10 Ocak 2010 Pazar

Bir Bürokrasi Hikayesi



2005 yılından beridir kamu emekçisi olarak çalışmaktayım. Kamu görevine başladığımda ilk yaptığım iş sendikalı olmaktı. Sendikalı çalışmanın her emekçinin hem hakkı hem de görevi olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple de bir sendikaya üye olabilme hakkını kazandığım anda hiç düşünmeden üye oldum. Ne yazık ki özel sektörde çalıştığım 4 yıl boyunca böyle bir şansım olmamıştı. Ancak konu bu olmasa da belirtmek isterim; ülkemizde özel sektör çalışanlarının sendikasız çalışması hepimizin yüz karasıdır. Bu konunun hükümetler tarafından çözülmeyeceği ortadadır. Mevcut sendikaların bu konuya el atması ve özelde sendikalaşmanın yolunu açmak için girişimlerde bulunması şarttır. Ancak kamu sendikaları bırakın özelde sendikalaşmanın yolunu açmayı; kamuda bile HEPSİ BERABER %50 örgütlülüğe sahiptir. Yani kamu emekçilerinin %50’si örgütsüz, geri kalan %50 de onlarca sendika arasında bölünmüş durumdadır. Neyse bu girişten sonra biz dönelim hikayemize…

2005 yılında KTAMS’a üye olurken; bürokratik, anti-demokratik bir yapısı olduğunu, üyeden çok partiye yakın olduğunu, üyesine inisiyatif vermekten korktuğunu, kadın emekçiler için özel talepleri olmadığını, ücret sendikacılığı yaptığını biliyordum. “Biliyordun da madem niye üye oldun?” diyecek olanlar olursa üç tane cevabım var:
1- Yukarda saydığım olumsuzluklar kamudaki tüm sendikalar için geçerlidir. Yani böyle olmayan bir sendika seçeneğim yoktu/yoktur! Üstelik ben sendikasız çalışmayı kendime hakaret sayarım!
2- KTAMS’a alternatifmiş gibi görünen sendika olan Kamu-Sen gerici ilişkilerin ağır bastığı sağ gelenekle yakın bağlara sahip bir sendikadır. Bu sendikaya üye olmayı dahi düşünemem!
3- Mücadeleye inanırım ve beğenmediğim yerden kaçmayı değil, kalıp mücadele etmeyi doğru bulurum.
Bilmeyenler için felsefemi kısaca özetleyeyim: Çalışanları bir araya getiren sendikalar her görüş için (sağ-sol-liberal-devrimci) ortak bir mücadele alanıdır. Bu alanda benimsemediğimiz bir görüş dahi yönetimde olsa mücadeleyi bırakmamak ve sendikal kararlara uymak gerekir. Gerçekten disiplinli bir mücadele eğer haklıysanız sizin anlayışınızı egemen kılacaktır. Oysa sendika yönetimini beğenmeyip 20 kişi bularak başka bir sendika kurmak veya sendikasız çalışmak da mümkündür. Ama böylesi bir yaklaşım alanın bütünlüğünü böler ve her türlü bölünmüşlük biz emekçilere değil bizi sömürenlere fayda sağlar…
KTAMS’a üye olduktan sonra sendikamın beğenmediğim yönlerini her platformda eleştirmeye başladım. Bunu yaparken sendikamın aldığı tüm kararlara da uydum. Ödenekli veya ödeneksiz tüm grevlere katıldım. Bana verilen her görevi de yerine getirdim. Süreç içinde; başka birisi talip olmadığı için ne yazık ki seçimsiz olarak, işyeri temsilcisi ve delege görevlerine de geldim. Ama dediğim gibi sendika dışında koyu bir KTAMS’çı olarak bilinmeme rağmen sendika içinde de KTAMS muhalifi olarak bilindim. Gerçi ben KTAMS muhalifi değil, KTAMS’ın mevcut yönetim anlayışının muhalifiyim ama ne yazık ki yöneticilerimizin birçoğu bu iki olgu arasındaki farkı anlayacak durumda değil veya anlamak işlerine gelmiyor.
Son yaşadığım olay ise tam anlamı ile taraji-komik bir hikayedir:
Facebook accauntumdan üye olduğum KTAMS sayfasını ziyaret ettiğim 21 Aralık Pazartesi günü gördüm ki sayfada ADMİN olarak yetkilendirilmişim. Sayfanın adresini arzu edenler için burada veriyorum:
Bu duruma hem şaşırdım hem de sevindim açıkçası. Şaşırmamın nedeni, katı bir bürokrasi ve üyenin her türlü inisiyatifinden çekinen bir yönetim anlayışının bana nasıl böyle bir yetki vermiş olabileceğini anlayamamam idi… Sevinmemin nedeni ise benim hiç beklemediğim bir esneklik gösterebilen sendikamın beni şaşırtmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirmemdi. Ama sonra öğrenecektim ki, ben bürokrasi denen şeyin nasıl bir şey olduğunu gerçekten anlamak için daha çoook fırın ekmek istiyordum.
Sayfaya admin olarak yetkilendirildiğimi gördüğüm anda bu yetki ile sayfa için ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Öncelikle yönetime muhalif fikirlerimi bir yana bırakarak sayfanın ve sendikanın genelini kapsayıcı şekilde hareket etmeliydim. Yani ilk iş olarak sendika yönetimini eleştirmek doğru olmazdı. Ama eleştirilerimin özüne dair şeyler yapabilirdim.
Mesela ben değil miydim üyeye daha çok katılım imkanı yaratılması gerektiğini söyleyen? O zaman hemen sayfanın TARTIŞMA kısmına bir başlık açtım. Ve buradan üyelere doğrudan doğruya bir soru sordum: “Göç Yasası'na karşı yürütülmekte olan mücadele şekilleri dışında, sizce başka ne yapılabilir?” Bu soruya cevap verecek olan üyenin yaratıcılığı belki yönetimin açılım yapmasını sağlayabilirdi… En azından ben öyle ümit ediyordum… Ama ne yazık ki başlığın altında hala tek bir yorum bile yok…
Diğer yandan mücadeleci geçmişi ile övünen sendikamızın (ki övünülecek bir mücadele geçmişi vardır gerçekten) facebook sayfasında tek bir eylem fotoğrafı olmadığını gördüm. Var olan fotolar genel kurullardan, yemeklerden, pikniklerden, balolardan yeme içme fotoğraflarıydı. Bunu eleştireceğime, durdum ve 28 Ekim 23 Kasım eylemlerinden sendikamızın bayrağı da görünen fotoğrafları sayfaya ekledim. Göç Yasası’na karşı olan sendikamızın sayfasına “GÖÇ YASASINA HAYIR” stikerini ekledim. Böylece hem mücadeleci kimliğimizi ön plana almayı hem de diğer üyelere de fotoğraf ekleme konusunda teşvik edici olmayı istiyordum…
Başka neler yaptım? Baktım ve gördüm ki; binlerce üyesi olan sendikamızın facebook grubunda sadece 105 kişi var. Bu 105 kişinin birçoğu da kamu emekçisi değil aksine CTP’ye yakın şahsiyetler. Üye sayısını arttıra bilmek için kendi arkadaş listemden kamu emekçisi olduğunu bildiğim yaklaşık 150 kişiye üyelik daveti gönderdim. Bugün itibariyle grubun üye sayısı 177dir… Ayrıca tüm grup üyelerine mail atarak kamu emekçisi olduğunu bildikleri arkadaşlarını grubumuza davet etmelerini rica ettim.
İşte kısa adminlik maceram boyunca yaptıklarım bunlardan ibarettir.
Sonra ne mi oldu? Sonra olanlar bu nota adını veren hikayenin kendisidir…
Benim yakın temas içinde olduğum KTAMS yöneticisi bir arkadaşım (başka bir aday olmadığı için o da seçilememiştir ne yazık ki) apar topar odama gelerek benimle bir konuda konuşmak istediğini, ama benim kırılmamı istemediği söyledi. Kendisine kırılmayacağım konusunda beyan verdikten sonra bana söylenenler şu:
Benim KTAMS sayfasında yetkili olduğumu gören bazı kişiler sendikayı telefonla uyarmışlar. Bu kişilerin kaç kişi olduklarını bilmiyorum ama sayılarının birden fazla olduğunu anladım. Benim yönetim kurulunda olmadığımı bu yüzden de KTAMS’ın bir sayfasında admin olamayacağımı söylemişler. Demokrasi ve mevki-makam konularında çok hassas olan yöneticilerimiz de benim nasıl olup da sayfada yetkili olabildiğimi bilmediklerini belirtmişler. Bana sorulan birinci soru şuydu: “Seni kim admin yaptı?” Facebook ve facebook grupları hakkında en ufak bir fikir sahibi olan herkesin de bildiği gibi; sizi kimin admin yaptığını bilmeniz mümkün değildir. Velev ki o kişi size bunu söylesin… Bana bunu söyleyen biri olmamıştı ben bunu tesadüfen görmüştüm. Hatta ne zaman admin olduğumu bile bilmiyordum. Bana sorulan ikinci soru ise “Seni adminlikten çıkarırsak ne dersin?” şeklindeydi. Buna cevabım ise “siz bilirsiniz” şeklinde oldu. Bunu doğru bulmadığımı üyeye inisiyatif verilmesinin gerektiğini, yaptığım işleri (ki yukarda ne olduklarını saydım) yanlış bulup bulmadıklarını sordum. Ama aldığım cevap yaptığım şeylerle değil benim YÖNETİCİ OLMAYIŞIM ile ilgiliydi. Yani bu sendikada size inisiyatif verilebilmesi için yönetici olmanız gerekiyordu. Bir de çok ilginç bir yaklaşımla KTAMS’ın sayfasının hacklendiği gibi bir yorumla da karşılaştım. Bilen bilir, facebookta grup sayfalarını hacklemek mümkün değildir. Ama bunu anlatmak da mümkün olmadı. Biraz daha adım hackere bile çıkabilirdi. Gerçi sayfayı hackleyip ondan sonra hiçbir şey yapmamış olmam da çok ilginç bir konu ama J
Uzatmayalım ben o günden sonra ne zaman adminlikten çıkarılacağımı beklemeye başladım. Ama bu bir türlü olmuyordu. Gene iyimser bir düşünceye kapıldım ve yönetici arkadaşların konuyu tekrar düşünerek böylesi bir aşırı bürokrasiye gerek olmadığı fikrine vardıkları sonucuna vardım. Ta ki telefonumun çaldığı bir gün yine aynı yönetici arkadaştan uğraşmalarına rağmen beni adminlikten çıkaramadıklarını öğrenene kadar! Grubun Creatör’ü (yaratıcı) olan arkadaş uğraşıyormuş ama yapamıyormuş… Arkadaşa bunun mümkün olmadığını bir grubu yaratan kişinin her konuda TAM yetkili olduğunu izah ettim. Benim kendi kendimi adminlikten çıkarabileceğimi ama bunu doğru bulmadığımı, sendikanın bunu yapma hakkı olduğunu buna da saygı duyduğumu ama inanmadım bir şeyi kendi elimle yapmayacağımı anlatmaya çalıştım. Aldığım cevap şuydu “kim hacklediyse çok güzel hacklemiş” Al da bozur!
Bunun üzerine konu ile daha yakından ilgilenmeye karar verdim. Sayfaya girerek kimlerin admin olduğuna ve yetkilerine bakmaya başladım. Sayfaya girdiğimde gördüğüm bir diğer şey ise benim admin olduktan sonra davet ettiğim başka bir KTAMS üye ve delegesi olan arkadaşın (ismini vermekte sakınca yok, Hasan Solyalı) sendikanın mevcut yapısına dair eleştirisi ve sorusuydu. Bu soruya da cevap verdim ve kaygılarını paylaştığımı, yöneticilerimizin de aynı kaygıları paylaşması durumunda sendikamız gibi yılların mücadelecisi bir sendikanın kolayca ayağa kalkabileceğini yazdım.
O gün sayfadaki yeki durumu şöyleydi: TEK ADMİN BENDİM! Komedi gibi ama creator konumundaki Cemil Garip arkadaş dahi admin değildi! Hemen bu durumun nasıl ortaya çıkmış olabileceğini araştırdım. Belli ki Cemil Garip KTAMS grubunu kurmuş. Sonra kendi dışında birilerine admin yetkisi vermiş. İlk gruba girdiğim zamanlar dört beş kişinin admin olduğunu hatırlıyorum. Sonra nasıl olduysa bu insanlar ya kendi kendilerini adminlikten çıkarmışlar ya da birbirlerini silmişler. Ne olmuş nasıl olmuş bilmem mümkün değil, ama Cemil Garip’i (herhangi bir grubun creatorunu) kendi dışında hiç kimsenin adminlikten çıkarması mümkün değil! İsterseniz siz de bir grup kurarak bunu deneyebilirsiniz. Yani Cemil Garip garip bir şekilde kendi kendini adminlikten çıkarmış… Bu arada da ya Cemil ya da o ara admin yetkisi almış olan birisi beni admin yapmış… Kısacası sonuçta grupta TEK ADMİN ben kalmışım. Yani grubu silebilmek dahil istediğim her şeyi yapabilecek konumdayım. Bu durumdan bürokrasi ile ilgili öğrendiğim bir başka bilgi, tüm o katı prosedürlerin, bilgisizlikten kaynaklı korku olduğudur. Yani konulara hakim olan insanların rahatlığının değil, alaca karanlıkta yaşayan insanların kendi dışında ilerleyen ve kontrol etmek için tüm canlılığını öldürmek zorunda oldukları hayata karşı korkusunun bir ürünüdür bürokrasi… Sen önce grup aç sonra kendi kendinin yetkilerini kaldır, en sonunda da paranoyakça hacklenmekten bahset. Kendi adıma facebook grubu hacklemek mümkün olsa ve ben de bunu yapabilsem hackleyeceğim yüzlerce cinsiyetçi, faşist site dururken KTAMS’ın grubunu hacleyip de ne yapacağım? Ama gel de bunu “her şeyi bilen” ve asla senden bir şey öğrenmemeye ant içmiş yöneticilere anlat!
Neyse, hemen Cemil Garip’e admin yetkisi verdim. Sonra da kendisine bir mail atarak beni gruptan silmek için ne yapması gerektiğini izah ettim. Belki biliyordu belki bilmiyordu ama ben anlatayım dedim ne olur ne olmaz! Ve 11 Ocak 2009 günü sayfaya girdiğimde en sonunda adminlikten azad edildiğimi gördüm! Niyetim adminlikten alınınca grubun duvarına bir şeyler yazmak ve kendi üyesine inisiyatif vermekten korkan bürokratik anlayışı eleştirmekti. Bu yazıda, üyeleri süreçlere ortak etmenin, üyelerin fikrini ısrarla almaya çalışmanın, yani olabildiğince doğrudan demokrasi mantığına uygun hareket etmenin sendikaya zarar değil fayda getireceğini vurgulamayı düşünüyordum. Ama işler benim düşündüğümden çok farklıymış… Çünkü bugün gördüğüm şey sadece adminlikten alınmış olduğum değildi. Bakın başka neler gördüm:
a- Grup duvarına Hasan Solyalı tarafından yazılan, sendikaya yönelik eleştiri ve kaygılar içeren yorum ve o yoruma benim yazdığım cevap SİLİNMİŞTİ. Hiçbir hakaret içermeyen, tamamen üyesinin kendi sendikasını sorgulama hakkını kullanmasından ibaret olan bu yorumun neden silindiği ise izah edilme gereği duyulmamıştı. KOSKOCA YÖNETİCİLERİN BİZİ MUHATTAP ALMASINI BEKLEYEREK belki de kendimizi bir şey zannediyoruzdur ama kendinden emin ve ne yaptığını bilen yöneticilerin böylesi sorgulamaları (hem de yıkıcı değil yapıcı sorgulamaları) tartışma, sendikal dinamizm ve yöneticilerin kendini üyelere anlatmasında bir fırsat olarak değerlendirmesini beklerdim.
b- Grup üyelerinin duvara yazı yazma hakkı kaldırılmıştır. Facebooktaki gerici ve faşist grupların bile üyeleri kendi gruplarının duvarına yazı yazabiliyorken ilerici bir demokratik kitle örgütü (gerçi bazı yöneticilerimiz sivil toplum örgütü diyor ama) olan KTAMS’ın facebook grubunda ARTIK üyeler duvara hiçbir şey yazamamaktadır. Oysa bir sendika üyesi grup duvarına eleştiri yazabileceği gibi, işyerinde yaşanan bir sorunu veya özlük hakları ile ilgili bir soruyu da yazabilir. Yöneticiler eleştirilere de sorulara da yanıt vermeyi severek yapmalıdırlar. Sonuçta sendika yönetimine gönüllü olan kendileridir ve üyenin sendika içinde sessiz sessiz oturmasını isteyen bir anlayış aynı üyenin hükümetin icraatlarına direnmesini nasıl bekleyebilir?
c- Grup üyelerinin gruba fotoğraf ekleme hakkı kaldırılmıştır. Düşünsenize gerçekleşen bir eylemde veya spontane olarak gelişen bir iş yeri sorununda üyelerin kullanabileceği görsellik içeren bir araç, sendika tarafından ortadan kaldırılmıştır. Yani benim işyerimde küçük bir odada oturan beş kişiyi fotoğraflayarak veya tuvaletlerin rezalet halini fotoğraflayarak sendikamın sayfasında yayınlama, böylece işyerimdeki sorunları birinci elden dile getirme hakkım sendikamın kendi eli ile ortadan kaldırılmış oluyor. Fotoğrafı çek yöneticilere gönder, arada yanlışlıkla kendi kendilerini adminlikten çıkarmazlar ve fotoğrafı da uygun bulurlarsa yayınlasınlar! İşte 21. Yüzyılın sendikacılık anlayışı!
d- Grup üyelerinin diğer kişileri gruba davet etme hakkı kaldırılmıştır. Yani bir kamu emekçisi başka bir kamu emekçisini sendikasının grubuna davet edemeyecek, gruba sadece admin yetkisi bulunan yöneticilerin davet ettiği kişiler üye olabilecek. Bu durumda ya yöneticilerimiz bütün kamu emekçilerini kişisel olarak tanımaktadır ya da kendilerinin tanımadığı herkesi grupta bir tehlike olarak görmektedirler… Böylesi bir durumda 177 gibi komik bir rakamda kalan grup üyeliği nasıl arttırılacaktır?
Gördüğünüz gibi sayfada sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan edilmiş durumdadır. Facebookta üyesinin fotoğraf ekleyemediği veya duvarına yazı yazamadığı başka kaç grup vardır bilemiyorum. En azından benim üye olduğum hiçbir grupta böyle bir uygulama yok. Acaba CTP’nin grubunda var mı? Üye olmadığım için bilemiyorum. Bilen varsa lütfen bana da haber versin…
İnternetin de içerisinde bulunduğu iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, insanlar arası fikir, bilgi alışverişinin doruk noktasına çıkmasında bir fırsat olarak algılanmalıdır. Bugün dünyada vatandaşlara özel şifrelerle accaunt açılması ve anlık meselelerle ilgili hükümetin düzenleyeceği referandumlara internet üzerinden katılınabilmesi gibi yöntemler tartışılmaktadır. Demokrasiyi içselleştirmiş her birey ve örgüt, demokrasinin en ideal biçiminin DOĞRUDAN DEMOKRASİ olduğunu bilir. Doğrudan demokrasinin uygulanamamasının gerekçesi olarak ortaya çıkarılan birçok olgu iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle ortadan kalkarken KTAMS ne yapıyor? Facebook’ta grup açıyor ama üyenin fikrini, sorusunu, sorununu, eleştirisini iletebileceği kanalları da tıkıyor. Yani “ben söylerim siz dinlersiniz” “genel kurulda oyunuzu kullanırsınız geriye kalan tüm vakitlerde yöneticiler ne karar verirse o olur” “genel kurulda bile oy kullanamazsınız çünkü sendikada delegelik sistemi var” anlayışı ile en ilkel demokrasinin bile gerisinde bir anlayışla hareket ediyor. Bizim sendikamız demokrasi anlayışında kendisi bu durumdayken, hükümetlerden nasıl demokrasi talep edecektir veya ne yüzle talep edecektir acaba?
Birçok büyüğüm bana diyor ki: “Gel X sendikaya katıl”, “KTAMS’da bir şey yapamazsın” “Seni atacaklar” “En sonunda usanıp istifa edeceksin” vb. Gerek deneyimlerine gerekse fikirlerine saygım sonsuz olmasına rağmen ben de diyorum ki; bu sendika, yöneticilerinin malı değildir. Bu sendikanın üyesi eğer bir dönüşüm olasılığına ikna edilebilirse, karşısına konulacak her engeli aşmaya yeteneklidir. Bu sendikadan beni kapıdan çıkarsalar bacadan girerim, sendikamın yönetiminde yapılan hatalardan dolayı sendikamın kendisinden soğumam! Resmi olarak kovulmadığım sürece bu sendika içinde, eğer bir gün o günleri de görürsek sendikamın dışında ama herhangi bir kamu emekçisi hareketinin KTAMS üyelerini içermeden başarıya ulaşamayacağının bilinciyle ve uyuyan devi bir gün uyandırmak umuduyla mücadele etmeye devam edeceğim.
Şarkıda şöyle deniliyordu “Sana kutsal gelen 1000 yıllık çınar, fiske vuruşuyla yıkılır bir gün.” Ben de diyorum ki yeni teknolojilere ilişkin cehaleti, kamu emekçileri kitlesinin yapısındaki değişimi kavramaktaki yeteneksizliği ve bürokratik kastlaşmayı kırmaktaki isteksizliği ile kendi altını kendisi oyan bu her şeye muktedir, her yere eli uzanan, her köşede bir çıkar ilişkisi kurmuş, değişmez değiştirilemez sanılan anlayış, bir gün yerle bir olacak. Bunu bugün değilse bile yarın hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Çünkü bu doğanın da toplumsal yaşamın da kanunudur: Zamanında hangi olumlu amaca hizmet etmiş olursa olsun miyadı dolan her fikir, miyadı dolan her yöntem, miyadı dolan her pratik yerini yeni koşullara uygun olana bırakmak zorundadır. Ve istese de istemese de bırakacaktır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder