Ankara parayı
geciktirdi, ufak çaplı bir maaş krizi yaşadık...
Kimisi “bilgisayar
bozuldu” dedi, kimisi “her şey geçici hükümetin beceriksizliğinden” diye
açıkladı durumu...
Ama daha önceleri de
sorulan bir sorunun, çok daha sık ve yüksek sesle sorulmasına neden oldu bu:
“Ankara Parayı Göndermezse Ne Olur?”
***
Aslında geçici
hükümetin neyi “beceremediğini” de, bilgisayarın neye “bozulduğunu” da
biliyoruz hepimiz...
Siz hükümet olarak;
TOMA alım ihalesini iptal etmek için çalışmalar başlatırsanız, petrol dolum
tesisi için olumsuz konuşursanız, Kur’an kurslarına kaynak aktarmazsanız ne
olur?
Ankara da, Ankara’nın
bilgisayarları da buna bozulur!
Ve size bir
hatırlatmada bulunur: “Parayı veren düdüğü çalar”...
Yani “ay başı maaşlar
biraz gecikebilir” veya “Ankara artık para göndermeyebilir?”
Sahi Ankara parayı
göndermezse ne olur?
***
Şimdi seçim
dolayısıyla sürekli televizyonlardayız ya; en sık sorulan sorulardan birisi de
bu...
“Siz Ankara Elini
Yakamızdan Çek diyorsunuz... Peki Ankara parayı göndermezse ne olur?”
Soruyu soran
insanların bir çoğu samimiyetle onurlu bir yaşam istiyor aslında bu ülkede...
Yani “akla ve mantığa
davet” amacıyla sormuyorlar bu soruyu...
Ama hatırlatmak da
istiyorlar bize ki; gırtlağımızdan yakalamış durumda “sevgili anavatanımız”
bizi...
Duygusal bir ilişki
kalmamış artık aramızda, soğuk bir nakit ödeme ilişkisinden başka bağımız yok
artık!
Onun için soruyorlar
defa defa aynı soruyu; “Ankara parayı göndermezse ne olur?”
***
Geçici hükümetin
petrol dolum tesisi ve Kur’an kursları meselelerinde sembolik kararlar alması
bile yetti bilgisayarın bozulmasına...
Oysa siz de
bilirsiniz, ben de bilirim, bilgisayar da bilir ki; bu kararlar kalıcı kararlar
değil...
Ne CTP, ne UBP, ne
TDP, ne de DP’nin bu kararları devam ettireceği yok.
28 Temmuz sonrası
buhar olup uçacak hepsi de...
Peki bunu bilir de
niye yine de bozulur böyle bir karara bilgisayar?
Çünkü bilgisayarın bizden
daha iyi bildiği bir şey var: Bir kez başlar ve tutunursa çorap söküğü gibi
yayılır böyle duygular...
Birden bire kendimizi
onurlu bir halk gibi hissedebilir, kendi kararlarımızı almak isteyebilir, başı
dik yaşamaktan gurur duyabilir, bir gün bir delilik edip “anavatanımızdan” bile
saygı bekleyebiliriz...
Onun için tahammülü
yok bilgisayarın, en ufak bir irade kırıntısına...
***
Ama iki gün önce
yaşadığımız sadece ufak bir uyarıydı...
Ya bir gün Ankara
parayı gerçekten de göndermezse, yani artık hiç göndermezse ne olur?
Madem ki bu soru en
çok bize soruluyor ve madem ki bizim dışımızda kimse Ankara’nın parayı
göndermemesine sebep olabilecek gibi görünmüyor, o halde biraz konuşma hakkımız
var bu konuda...
Kıbrıslı Türk halkının
en direngen, en dinamik, en kararlı ve gururlu kesimlerini arkasına almış bir
hükümet olursa bir gün...
O hükümet, Kıbrıs’ta
barış yolunda kararlı adımlar atarken, Türkiye halklarının en ilerici örgütleri
ile de temasını yoğunlaştırırsa bir gün...
Halkımız yeniden
üretimle buluşur, elimizdeki kurumlar ayağa kaldırılır, “üretiyoruz” duygusu
yayılır ve kaybettiğimiz değerler yeniden canlandırılarak heyecanlandırırsa
bizi...
Ve bizim adımıza
hükümet tarafından değil, meydanlarda, parklarda, iş yerlerinde, mahallelerde
toplanan kalabalık kitlelerin kendileri tarafından alınan kararlara bozulmaya
başlarsa bilgisayarlar...
İşte o zaman Ankara
parayı gerçekten göndermeyecektir...
***
Günlük yaşam olduğu
gibi sürüp giderken, hiçbir kitle seferberliği ufukta görünmezken ve aslında
halk alınan kararı kendisi almış gibi hissetmezken, hiç bir şey olmaz en ağır
hakaretlere bile maruz kalsak...
Çünkü kendine yapılmış
saymaz insanlar bu hakaretleri...
Ama ne zaman ki halk
“benim kararım”, “benim seçimim”, “benim iradem” demeye başlar...
O zaman karşımızda
duramaz hiçbir bilgisayar...
***
Bu adada Ankara diye
bir olgu var...
Var, evet var... Ama
bir düşünün bakalım niye var?
Kıbrıslı Türkler
olmadan Ankara bu coğrafyada ne yapar?
Ne zaman ki
bilgisayarlar değil insanlar bozulur?
Ben de merak ediyorum, o gün Ankara parayı göndermezse
acaba ne olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder