Kıbrıslı Türk solunun alanlar
mücadelesine bakışı genel olarak çarpıktır. Gençlik, kadın, işçi, kamu emekçisi
vb. mücadeleleri küçümseyen Kıbrıslı Türk solu, yasal parti çalışmasından öte
herhangi bir siyasal faaliyeti gereksiz görür. Tüm alanları yasal partiye tabi
kılan bu anlayış, solumuzun pratiğinin temel bir parçasıdır.
Öyle ki partilerin
“kadın kolları”, “gençlik kolları” gibi organları vardır ve el-ayak işleri bu
organlar aracılığı ile gördürülür. Seçim dönemlerinde oy toplamak maksatlı ev
ziyaretleri, balolar ve çaylar organize etmek “bayanlara” biçilen görevdir.
Gençler ise yine seçim dönemlerine özgü bir iki aylık ömrü olan “dergiler”
aracılığı ile “örgütlenerek”, bayrak sallamak, pankart tutmak, alan
düzenlemesi, afişleme, bildiri dağıtımı gibi hammalık işleri ile
görevlendirilirler. Teker teker sendikaların birer parti örgütü gibi
çalıştırılmasında en başarılı olan sol yapı CTP’dir. Bu konuda CTP ile
yarışamayacağını anlayan diğer partiler, sendikal çalışmayı neredeyse tamamen
CTP’ye terk etmiştir ve bu alanda kendi gücü ile bağımsızlığını koruyabilmiş olan
1-2 sendikaya kuyrukçuluk yapmak dışında herhangi bir pratikten yoksundurlar.
Bu durumun ortaya çıkmasında en temel
neden devrimci mücadelenin üç temel unsuru; ekonomik-demokratik mücadele, ideolojik
mücadele ve politik mücadelenin bütünlüklü bir çözümlemeye tabi tutulmamasıdır.
Böylesi bir bütünlüklü bakışın yokluğunda Kıbrıslı Türk solu her türlü
“mücadeleyi” yasal partinin günlük ihtiyaçları ve medyanın “kullanılması”
aracılığı ile yürütür. Ülkemizde medya bir haftalığına sussa halkın soldan
haberi olmayacaktır çünkü “mücadelenin” neredeyse tamamı basına verilen
demeçlerden oluşmaktadır. Organize edilen eylemler ise tamamen medyada yer
bulma amacı ile gerçekleştirilir ve neredeyse hiçbir eylem, (medyada yer bulsun
veya bulmasın) somut bir sorunun yerelindeki öznelerle buluşmak amacını gütmez.
Oysa Kıbrıslı Türk solu köken
itibariyle gençlik hareketinden doğmuştur bile denilebilir. Bugünkü sol
yelpazeyi şekillendiren üç ana damarın ikisi gençlik mücadelesinden gelmiştir.
Kıbrıs’a özgü ilişki ve çelişkilerin sonucu olarak ortaya çıkan TKP ve
devamcısı yapıları bir yana bırakırsak, revizyonist (CTP) siyaset ve devrimci (Halk-Der)
siyasetin ana örgütsel omurgaları Türkiye’de yüksek öğrenimini yaparken
solculaşan unsurlardan oluşmuştur. Revizyonist çizgi en başından beridir
herhangi bir alan örgütünün bağımsızlığını kabul etmediği gibi gençlik
mücadelesini de özel önemde bir mücadele alanı olarak bile görmemekteydi. Bu
bağlamda CTP, BKP gibi partilerin gençliği kollar içerisinde yasal partiye tabi
bir unsur olarak görmesi “normal” kabul edilebilir. Bu siyasal bakış açısı
“kendi gençlerini” partiye tabi kılarken, “bağımsız” görünümlü örgütlenmeler
yaratarak (Adalı Gençlik vb.) kadrolarını buradan devşireceği taze unsurlarla
besler. Ancak devrimci siyasetlerde özellikle önem verilen “bağımsız gençlik
örgütlenmesi” meselesinin daha sonra YKP gibi partilerde oluşturulan örgütlenmeler
aracılığı ile (YKP Gençlik) nasıl berhava edildiği özellikle ilginç bir
olgudur. Kısacası revizyonist, devrimci veya Kıbrıs koşullarına özgü
yöntemlerle oluşmuş bütün sol partilerin ortak noktası; (sonuna “kol” ekini
eklesin veya eklemesin) partiye bağlı gençlik örgütleri oluşturmak ve parti
dışı gençlik örgütlenmelerini de sadece kendi hegomonyası altındaysa
olumlayarak buralardan kadro devşirmektir.
Bağımsız gençlik örgütlenmesi fikriyatı
ise, gençliğin en genel çıkarlarının savunulacağı özgür bir örgütlenme alanını
ön varsayar. Böylesi bir örgütlenmede (tüm diğer alan örgütlenmelerinde olduğu
gibi) gençlik içerisindeki tüm farklı sol felsefelerin bulunabilmesi ve
önderlik mücadelesi verebilmesine uygun bir demokratik mekanizma hakim
kılınmalıdır. Gençliğin kendi dinamizmi içerisinden ileriye fırlayan kendi öz
kadroları aracılığı ile yürütülecek mücadeleler çeşitli alt başlıkları
içerebilir: Yüksek öğrenim gençliği, liseli gençlik, çalışan gençlik vb. Ancak
burada kıskançlıkla savunulması gereken nokta örgütsel bağımsızlık yani
örgütlenmenin herhangi bir partinin yolunu açan bir arca dönüştürülmemesi
noktasıdır.
Kısa bir gözlemle bile görülebilecek
olan parti gençlik kollarında “siyasallaşan” gençlerin, gençliğe özgü
sorunlarla neredeyse hiçbir bağının kalmadığı, yöneticilerin kararlarını
uygulayan basit birer kuklaya dönüştükleridir. Bu dönüşümün henüz tam anlamı
ile tamamlanmadığı dönemlerde gençlik örgütlerinin toplantılarında üretilen
“ortak kararların”, parti merkez organlarında “onaylanmaması” sonucunda,
“tükürdüğünü yalayan” gençlerin onurları fazlası ile kırıldı. Ancak şimdilerde
dönüşüm tamamlandığı ve gençler emirleri uygulamayı “parti disiplini” kabul
ettikleri için, neredeye hiçbir toplantıda hiçbir gençlik örgütü bağlayıcı bir
karar alamamakta, “önce bir içeri sormak” gerektiğini açık açık söyleyerek
topantılarda “gözlemci” rolünden öteye gidememektedir.
Dinamizm, isyan ve kabına sığmazlıkla
tanımlanan gençler; kendilerinin üstündeki mekanizmaların dikte ettirdiğini
savunan birer bürokrata dönüştürülmüşlerdir. Ne mensubu bulundukları partiler
gençlerin alacağı kararlara güvenmektedir ne de kendileri alacakları kararın
partiye uyup uymadığından emin olabilmektedir. Aslında bu durum çoğu zaman
partili gençlerin bilgisizliğinden değil, partilerinin ilkesiz ama konjektüre
göre tavır alan sözde taktiklerinden kaynaklanmaktadır. Yasal particiliğin
gerektirdiği ayak oyunlarına ve yanıltmacalara adapte olamayan birçok genç,
seçim döneminin heyecan dalgası söner sönmez depoltize olarak günlük hayatına
geri dönmektedir. Yasal parti felsefesini ve çıkara göre şekil değiştirmeyi
benimseyen “en yetenekliler” ise ya parti hiyerarşisinde hızla yükselmekte ya
da kişisel hırslarına uygun bir rota takip ederek partiden partiye
dolaşmaktadır. Öyle ki ülkemiz sol partilerinde 20 yaşına gelmeden 1-2 parti
değiştiren genç sayısı hiç de az değildir.
Ülkemizde devrimci bir parti
yaratılması mücadelesi, bu partinin içinden doğup büyüyeceği devrimci hareketin
yaratılmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Devrimci bir hareketin yaşam kaynağı ise
bağımsız alan örgütlülükleridir. Yani bağımsız kadın örgütlenmesi, bağımsız
sendikal örgütlenme ve bağımsız gençlik örgütlenmesi.
Gençlik örgütlenmeleri bağımsız hareket
edebildikleri dönemlerde ülkemiz siyasetine kalıcı izler bırakmışlardır. Hiç bir
tabuyu kabul etmeyen, sorgulayan, değiştiren, devindiren ve yaratıcı bir güçle
her zorluğun karşısına cesaretle çıkan gençlerin bu topraklarda söyleyecekleri
sözler, eyleyecekleri işler henüz bitmemiştir. Bugün önümüzde duran görev;
gençliğe hakettiği onuru yeniden kazandıracak bağımsız bir duruşu yeniden
yaygınlaştırmaktır. Kıbrıslı Türk solunun içinde bulunduğu tıkanıklığını
aşmasını sağlayacak olan da, halkımızı geleceğe umutla baktıracak olan da
budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder