1 Haziran 1996 Cumartesi

Kıbrıs’ta Kitap, Yayıncılık ve Sorunları



16 nisan 1996 Salı akşamı saat 20:30’da KSD salonunda, KSD 3. Kitap Fuarı etkinliği olarak bir panel yapıldı. Panel’in konusu Kıbrıs’ta Kitap, Yayıncılık ve Sorunları idi. Panele katılımcı olarak Pygmalion, AKÜ, Galeri Kültür, Işık kitabevi ve Başka Düşünce Dergisi çağrılmıştı.
Dinleyici sayısının pek fazla olmadığı panelde, Pygmalion temsilcisi: KKTC’de yayınlanan eserlerde yeteri kadar nitelik aranmadığını, esas olarak sanatçı kavramına uymayan kişilerin kısır ve niteliksiz ürünleriyle, birbirlerine çamur atarak kendilerini ön plana almaya çalıştıkları bi ortamın bulunduğunu söyledi. Bunun önüne geçmenin etkin nitelik aranması ile mümkün olacağını söyledi.
Galeri Kültür temsilcisi; ülkemizde kitap okuyanların sayısının çok az olduğunu, bir telif hakları yasamızın bile olmadığını, aslında çok zor ve riskli bir uğraş olan yayıncılığın en son kabul edilen, kitap ithalatı ile ilgili yasa ile daha da zorlaştığını söyledi. Bu yasaya göre, ithal edilen kitap sayısına bağlı olarak bu kitaplardan bellli bir kısmına el konuluyor ve bunların parası da ödenmiyor. Bu tür bir yapının ganimetçi bir yapı olduğunu ve eğer böyle giderse, yayıncıların darbe üstüne darbe yiyeceklerini belirtti.
AKÜ temsilcisi; kendilerinin kesinlikle kitap satışı gibi bir sorunlarının olmadığını söyleyerek, kurdukları yapı ile kitap, dergi, gazetelerini rahatça sattıklarını, bunu da örgütlü çalışmaya borçlu olduklarını belirtti. Standttan değil elden satışla okuyucuya ulaşılabileceğini ve bunun başka yolunun olmadığını söyledi.
Işık Kitabevi temsilcisi; aslında dünyada ayakta kalan fazla bir şey olmadığını söyledi. Dünyada ve TC’de her şeyin metalaştığını, en çok satan gzete, kitap ve dergilerin hep içi boş, dışı renkli olanlar olduğunu ve bunun ülkemize de yansımasının şaşılacak bir şey olmadığını belirtti. Bunu kırmanın tek yolunun bilgi edinmek için okuyan insan yaratmaktan geçtiğini söyledi.
Başka Düşünce Dergisi temsilcisi; yayın hayatında henüz yeni bir dergi olarak elbette bazı sorunlarının olduğunu, bunu aşmak için uğraştıklarını söyledi. Okuyucu azlığı ve ilgisizlik Başka’nın da yakındığı konuydu..
İzleyicilerin sorularıyla genişleyen tartışma esas olarak, sanat nedir, sanatçı kimdir, sanatın sanat olduğuna kim karar verir ve kitap etkinlikleri nasıl daha kapsamlı hale getirilebilir ekseninde gelişti.
Hararetli bir tartışma ortamından sonra, gecenin geç saatlerinde dalındı.

Yorum:
KSD’nin 3. Kitap Fuarı nedeniyle düzenlemiş olduğu panelde tartışılan bazı kavramlarla ilgili kişisel yorumum şu çerçevede olacak: NİTELİK. Çünkü esas olarak panelde tartışılan konu buydu.
Sanat eserini değerlendirirken katı nitelik saplantılarına girmeyi sakıncalı buluyorum. Çünkü “nitelik” dediğimiz şey de “iyi” ve “güzel” gibi göreceli bir kavramdır. Bir şeyi ben beğenirim “iyi” olur ki o “niteliklidir”. Beğenmediğim, sevmediğim şey de “niteliksiz” tabii. Böyle GÖRECELİ bir kavram üzerine binalar inşa edersek tabii ki yıkılacaktır. Örneğin gerçek bir müslüman için Kur’an; bilimseldir, evrenseldir, niteliklidir. Ama onunla aynı görüşte olmayanlar da vardır. Bu noktada tıkanır kalırsınız. Herkes kendi bakış açısına uyana sanat eseri der, ötekini aşağılar ki bu, sanat ortamında olması istenmeyen bir şeydir. Unutulmamalıdır ki standartlar herkese göre değişebilir. Ancak tek bir standart olmalı: “Herkesi kendi bulunduğun noktadan belirlememek.”
“Ama”  diyorlar, “insanlar pazara gidiyor, elmanın iyisini seçip alıyorlar. O zaman herkese göre ortak bir standar var demektir. bu sanat için de geçerlidir.” Sanatı elma yerine koyan anlayışa ne diyebilirim ki, o zaman sanatçı da manvdır. Oysa sanat, zaman geçtikçe sanat olur, elma zaman geçtikçe çürür.
Dünyanın her yerinde sanatı, sanatçıyı, niteliği, eleştirmenler belirlermiş, bir kalite kontrol mekanizmasının olması gerekirmiş ve sanatın başıbozuk bir hale gelmemesi için birinin çıkıp “dur” demesi gerekirmiş. İyi de sanatçı için karar verene kim karar verecek? Van Gogh gibi zamanında kendisi ile dalga geçilen ve açlıktan ölen bir adamın, bugün eserlerinin sanat şaheseri, kendisinin parlak sanatçı görüldüğünü düşünürsek buna sadece istisna diyebilir miyiz? Dünya tarihinde bunun tek olduğunu iddia etme gafletine dilimiz varır mı? O yükseklere çıkardığımız eleştirmenler Van Gogh hakkında ne demişlerdi acaba?
Sanat eseri zamana direnebilen eserdir. Amma bu ana kadar da herkesin emeğine saygı duyulmalıdır. Kimsenin sağa, sola sanatçılık payesi vermeye hakkı yoktur. O payeyi tarih verir.
Herkesin bir sanat tanımı ve sanatçı anlayışı olmalıdır. Ve herkes kendi bakış açısını sunmalı, tartışmalıdır. Ama bu, kimseye sanatı ve sanatçıyı belirlemek için merkezi bir konum verme aşamasına vardırılmamalıdır. Varırsa işte o zaman sanatın sonu olur. Çünkü sanat, özgür üretimdir.

Çatı, Sayı 1, Haziran 1996

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder