24 Ekim 2012 Çarşamba

UBP’nin Tüzüğü



UBP kurultayı gündemden bir türlü inmiyor...
UBP içerisinde kamplaşan iki taraf açısından, gündemin kurultay üzerinden şekillenmesi gayet anlaşılır...
Ne İrsen Küçük, ne Ahmet Kaşif ne de bu iki adayı destekleyenler; halkın gerçek gündemi olan zamlar, eğitim, sağlık, belediye sorunları, asimilasyon, petrol dolum tesisi ve özelleştirmelerden yana kaygı taşımıyor...
Halkın dertleri ile onların dertleri farklı...
Dertler farklı olunca dermanın da gündemin de farklı olması gayet normal...

***
Peki geriye kalanların durumu da mı böyle?
Mesela CTP?
Bütün yayın organlarında ve kendi çizgisindeki bütün kanaat önderleri vasıtasıyla, neredeyse bütün CTP üst düzey fikir sahiplerinin sadece ama sadece UBP kurultayını konuşuyor olması nasıl izah edilebilir?
Eğitimde, sağlıkta, belediye ile ilgili sorunlarda, asimilasyon, dinsel gericileşme, petrol dolum tesisi ve özelleştirmeler konusunda; bir iki ufak tefek biçimsel farklılık dışında UBP’den bir farkı olmayan CTP’nin; gündeminin UBP Tüzüğü’nde ne yazdığı olması da belki normaldir...
***
Ya BKP, YKP?
Hazır UBP ve CTP, halkı hiç ilgilendirmeyen ve sonuçları itibarıyla da halkın sorunlarını çözmek konusunda umut vaat etmeyen bir gündemle debelenirken, fırsat bu fırsat diyerek gerçek sorunları halkın gündemine taşımak konusunda ne yapıyorlar?
İrsen Küçük’ün UBP’de olmadığı dönemlerde yaptığı UBP karşıtı açıklamaların arşivlerden bulunması, tüzüğün nasıl yorumlanacağına ilişkin taa bilmem ne zamanki TC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden örnekler, Ahmet Kaşif’in aslında UBP karşısında ve TC ile uyumlu olarak geçmişte ne haltlar karıştırdığı, Hüseyin Özgürgün’ün geçmişte yaptığı AKP karşıtı açıklamalar, Sunat Atun’un Hac’ca gitmesi ve bunun gibi gündemlerle meşgul olmak için mi kuruldu bu partiler?
Eğitim yılı başlayalı neredeyse 2 ay olmasına rağmen devlet okullarının hala hiçbir sorununun çözülememiş olması, öğretmen eksikliği, sağlığın paralı olmaya devam etmesi, elektrikte özelleştirmenin yeni bir adımı olarak TC’den elektrik getirilmesi, TC’den su getirilecek diye ekolojik-ekonomik-siyasi her türlü irademizin berhava edilmesi, dinsel gericilik dalgasının büyüyerek devam etmesi, Lefkoşa belediyesindeki sorunlar ve emekçilerin grevine rağmen YDÜ tarafından neredeyse lokavt ilan edilerek çöplerin toplanacağının duyurulması; tüm bunlar çok daha mı önemsizdir, UBP içi çıkar kavgasından?
***
Her aracın bir kullanım amacı vardır...
Kürekle ameliyat yapamazsınız, çatal ile ateş yakmanız da mümkün değildir...
Adına parti denilen mücadele aracı da, amacına uygun kullanılmalıdır...
Parti; bir bilgi dağıtma ofisi, basın bildirisi aracılığı ile fikir paylaşan bir kulüp, müzik grubu kurup konser veren veya film gösterimi yaparak tartışma organize eden bir yapı değildir...
Elbette bir partide bütün bunlar da yapılabilir... Yapılması partinin parti oluşundan bir şey eksiltmez...
Ama film izleyip tartışmak veya tiyatro gösterisi organize etmek veya anma düzenlemek için kimsenin aklına parti kurmak gelmez...
Parti, ülkedeki sendikaların yaptığı eylemleri basın bildirileri ile desteklemekten ve arada bir sendikacıların kulağına “yeni” fikirler fısıldamaktan ibaret bir girişim de değildir...
Ya nedir parti?
Sahi nedir parti?
Tüzük müdür? Seçim midir? Boykot mudur?
Nedir?
Özellikle de, sosyalist, devrimci, işgal karşıtı bir parti nasıl bir şeydir?
Yok bu sorunun cevabı için hazır bir reçete...
***
Bu küçücük ülkenin dört bir yanında birbirinden farklı onlarca sorun var...
Her ateş düştüğü yeri yakmakta, herkes kendi sorununu var gücü ile haykırmakta...
Saymaya gerek var mı bunları? Eğitimi, sağlığı, belediyeyi, çevreyi, kadını, genci?
Herkes kendi derdini haykırırken, kimsenin duymadığını diğerini?
İşte devrimci parti, tüm bu sorunlara sahip çıkandır...
Egemenlerin eksiklerini sayıp, kendisinin fazlası varmış gibi davranan değil; her sorunun içinde örgütlenendir...
Her an, her şeyle ilgili konuşan değil; her an her yerde olandır...
Hangi taşı kaldırsanız altında bulunandır...
Her sorunu kendi yaşamışçasına sahiplenen ve başka sorunlarla bağını kurarak her yandaki kitlelere taşıyandır...
Parti, egemenlerin gündemini değil; halkın gündemini kendine dert edinendir...
Gazetesi bunun içindir, organları bunun içindir, kadroları bunun içindir...
***
İşte bunun için; o kadar sorunun içinde, politika yapmak için bula bula egemenler arası it dalaşını bulan “devrimci” partilerimize baktıkça aklıma hep deve ile yavrusunun hikayesi geliyor:
Yavrusu soruyormuş deveye;
- Baba bizim kirpiklerimiz neden bu kadar uzun?
- Çölde fırtına çıktığında gözümüze kum kaçmasın diye yavrum...
- Baba bizim ayaklarımız neden bu kadar büyük?
- Çölde yürürken kumlara gömülmeyelim diye yavrum...
- Baba bizim neden hörgüçlerimiz var?
- Çölde susuz kalmayalım diye yavrum...
- Peki baba, o zaman bizim bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?
***
Ey solcular, ey devrimciler; halk binbir sorunun içinde debelenirken, size ne UBP’nin tüzüğünden?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder