2005 yılından beridir kamu emekçisi
olarak çalışmaktayım. Kamu görevine başladığımda ilk yaptığım iş sendikalı
olmaktı. Sendikalı çalışmanın her emekçinin hem hakkı hem de görevi olduğunu
düşünüyorum. Bu sebeple de bir sendikaya üye olabilme hakkını kazandığım anda hiç
düşünmeden üye oldum. Ne yazık ki özel sektörde çalıştığım 4 yıl boyunca böyle
bir şansım olmamıştı. Ancak konu bu olmasa da belirtmek isterim; ülkemizde özel
sektör çalışanlarının sendikasız çalışması hepimizin yüz karasıdır. Bu konunun
hükümetler tarafından çözülmeyeceği ortadadır. Mevcut sendikaların bu konuya el
atması ve özelde sendikalaşmanın yolunu açmak için girişimlerde bulunması
şarttır. Ancak kamu sendikaları bırakın özelde sendikalaşmanın yolunu açmayı;
kamuda bile HEPSİ BERABER %50 örgütlülüğe sahiptir. Yani kamu emekçilerinin
%50’si örgütsüz, geri kalan %50 de onlarca sendika arasında bölünmüş
durumdadır. Neyse bu girişten sonra biz dönelim hikayemize…
2005 yılında KTAMS’a üye olurken;
bürokratik, anti-demokratik bir yapısı olduğunu, üyeden çok partiye yakın
olduğunu, üyesine inisiyatif vermekten korktuğunu, kadın emekçiler için özel
talepleri olmadığını, ücret sendikacılığı yaptığını biliyordum. “Biliyordun da
madem niye üye oldun?” diyecek olanlar olursa üç tane cevabım var:
1- Yukarda saydığım olumsuzluklar
kamudaki tüm sendikalar için geçerlidir. Yani böyle olmayan bir sendika
seçeneğim yoktu/yoktur! Üstelik ben sendikasız çalışmayı kendime hakaret
sayarım!
2- KTAMS’a alternatifmiş gibi görünen
sendika olan Kamu-Sen gerici ilişkilerin ağır bastığı sağ gelenekle yakın
bağlara sahip bir sendikadır. Bu sendikaya üye olmayı dahi düşünemem!
3- Mücadeleye inanırım ve beğenmediğim
yerden kaçmayı değil, kalıp mücadele etmeyi doğru bulurum.
Bilmeyenler için felsefemi kısaca
özetleyeyim: Çalışanları bir araya getiren sendikalar her görüş için
(sağ-sol-liberal-devrimci) ortak bir mücadele alanıdır. Bu alanda
benimsemediğimiz bir görüş dahi yönetimde olsa mücadeleyi bırakmamak ve sendikal
kararlara uymak gerekir. Gerçekten disiplinli bir mücadele eğer haklıysanız
sizin anlayışınızı egemen kılacaktır. Oysa sendika yönetimini beğenmeyip 20
kişi bularak başka bir sendika kurmak veya sendikasız çalışmak da mümkündür.
Ama böylesi bir yaklaşım alanın bütünlüğünü böler ve her türlü bölünmüşlük biz
emekçilere değil bizi sömürenlere fayda sağlar…
KTAMS’a üye olduktan sonra sendikamın
beğenmediğim yönlerini her platformda eleştirmeye başladım. Bunu yaparken
sendikamın aldığı tüm kararlara da uydum. Ödenekli veya ödeneksiz tüm grevlere
katıldım. Bana verilen her görevi de yerine getirdim. Süreç içinde; başka
birisi talip olmadığı için ne yazık ki seçimsiz olarak, işyeri temsilcisi ve
delege görevlerine de geldim. Ama dediğim gibi sendika dışında koyu bir
KTAMS’çı olarak bilinmeme rağmen sendika içinde de KTAMS muhalifi olarak
bilindim. Gerçi ben KTAMS muhalifi değil, KTAMS’ın mevcut yönetim anlayışının
muhalifiyim ama ne yazık ki yöneticilerimizin birçoğu bu iki olgu arasındaki
farkı anlayacak durumda değil veya anlamak işlerine gelmiyor.
Son yaşadığım olay ise tam anlamı ile
taraji-komik bir hikayedir:
Facebook accauntumdan üye olduğum
KTAMS sayfasını ziyaret ettiğim 21 Aralık Pazartesi günü gördüm ki sayfada
ADMİN olarak yetkilendirilmişim. Sayfanın adresini arzu edenler için burada
veriyorum:
Bu duruma hem şaşırdım hem de sevindim
açıkçası. Şaşırmamın nedeni, katı bir bürokrasi ve üyenin her türlü
inisiyatifinden çekinen bir yönetim anlayışının bana nasıl böyle bir yetki
vermiş olabileceğini anlayamamam idi… Sevinmemin nedeni ise benim hiç
beklemediğim bir esneklik gösterebilen sendikamın beni şaşırtmasını olumlu bir gelişme
olarak değerlendirmemdi. Ama sonra öğrenecektim ki, ben bürokrasi denen şeyin
nasıl bir şey olduğunu gerçekten anlamak için daha çoook fırın ekmek
istiyordum.
Sayfaya admin olarak
yetkilendirildiğimi gördüğüm anda bu yetki ile sayfa için ne yapabileceğimi
düşünmeye başladım. Öncelikle yönetime muhalif fikirlerimi bir yana bırakarak
sayfanın ve sendikanın genelini kapsayıcı şekilde hareket etmeliydim. Yani ilk
iş olarak sendika yönetimini eleştirmek doğru olmazdı. Ama eleştirilerimin
özüne dair şeyler yapabilirdim.
Mesela ben değil miydim üyeye daha çok
katılım imkanı yaratılması gerektiğini söyleyen? O zaman hemen sayfanın
TARTIŞMA kısmına bir başlık açtım. Ve buradan üyelere doğrudan doğruya bir soru
sordum: “Göç Yasası'na karşı
yürütülmekte olan mücadele şekilleri dışında, sizce başka ne yapılabilir?” Bu
soruya cevap verecek olan üyenin yaratıcılığı belki yönetimin açılım yapmasını
sağlayabilirdi… En azından ben öyle ümit ediyordum… Ama ne yazık ki başlığın
altında hala tek bir yorum bile yok…
Diğer yandan mücadeleci geçmişi ile
övünen sendikamızın (ki övünülecek bir mücadele geçmişi vardır gerçekten)
facebook sayfasında tek bir eylem fotoğrafı olmadığını gördüm. Var olan fotolar
genel kurullardan, yemeklerden, pikniklerden, balolardan yeme içme
fotoğraflarıydı. Bunu eleştireceğime, durdum ve 28 Ekim 23 Kasım eylemlerinden
sendikamızın bayrağı da görünen fotoğrafları sayfaya ekledim. Göç Yasası’na
karşı olan sendikamızın sayfasına “GÖÇ YASASINA HAYIR” stikerini ekledim. Böylece
hem mücadeleci kimliğimizi ön plana almayı hem de diğer üyelere de fotoğraf
ekleme konusunda teşvik edici olmayı istiyordum…
Başka neler yaptım? Baktım ve gördüm
ki; binlerce üyesi olan sendikamızın facebook grubunda sadece 105 kişi var. Bu
105 kişinin birçoğu da kamu emekçisi değil aksine CTP’ye yakın şahsiyetler. Üye
sayısını arttıra bilmek için kendi arkadaş listemden kamu emekçisi olduğunu
bildiğim yaklaşık 150 kişiye üyelik daveti gönderdim. Bugün itibariyle grubun
üye sayısı 177dir… Ayrıca tüm grup üyelerine mail atarak kamu emekçisi olduğunu
bildikleri arkadaşlarını grubumuza davet etmelerini rica ettim.
İşte kısa adminlik maceram boyunca
yaptıklarım bunlardan ibarettir.
Sonra ne mi oldu? Sonra olanlar bu
nota adını veren hikayenin kendisidir…
Benim yakın temas içinde olduğum KTAMS
yöneticisi bir arkadaşım (başka bir aday olmadığı için o da seçilememiştir ne
yazık ki) apar topar odama gelerek benimle bir konuda konuşmak istediğini, ama
benim kırılmamı istemediği söyledi. Kendisine kırılmayacağım konusunda beyan
verdikten sonra bana söylenenler şu:
Benim KTAMS sayfasında yetkili
olduğumu gören bazı kişiler sendikayı telefonla uyarmışlar. Bu kişilerin kaç
kişi olduklarını bilmiyorum ama sayılarının birden fazla olduğunu anladım.
Benim yönetim kurulunda olmadığımı bu yüzden de KTAMS’ın bir sayfasında admin
olamayacağımı söylemişler. Demokrasi ve mevki-makam konularında çok hassas olan
yöneticilerimiz de benim nasıl olup da sayfada yetkili olabildiğimi
bilmediklerini belirtmişler. Bana sorulan birinci soru şuydu: “Seni kim admin
yaptı?” Facebook ve facebook grupları hakkında en ufak bir fikir sahibi olan
herkesin de bildiği gibi; sizi kimin admin yaptığını bilmeniz mümkün değildir.
Velev ki o kişi size bunu söylesin… Bana bunu söyleyen biri olmamıştı ben bunu
tesadüfen görmüştüm. Hatta ne zaman admin olduğumu bile bilmiyordum. Bana
sorulan ikinci soru ise “Seni adminlikten çıkarırsak ne dersin?” şeklindeydi.
Buna cevabım ise “siz bilirsiniz” şeklinde oldu. Bunu doğru bulmadığımı üyeye
inisiyatif verilmesinin gerektiğini, yaptığım işleri (ki yukarda ne olduklarını
saydım) yanlış bulup bulmadıklarını sordum. Ama aldığım cevap yaptığım şeylerle
değil benim YÖNETİCİ OLMAYIŞIM ile ilgiliydi. Yani bu sendikada size inisiyatif
verilebilmesi için yönetici olmanız gerekiyordu. Bir de çok ilginç bir
yaklaşımla KTAMS’ın sayfasının hacklendiği gibi bir yorumla da karşılaştım.
Bilen bilir, facebookta grup sayfalarını hacklemek mümkün değildir. Ama bunu
anlatmak da mümkün olmadı. Biraz daha adım hackere bile çıkabilirdi. Gerçi
sayfayı hackleyip ondan sonra hiçbir şey yapmamış olmam da çok ilginç bir konu
ama J
Uzatmayalım ben o günden sonra ne
zaman adminlikten çıkarılacağımı beklemeye başladım. Ama bu bir türlü
olmuyordu. Gene iyimser bir düşünceye kapıldım ve yönetici arkadaşların konuyu
tekrar düşünerek böylesi bir aşırı bürokrasiye gerek olmadığı fikrine
vardıkları sonucuna vardım. Ta ki telefonumun çaldığı bir gün yine aynı
yönetici arkadaştan uğraşmalarına rağmen beni adminlikten çıkaramadıklarını
öğrenene kadar! Grubun Creatör’ü (yaratıcı) olan arkadaş uğraşıyormuş ama
yapamıyormuş… Arkadaşa bunun mümkün olmadığını bir grubu yaratan kişinin her
konuda TAM yetkili olduğunu izah ettim. Benim kendi kendimi adminlikten
çıkarabileceğimi ama bunu doğru bulmadığımı, sendikanın bunu yapma hakkı
olduğunu buna da saygı duyduğumu ama inanmadım bir şeyi kendi elimle
yapmayacağımı anlatmaya çalıştım. Aldığım cevap şuydu “kim hacklediyse çok
güzel hacklemiş” Al da bozur!
Bunun üzerine konu ile daha yakından
ilgilenmeye karar verdim. Sayfaya girerek kimlerin admin olduğuna ve
yetkilerine bakmaya başladım. Sayfaya girdiğimde gördüğüm bir diğer şey ise
benim admin olduktan sonra davet ettiğim başka bir KTAMS üye ve delegesi olan
arkadaşın (ismini vermekte sakınca yok, Hasan Solyalı) sendikanın mevcut yapısına
dair eleştirisi ve sorusuydu. Bu soruya da cevap verdim ve kaygılarını
paylaştığımı, yöneticilerimizin de aynı kaygıları paylaşması durumunda
sendikamız gibi yılların mücadelecisi bir sendikanın kolayca ayağa
kalkabileceğini yazdım.
O gün sayfadaki yeki durumu şöyleydi:
TEK ADMİN BENDİM! Komedi gibi ama creator konumundaki Cemil Garip arkadaş dahi
admin değildi! Hemen bu durumun nasıl ortaya çıkmış olabileceğini araştırdım.
Belli ki Cemil Garip KTAMS grubunu kurmuş. Sonra kendi dışında birilerine admin
yetkisi vermiş. İlk gruba girdiğim zamanlar dört beş kişinin admin olduğunu
hatırlıyorum. Sonra nasıl olduysa bu insanlar ya kendi kendilerini adminlikten
çıkarmışlar ya da birbirlerini silmişler. Ne olmuş nasıl olmuş bilmem mümkün
değil, ama Cemil Garip’i (herhangi bir grubun creatorunu) kendi dışında hiç kimsenin
adminlikten çıkarması mümkün değil! İsterseniz siz de bir grup kurarak bunu
deneyebilirsiniz. Yani Cemil Garip garip bir şekilde kendi kendini adminlikten
çıkarmış… Bu arada da ya Cemil ya da o ara admin yetkisi almış olan birisi beni
admin yapmış… Kısacası sonuçta grupta TEK ADMİN ben kalmışım. Yani grubu silebilmek
dahil istediğim her şeyi yapabilecek konumdayım. Bu durumdan bürokrasi ile
ilgili öğrendiğim bir başka bilgi, tüm o katı prosedürlerin, bilgisizlikten
kaynaklı korku olduğudur. Yani konulara hakim olan insanların rahatlığının
değil, alaca karanlıkta yaşayan insanların kendi dışında ilerleyen ve kontrol
etmek için tüm canlılığını öldürmek zorunda oldukları hayata karşı korkusunun
bir ürünüdür bürokrasi… Sen önce grup aç sonra kendi kendinin yetkilerini
kaldır, en sonunda da paranoyakça hacklenmekten bahset. Kendi adıma facebook
grubu hacklemek mümkün olsa ve ben de bunu yapabilsem hackleyeceğim yüzlerce
cinsiyetçi, faşist site dururken KTAMS’ın grubunu hacleyip de ne yapacağım? Ama
gel de bunu “her şeyi bilen” ve asla senden bir şey öğrenmemeye ant içmiş yöneticilere
anlat!
Neyse, hemen Cemil Garip’e admin
yetkisi verdim. Sonra da kendisine bir mail atarak beni gruptan silmek için ne
yapması gerektiğini izah ettim. Belki biliyordu belki bilmiyordu ama ben anlatayım
dedim ne olur ne olmaz! Ve 11 Ocak 2009 günü sayfaya girdiğimde en sonunda
adminlikten azad edildiğimi gördüm! Niyetim adminlikten alınınca grubun
duvarına bir şeyler yazmak ve kendi üyesine inisiyatif vermekten korkan
bürokratik anlayışı eleştirmekti. Bu yazıda, üyeleri süreçlere ortak etmenin, üyelerin
fikrini ısrarla almaya çalışmanın, yani olabildiğince doğrudan demokrasi
mantığına uygun hareket etmenin sendikaya zarar değil fayda getireceğini
vurgulamayı düşünüyordum. Ama işler benim düşündüğümden çok farklıymış… Çünkü
bugün gördüğüm şey sadece adminlikten alınmış olduğum değildi. Bakın başka
neler gördüm:
a- Grup duvarına Hasan Solyalı
tarafından yazılan, sendikaya yönelik eleştiri ve kaygılar içeren yorum ve o
yoruma benim yazdığım cevap SİLİNMİŞTİ. Hiçbir hakaret içermeyen, tamamen
üyesinin kendi sendikasını sorgulama hakkını kullanmasından ibaret olan bu
yorumun neden silindiği ise izah edilme gereği duyulmamıştı. KOSKOCA
YÖNETİCİLERİN BİZİ MUHATTAP ALMASINI BEKLEYEREK belki de kendimizi bir şey
zannediyoruzdur ama kendinden emin ve ne yaptığını bilen yöneticilerin böylesi
sorgulamaları (hem de yıkıcı değil yapıcı sorgulamaları) tartışma, sendikal
dinamizm ve yöneticilerin kendini üyelere anlatmasında bir fırsat olarak
değerlendirmesini beklerdim.
b- Grup üyelerinin duvara yazı yazma
hakkı kaldırılmıştır. Facebooktaki gerici ve faşist grupların bile üyeleri kendi
gruplarının duvarına yazı yazabiliyorken ilerici bir demokratik kitle örgütü
(gerçi bazı yöneticilerimiz sivil toplum örgütü diyor ama) olan KTAMS’ın
facebook grubunda ARTIK üyeler duvara hiçbir şey yazamamaktadır. Oysa bir
sendika üyesi grup duvarına eleştiri yazabileceği gibi, işyerinde yaşanan bir
sorunu veya özlük hakları ile ilgili bir soruyu da yazabilir. Yöneticiler
eleştirilere de sorulara da yanıt vermeyi severek yapmalıdırlar. Sonuçta
sendika yönetimine gönüllü olan kendileridir ve üyenin sendika içinde sessiz
sessiz oturmasını isteyen bir anlayış aynı üyenin hükümetin icraatlarına
direnmesini nasıl bekleyebilir?
c- Grup üyelerinin gruba fotoğraf
ekleme hakkı kaldırılmıştır. Düşünsenize gerçekleşen bir eylemde veya spontane
olarak gelişen bir iş yeri sorununda üyelerin kullanabileceği görsellik içeren
bir araç, sendika tarafından ortadan kaldırılmıştır. Yani benim işyerimde küçük
bir odada oturan beş kişiyi fotoğraflayarak veya tuvaletlerin rezalet halini
fotoğraflayarak sendikamın sayfasında yayınlama, böylece işyerimdeki sorunları
birinci elden dile getirme hakkım sendikamın kendi eli ile ortadan kaldırılmış
oluyor. Fotoğrafı çek yöneticilere gönder, arada yanlışlıkla kendi kendilerini
adminlikten çıkarmazlar ve fotoğrafı da uygun bulurlarsa yayınlasınlar! İşte
21. Yüzyılın sendikacılık anlayışı!
d- Grup üyelerinin diğer kişileri
gruba davet etme hakkı kaldırılmıştır. Yani bir kamu emekçisi başka bir kamu
emekçisini sendikasının grubuna davet edemeyecek, gruba sadece admin yetkisi
bulunan yöneticilerin davet ettiği kişiler üye olabilecek. Bu durumda ya
yöneticilerimiz bütün kamu emekçilerini kişisel olarak tanımaktadır ya da
kendilerinin tanımadığı herkesi grupta bir tehlike olarak görmektedirler…
Böylesi bir durumda 177 gibi komik bir rakamda kalan grup üyeliği nasıl arttırılacaktır?
Gördüğünüz gibi sayfada sıkıyönetim
veya olağanüstü hal ilan edilmiş durumdadır. Facebookta üyesinin fotoğraf
ekleyemediği veya duvarına yazı yazamadığı başka kaç grup vardır bilemiyorum.
En azından benim üye olduğum hiçbir grupta böyle bir uygulama yok. Acaba
CTP’nin grubunda var mı? Üye olmadığım için bilemiyorum. Bilen varsa lütfen
bana da haber versin…
İnternetin de içerisinde bulunduğu
iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, insanlar arası fikir, bilgi
alışverişinin doruk noktasına çıkmasında bir fırsat olarak algılanmalıdır. Bugün
dünyada vatandaşlara özel şifrelerle accaunt açılması ve anlık meselelerle
ilgili hükümetin düzenleyeceği referandumlara internet üzerinden
katılınabilmesi gibi yöntemler tartışılmaktadır. Demokrasiyi içselleştirmiş her
birey ve örgüt, demokrasinin en ideal biçiminin DOĞRUDAN DEMOKRASİ olduğunu
bilir. Doğrudan demokrasinin uygulanamamasının gerekçesi olarak ortaya
çıkarılan birçok olgu iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle ortadan
kalkarken KTAMS ne yapıyor? Facebook’ta grup açıyor ama üyenin fikrini,
sorusunu, sorununu, eleştirisini iletebileceği kanalları da tıkıyor. Yani “ben
söylerim siz dinlersiniz” “genel kurulda oyunuzu kullanırsınız geriye kalan tüm
vakitlerde yöneticiler ne karar verirse o olur” “genel kurulda bile oy
kullanamazsınız çünkü sendikada delegelik sistemi var” anlayışı ile en ilkel
demokrasinin bile gerisinde bir anlayışla hareket ediyor. Bizim sendikamız
demokrasi anlayışında kendisi bu durumdayken, hükümetlerden nasıl demokrasi
talep edecektir veya ne yüzle talep edecektir acaba?
Birçok büyüğüm bana diyor ki: “Gel X
sendikaya katıl”, “KTAMS’da bir şey yapamazsın” “Seni atacaklar” “En sonunda
usanıp istifa edeceksin” vb. Gerek deneyimlerine gerekse fikirlerine saygım
sonsuz olmasına rağmen ben de diyorum ki; bu sendika, yöneticilerinin malı
değildir. Bu sendikanın üyesi eğer bir dönüşüm olasılığına ikna edilebilirse,
karşısına konulacak her engeli aşmaya yeteneklidir. Bu sendikadan beni kapıdan
çıkarsalar bacadan girerim, sendikamın yönetiminde yapılan hatalardan dolayı
sendikamın kendisinden soğumam! Resmi olarak kovulmadığım sürece bu sendika
içinde, eğer bir gün o günleri de görürsek sendikamın dışında ama herhangi bir
kamu emekçisi hareketinin KTAMS üyelerini içermeden başarıya ulaşamayacağının
bilinciyle ve uyuyan devi bir gün uyandırmak umuduyla mücadele etmeye devam
edeceğim.
Şarkıda şöyle deniliyordu “Sana kutsal
gelen 1000 yıllık çınar, fiske vuruşuyla yıkılır bir gün.” Ben de diyorum ki
yeni teknolojilere ilişkin cehaleti, kamu emekçileri kitlesinin yapısındaki
değişimi kavramaktaki yeteneksizliği ve bürokratik kastlaşmayı kırmaktaki
isteksizliği ile kendi altını kendisi oyan bu her şeye muktedir, her yere eli
uzanan, her köşede bir çıkar ilişkisi kurmuş, değişmez değiştirilemez sanılan
anlayış, bir gün yerle bir olacak. Bunu bugün değilse bile yarın hep birlikte
yaşayarak göreceğiz. Çünkü bu doğanın da toplumsal yaşamın da kanunudur:
Zamanında hangi olumlu amaca hizmet etmiş olursa olsun miyadı dolan her fikir,
miyadı dolan her yöntem, miyadı dolan her pratik yerini yeni koşullara uygun
olana bırakmak zorundadır. Ve istese de istemese de bırakacaktır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder