geleceğini biçimlendirmiş...
Ya onca övülen o ellerin serbest kalmasını sağlayan; ayakları üzerinde doğrulan ilk insana ne demeli peki?
Daha yavaş hareket etmek pahasına, dünyaya elleri serbest bırakan ayakların hiç mi payı yoktur insanlık macerasında?
Ayaklar; ileriye doğru yürümek, dostların yardımına koşmak ve zorbalığın karşısında dimdik durmak için kullandığımız; tüm kahrımızı çeken, kıymetini hiç bilmediğimiz o en ağır emekçileridir yaşamımızın...
Ve duygulardan örülmüş bir yol vardır ayaklarla kalp arasında, belki bilirsiniz...
İnsanın duyguları ayaklarına vurur: Çünkü ayaklar emirleri kalpten alır, eller ise kafadan...
***
Yürümek gerek...
Duramayız artık buralarda.
Ki bizler kendimizi bildik bileli yürüyorduk zaten...
Durduğumuz dinlendiğimiz, hangi yöne sapalım diye düşündüğümüz de oldu... Ama bu anlar da Yol’a dahildi hepten...
Şimdi önümüzde yürünmemiş bilinmezlikleri, denenmemiş tehlikeleri ve tadılmamış güzellikleri ile yepyeni bir ufuk beliriyorsa; geçmiş günlerin hakkını esirgeyemeyiz bunda...
“Çok yürüdük biraz duralım” diyen, sonra kaybolup giden eski dostlar...
“Bu yol yalnız yürünmez, biz de katılalım” diyen yeni yoldaşlar...
Hem ardımızda bıraktığımız, hem içimizde taşıdığımız, hem de gelecek için umutlandığımız bir Yol’un parçalarıdırlar ruhumuzda...
***
Yola olan bağlılığımız, yürümeye olan tutkumuz, yoldaşlığa olan inancımız, ayaklara saygımız hep bu aşkın eseri..
Ve bilirsiniz, aşkın yoktur bir nedeni...



(1) Zapatista Hikayeleri, Yardımcı Komutan Marcos, Agora Yayınları
(2) Yüzüklerin Efendisi, J.R.R. Tolkien, Metis Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder