Kıbrıs’ın
kuzeyinde, yaşadığı mağduriyetler bini aşmış bir toplumsal kesim var; Özel
sektör emekçileri…
Gelmiş geçmiş tüm
hükümetlerin, medyanın, bütün sendikaların ve hatta mahkemelerin sorunlarına
ilgisiz, haklarına duyarsız, mağduriyetlerine umarsız kaldığı bir geniş kitle…
***
Sekiz yıldır
yerinde saymakta olan asgari ücret, bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta yeniden
belirlendi. Patron tarafının önerisinin hükümet tarafınca da onaylanması ile
Asgari Ücret’e %6,01 oranında artış yapılarak, brüt rakamın 1834 TL olmasına
karar verildi.
Asgari Ücret’e
yapılan trajik derecede düşük “artış”; 2009 yılında Göç Yasası‘nın yürürlüğe
konularak kamuda maaşların geriletilmesi ile paralel kurgulanan bir ekonomik
strateji niteliğinde. Yıllara göre Asgari ücrete yapılan artışların oranı ise
şöyle: 2004: %42,50 – 2005: %14,83 – 2006: %19,44 – 2007: %10,46 – 2008: %25,26 – 2009: %3,94 – 2010: %0 – 2011: %9,24 – 2012: %0 – 2013: %8,84 – 2014: %10,24 – 2015:%10,89 – 2016: %6,01
Bu tablodan da görülebileceği gibi, 2009 yılından beridir
asgari ücrette gerçek bir artıştan söz etmek mümkün değil…
Ancak konu sadece asgari ücretten ibaret de değil: Özel
sektör çalışanları, yalnızca asgari ücret konusunda değil, çalışma yaşamı ile
ilgili akla gelebilecek her konuda mağdur edilmekte…
Bu mağduriyetde gelmiş geçmiş tüm hükümetler başrolü oynuyor
olsalar da; medya, sendikalar ve hatta mahkemelerin katkısı göz ardı edilebilir
gibi değil…
***
Gelmiş geçmiş tüm
hükümetlerin özel sektör emekçilerinin sorunlarına, hayati ihtiyaçlarına ve
haklarına duyarsız kalması çok çarpıcı bir durum ortaya çıkarıyor. Onlarca
konuda birbiri ile çekişen, neredeyse hiçbir önemli meselede anlaşamayan ve
farklı politikaları savunan partiler, hükümet oldukları zaman hayata
geçirdikleri icraatlar arasında sadece özel sektör emekçilerinin haklarına
duyarsızlık bakımından uyum gösteriyorlar.
Son on yıl
içerisinde hükümette yer almış CTP, DP ve UBP gibi partilerin hiçbir icraatı
özel sekör emekçileri lehine olmadı. Sadece asgari ücretin yerinde sayması
konusunda değil, özel sektör emekçilerinin sendikalaşması ile ilgili de hiçbir
adım atılmadı.
Sendikalaşma ve
hak mücadelesi olmadığı zaman; yıllık ücretli izin kullanma, fazla mesai
çalışmaları, ek mesai ödenmesi, Cumartesi günleri hukuksuz olarak yapılan
angarya çalışma, sürekli artan iş kazaları, iş yerlerinde maruz kalınan baskı,
sömürü ve insanlık onuruna yakışmayan muameleler yaygınlaşarak devam ediyor.
Hükümetler özel
sektör çalışanlarını korumak bir yana; asgari ücret örneğinde de görülebildiği
sürekli olarak patronların menfaatlerini savunuyorlar. Bu durumun en bariz
göstergesi ise Ramazan Bayramı tatili konusunda alınan son Bakanlar Kurulu
kararı oldu…
Bu yıl Ramazan
Bayramı’nı 9 gün olarak düzenlediğini ilan eden hükümet, yaptığı açıklamanın
hukuken “tüm emekçiler için geçerli olduğunu” bilmezden, görmezden geliyor.
Özel sektör çalışanları, bu ülkenin vatandaşları değillermiş gibi, Resmi
Tatiller Yasası’nda Ramazan Bayramı özel sektör için tatil olarak düzenlenmemiş
gibi davranıyor.
Söz konusu olan
özel sektör emekçileri olunca, tüm hükümet partileri kör, sağır ve dilsiz…
Ama iş bununla da
kalmıyor; kendi haklarını savunacak bir örgütlülüğü olmayan özel sektör
çalışanları, mevcut sendikalar tarafından da “yokmuşçasına” yalnız
bırakılıyorlar…
***
Asgari Ücret’te
yıllardır dişe dokunur herhangi bir kımıldama olmamasına rağmen; hiçbir kamu
sendikası gerçek bir tepki göstermiş değil. Basına yapılan genel geçer
açıklamalar dışında, gerçek bir emekçi dayanışmasının tek bir örneği
sergilenmemiş durumda…
Hükümetin son
icraatı Ramazan Bayramı tatili meselesini de hiçbir sendika önemli bir mesele
saymadı, gündemine dahi almadı…
Daha da beteri,
özel sektörde sendikalaşma zorunluluğu talebi ile Bağımsızlık Yolu tarafından
yükseltilen, TDP ve Baraka tarafından da omuzlanarak Meclis gündemine taşınan
kampanya sırasında; “sendikalaşma zorunluluğuna” itiraz eden ve “denetimlerin
arttırılmasını” öneren sendikalar ne yazık ki çoğunluktaydı…
İş kazaları
dramatik bir şekilde artar, ölümlü kazalar her yıl yeni rekorlar kırar, maaşlar
yerinde sayar, angarya çalışma yaygınlaşırken; medya ile mahkemelerde de durum
partiler ve sendikalar cephesinden farklı değil…
***
Yazılı ve görsel
basın; kamu ve özel sektör çalışanlarını kıyaslayıp, sözde özel sektör
çalışanları için üzülen bir iki profesyonel ağlamacı dışında konudan hiç
bahsetmiyor. Kazaların neden arttığı, nasıl önlenebileceği, asgari ücretin
sistematik olarak düşük tutulması ile Göç Yasası’nın ilişkisi, sendikalaşma
zorunluluğu gibi konular; hedefe patronları koyacağı için tehlikeli konular…
Oysa kamu
emekçilerini kötüleyerek, özel sektör çalışanlarını meşgul etmek çok daha rahat
ve risksiz!
Mahkemeler ise,
yaşanan mağduriyetlerin ekonomik nedenlerle hukuki mücadeleye çevrilemiyor
olmasını görmezden geldiği gibi; ender olarak dava haline dönüşen hak
gasbplarına özel bir ilgi göstermemekte ısrar ediyor. Yıllardan beridir
gündemde olan “iş mahkemelerinin kurulması ve çalışma yaşamındaki sorunların
özel bir ilgi ile incelenmesi” talebi, mahkeme duvarlarına toslamaya devam
ediyor…
***
Toplumsal
tarihimizin en açık, en kaba, en insafsız sömürüsünün yaşandığı özel sektörde;
emekçilerin yanında saf tutan, sendikalaşma zorunluluğunun sağlanarak örgütlü
hak mücadelesinin yükselmesi için çırpınan neredeyse hiçbir özne kalmamış
durumda.
Asgari Ücret
artmıyor, iş kazaları yaygınlaşıyor, ölümlü iş kazaları rekorlar kırıyor, özel
sektör çalışanları resmi tatillerin kapsamından çıkarılıp cumartesi günleri de
patronlar hesabına beleş çalıştırılıyor ve toplumun tüm geleneksel aktörleri
derin bir suskunlukla yaşananlara seyirci kalıyor.
Bu ortamda
Bağımsızlık Yolu’nun “10 kişiden fazla işçi çalıştıran patronların sendikasız
işçi çalıştırması yasaklansın” talebi ile gündeme getirdiği ve TDP ile Baraka
tarafından gerek sokakta gerekse de mecliste ısrarla gündemde tutulmakta olan
kampanya; henüz kendine ait örgütlü bir sesi olmayan özel sektör çalışanları
için tek gerçek umut gibi görünüyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder