UBP kurultayı gündemden bir türlü inmiyor...
UBP içerisinde kamplaşan iki taraf açısından, gündemin
kurultay üzerinden şekillenmesi gayet anlaşılır...
Ne İrsen Küçük, ne Ahmet Kaşif ne de bu iki adayı
destekleyenler; halkın gerçek gündemi olan zamlar, eğitim, sağlık, belediye
sorunları, asimilasyon, petrol dolum tesisi ve özelleştirmelerden yana kaygı
taşımıyor...
Halkın dertleri ile onların dertleri farklı...
Dertler farklı olunca dermanın da gündemin de farklı
olması gayet normal...
***
Peki geriye kalanların durumu da mı böyle?
Mesela CTP?
Bütün yayın organlarında ve kendi çizgisindeki bütün
kanaat önderleri vasıtasıyla, neredeyse bütün CTP üst düzey fikir sahiplerinin sadece
ama sadece UBP kurultayını konuşuyor olması nasıl izah edilebilir?
Eğitimde, sağlıkta, belediye ile ilgili sorunlarda,
asimilasyon, dinsel gericileşme, petrol dolum tesisi ve özelleştirmeler
konusunda; bir iki ufak tefek biçimsel farklılık dışında UBP’den bir farkı
olmayan CTP’nin; gündeminin UBP Tüzüğü’nde ne yazdığı olması da belki
normaldir...
***
Ya BKP, YKP?
Hazır UBP ve CTP, halkı hiç ilgilendirmeyen ve sonuçları
itibarıyla da halkın sorunlarını çözmek konusunda umut vaat etmeyen bir
gündemle debelenirken, fırsat bu fırsat diyerek gerçek sorunları halkın
gündemine taşımak konusunda ne yapıyorlar?
İrsen Küçük’ün UBP’de olmadığı dönemlerde yaptığı UBP
karşıtı açıklamaların arşivlerden bulunması, tüzüğün nasıl yorumlanacağına
ilişkin taa bilmem ne zamanki TC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden örnekler, Ahmet
Kaşif’in aslında UBP karşısında ve TC ile uyumlu olarak geçmişte ne haltlar
karıştırdığı, Hüseyin Özgürgün’ün geçmişte yaptığı AKP karşıtı açıklamalar, Sunat
Atun’un Hac’ca gitmesi ve bunun gibi gündemlerle meşgul olmak için mi kuruldu
bu partiler?
Eğitim yılı başlayalı neredeyse 2 ay olmasına rağmen
devlet okullarının hala hiçbir sorununun çözülememiş olması, öğretmen
eksikliği, sağlığın paralı olmaya devam etmesi, elektrikte özelleştirmenin yeni
bir adımı olarak TC’den elektrik getirilmesi, TC’den su getirilecek diye
ekolojik-ekonomik-siyasi her türlü irademizin berhava edilmesi, dinsel
gericilik dalgasının büyüyerek devam etmesi, Lefkoşa belediyesindeki sorunlar
ve emekçilerin grevine rağmen YDÜ tarafından neredeyse lokavt ilan edilerek çöplerin
toplanacağının duyurulması; tüm bunlar çok daha mı önemsizdir, UBP içi çıkar
kavgasından?
***
Her aracın bir kullanım amacı vardır...
Kürekle ameliyat yapamazsınız, çatal ile ateş yakmanız da
mümkün değildir...
Adına parti denilen mücadele aracı da, amacına uygun
kullanılmalıdır...
Parti; bir bilgi dağıtma ofisi, basın bildirisi aracılığı
ile fikir paylaşan bir kulüp, müzik grubu kurup konser veren veya film
gösterimi yaparak tartışma organize eden bir yapı değildir...
Elbette bir partide bütün bunlar da yapılabilir...
Yapılması partinin parti oluşundan bir şey eksiltmez...
Ama film izleyip tartışmak veya tiyatro gösterisi
organize etmek veya anma düzenlemek için kimsenin aklına parti kurmak gelmez...
Parti, ülkedeki sendikaların yaptığı eylemleri basın
bildirileri ile desteklemekten ve arada bir sendikacıların kulağına “yeni”
fikirler fısıldamaktan ibaret bir girişim de değildir...
Ya nedir parti?
Sahi nedir parti?
Tüzük müdür? Seçim midir? Boykot mudur?
Nedir?
Özellikle de, sosyalist, devrimci, işgal karşıtı bir
parti nasıl bir şeydir?
Yok bu sorunun cevabı için hazır bir reçete...
***
Bu küçücük ülkenin dört bir yanında birbirinden farklı
onlarca sorun var...
Her ateş düştüğü yeri yakmakta, herkes kendi sorununu var
gücü ile haykırmakta...
Saymaya gerek var mı bunları? Eğitimi, sağlığı,
belediyeyi, çevreyi, kadını, genci?
Herkes kendi derdini haykırırken, kimsenin duymadığını
diğerini?
İşte devrimci parti, tüm bu sorunlara sahip çıkandır...
Egemenlerin eksiklerini sayıp, kendisinin fazlası varmış
gibi davranan değil; her sorunun içinde örgütlenendir...
Her an, her şeyle ilgili konuşan değil; her an her yerde
olandır...
Hangi taşı kaldırsanız altında bulunandır...
Her sorunu kendi yaşamışçasına sahiplenen ve başka
sorunlarla bağını kurarak her yandaki kitlelere taşıyandır...
Parti, egemenlerin gündemini değil; halkın gündemini
kendine dert edinendir...
Gazetesi bunun içindir, organları bunun içindir,
kadroları bunun içindir...
***
İşte bunun için; o kadar sorunun içinde, politika yapmak
için bula bula egemenler arası it dalaşını bulan “devrimci” partilerimize
baktıkça aklıma hep deve ile yavrusunun hikayesi geliyor:
Yavrusu soruyormuş deveye;
- Baba bizim kirpiklerimiz neden bu kadar uzun?
- Çölde fırtına çıktığında gözümüze kum kaçmasın diye
yavrum...
- Baba bizim ayaklarımız neden bu kadar büyük?
- Çölde yürürken kumlara gömülmeyelim diye yavrum...
- Baba bizim neden hörgüçlerimiz var?
- Çölde susuz kalmayalım diye yavrum...
- Peki baba, o zaman bizim bu hayvanat bahçesinde ne
işimiz var?
***
Ey solcular, ey devrimciler; halk binbir sorunun içinde debelenirken,
size ne UBP’nin tüzüğünden?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder