2 Ocak 2010 Cumartesi

Dosya: Şiddet!



Şiddet olgusu giderek yaygınlaşan bir şekilde, günlük hayatımızda olduğu kadar sosyal hayatımızda da kendine yer buluyor. Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan son eylemler sürecinde de gözlemlendiği gibi, fiziksel şiddet tekelini yasal olarak elinde bulunduran kurum olan devlet tarafından, vatandaşlar üzerinde şiddet kullanımı yükselen bir grafik göstermekte.

Evrensel olarak devletin varlığı ve şiddet arasında kopmaz bir bağ olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Çünkü devlet denilen kurum, toplumun sınıflara bölünmüş olması ve bir sınıfın diğeri üzerinde tahakküm kurması gerçeği ile bağlantılıdır. Sınıf çatışması yükseldikçe egemen sınıfın elindeki zor aygıtını daha bir hoyratça kullanması da gayet anlaşılırdır. Ancak şiddet olgusu, fiziksel bir zordan veya egemenlerin elinde ezilenlere karşı bir baskı mekanizmasından ibaret olarak anlaşılmamalıdır.
Egemenler şiddeti, psikolojik boyutları da olan mükemmel bir silah olarak kullanıyor; polis, asker, yargı gibi araçlarını, işsizlik, ötekileştirme, yalıtma gibi mekanizmalarla desteklemekten geri kalmıyorlar. Bugün ülkemizde artan bir seyir izleyen sadece dikey devlet şiddeti değildir! Çocuklara, kadınlara, LGBTT bireylere, hayvanlara, doğaya ve azınlıkta olan, güçsüz olan her kesime yönelen yatay şiddet olgusu mutlaka hesaba katılmalıdır. Medyanın şiddet kültürünü besleyen yapısı ve şiddetten beslenen karakteri de bu durumun ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Şiddetin yaygınlaşması zenginler arasında bir güvenlik paranoyası yaratırken, bu durumdan kar elde etmeyi sağlayan bir şiddet sektörünü de mümkün kılıyor. Özel güvenlik şirketleri, kameralarla korunan yüksek “güvenlikli” siteler gibi “önlemlerle” toplumun yoksul kesimleri ile kendi aralarına duvarlar çeken zenginlerin korkusu, azalacağına artıyor. Zenginler korktukça, devlet daha çok şiddet uyguluyor. Devlet şiddeti toplum içinde hızla yayılıp yatay biçimler alıyor ve yükselen bir spiral halinde yayılıyor. Bu gidişat nasıl durdurulacak?
Şiddet doğanın ayrılmaz bir parçasıdır. Herhangi bir niyetle herhangi bir olguya yöneltilen her müdahale şiddet olarak tanımlanabilir. Yaygın olarak bilinen fiziksel şiddet dışında da şiddet biçimleri vardır ve bazı şiddet biçimleri fiziksel şiddetten çok daha olumsuz olabilirler. Civcivin kabuğunu kırması, bebeğin ana rahmini zorlaması ve baskıya gösterilen direniş bile şiddet olarak tanımlanabilir. Bu sebeplerle şiddet kavramını tümden reddetmek mümkün değildir. Bugün karşı karşıya olduğumuz; tarihsel hükmünü doldurmuş bir sistemin, varlığını devam ettirebilmek için uyguladığı orantısız bir şiddettir. Buna direnmek bizleri bu sistemle aynı kefeye koymayacağı gibi; sırf devrimci niyetler taşıyor oluşumuz da her yapacağımızı haklı kılmaz! İşte tüm bu düşüncelerle Argasdi şiddet kavramını masaya yatırıyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder