Bu ülkede adettendir; solcularımız “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni
gayırır, sağcılarımız da TC egemenlerini...
***
“Kıbrıs Cumhuriyeti”nin her köşesinde Yunanistan
bayrağının dalgalanması, ordusunun başında Yunanlı subay bulunması, Kıbrıslı
Türklerin hemen her devlet kurumunda ikinci sınıf vatandaş olarak bulunması,
hemen her vesile ile Kıbrıslı Türkleri siyasi eşit bir özne kabul etmediğini
göstermesi, solcularımız için yok hükmündedir. Üstelik sadece Kıbrıslı Elen
sağı için değil, sol adına konuşan AKEL için de geçerli olan bu büyük halk
şovenizmi, “barış” adına görmezden gelinir...
Solcularımız bu durumu görseler de, bilseler de öyle ulu
orta konuşmazlar, mümkünse konuyu kısa yoldan kapatırlar.
***
TC devletinin Kıbrıslı Türklere yönelik tutumu söz konusu
olduğunda ise, susma sırası sağcılarımıza geçer... TC’nin kendi ayakları
üzerinde duran bir halk olmamızı engelleyen üretimden koparma politikaları,
varlık, kimlik ve irademize yönelik müdahaleler, aşağılayıcı söz ve eylemler,
ekonomik ambargo, sportif yalıtma, kültürel asimilasyon ve siyasi müdahaleler;
sağcılarımız için yok hükmündedir. Üstelik sağcılarımız tarihsel olarak
genelikle laik bir yapıya sahip olmalarına rağmen; son yıllarda giderek artan
sünni müslümanlaştırma, muhafazakarlaştırma ve gericileştirme politikalarını da
“güvenlik” adına görmezden gelmektedirler...
Sağcılarımız bu durumu görseler de, bilseler de öyle
uluorta konuşmazlar, mümkünse konuyu kısa yoldan kapatırlar.
***
Geçen yıllar içinde her iki kesim de kendi aralarından
bazı fireler verdi. Yaşananlara sessiz kalamayan vicdanlı bireylerin şaşırtıcı
çıkışları oldu. Ancak sonrasında gelişen olaylar, bu bireyler için tam bir
hüsran şeklinde yaşandı...
Bir kesimin suskunluğuna, basiretsizliğine,
samimiyetsizliğine isyan ederek hakikati konuşmaya başlayanlar, diğer kesimin
bağrına basıldı. Bir taraf için “hain” olanlar, diğer taraf için “kahraman”
mumelesi gördüler. Ancak yeni “taraflarında” da olayların pek de farklı
olmadığını yaşayarak gördüler. Sağdan sola veya soldan sağa geçildiği zaman;
hakkında konuşulan ve susulan olaylar değişiyor ama hakikatin bütününü inkar,
olguları niyete göre yorumlama baki kalıyordu...
Sorunu samimiyetsizlik ve hakikatlere bağlılık olan
bireyler için, gerçekten büyük dram...
***
Sağdaki veya soldaki pozisyonlarını koruyarak, hakikate
ilişkin ses veren; yani “taraf değiştirmeyen” bireyler de oldu bu süre
zarfında... Bu gibi örnekler açısından sol ne yazık ki, pek verimli değildi. Ama
mesela tüm toplumda çarpıcı bir yankı uyandıran en son örnek hala hepimizin
aklında...
Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu,
TFF’nin Kıbrıslı Türkleri hiçleştiren tavırları karşısında, tüm samimiyetiyle
tepki vermiş ve açıkça sormuştu: “Neyik biz? Evrodoyuk?”
Sertoğlu’nun haklı olarak hazmedemediği şey; yıllarca
Kıbrıslı Elenler tarafından maruz bırakıldığımız muamelenin TC egemenleri ve
basını tarafından da halkımıza layık görülmesiydi...
Aynı muameleyi Kıbrıslı Elenlerden görsek sessiz kalacak
birçok solcu Sertoğlu’nu göklere yükseltirken, Kıbrıslı Elenlerden gelecek aynı
muameleye çok daha sert tepki verecek birçok sağcı “anavatana ayıp olmasın”
diye susuyordu...
Ancak solcularımız “Kıbrıs Cumhuriyetine”, sağcılarımız
“anavatana” ayıp olmasın diye belli konularda susar veya belli konularda
fazlasıyla konuşurken; gençliğe, geleceğimize ve hakikate olan saygımıza ayıp
oldu...
***
Önümüzdeki ilk seçimde tarihinin en düşük oyunu alacağını
herkesin bildiği UBP ile muhtemelen barajı geçmeyeceği tahmin edilen DP’nin;
son şanslarını denemek için kurdukları bir azınlık hükümeti tarafından
yönetildiğimiz bu günlerde; yine bu gibi bir konu ile karşı karşıyayız...
Miyadını doldurmuş hükümetimiz ve TC arasında yapılması
öngörülen anlaşma ile; Spor ve Gençlik Dairelerini işlevsiz hale getiren bir
Ofis kuruluyor, Ofis’in başkanı ve tüm personeli TC tarafından belirleniyor,
TC’den gelecek yetkililer diplomatik dokunulmazlık hakkı kazanıyor, var olan
veya yeni yapılacak tüm gençlik kampları tamamen Ofis’e devrediliyor, var olan
veya yeni yapılacak tüm spor tesisleri tamamen Ofis’e devrediliyor, var olan
veya yeni yapılacak tüm yurtlar tamamen Ofis’e devrediliyor...
Böyle bir anlaşmanın demokrasi, hukuk ve egemenlik
açısından Kıbrıslı Türkleri çiğneyip geçmek demek değil midir? Ve böyle bir
anlaşma “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile imzalanacak olsa ses verecek olanların şimdi
susması adalet midir?
***
Sevgili sağcı kardeşim...
Yıllarca "egemenlik halkındır" dedin, "halkız,
kendi kaderimizi tayin hakkımız vardır" dedin...
Gerçekten samimi miydin?
Şimdi TC ile yapılan bu protokol ile Gençlik ve Spor Daireleri tavla teslim devrediliyor.
Şimdi TC ile yapılan bu protokol ile Gençlik ve Spor Daireleri tavla teslim devrediliyor.
Öğrenci yurtlarından, halk sanatlarına, kültürümüze dair her
konuda irademiz ortadan kaldırılmak isteniyor...
Evet, Kıbrıslı Elen faşistler ve şovenistler bizi yok etmek istediğinde karşı durmak anlamlı ve bazı "solcuların" barış adına "Rumları gayırması" yanlış...
Evet, Kıbrıslı Elen faşistler ve şovenistler bizi yok etmek istediğinde karşı durmak anlamlı ve bazı "solcuların" barış adına "Rumları gayırması" yanlış...
Peki acaba sen de
"güvenlik" adına TC'deki mollaları, yobazları gayırmıyor musun?
***
***
Gel, çok geç olmadan şunun ortasını
bulalım...
İster kuzeyden ister güneyden gelsin;
Kıbrıslı Türklerin varlık, kimlik ve iradesine yönelen tüm saldırılara dur
diyebilir misin?
“Halkız, egemenlik hakkımızı dışardan
gelecek her şeye karşı savunuruz” der misin?
Çünkü mesele yok olmaksa, yaşanan tam da budur...
Ne dersin?
Çünkü mesele yok olmaksa, yaşanan tam da budur...
Ne dersin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder