6 Haziran 2024 Perşembe

Oz Karahan’dan ve ELAM’dan Özür Dilerim!

Bu yazı Kıbrıslılar Birliği başkanı, Yeşiller Partisi’nden Avrupa Parlamentosu adayı Oz Karahan ve Kıbrıslı Elenlerin faşist örgütü ELAM’dan özür dilemek amacıyla yazıldı! Kimisi şaşırabilir ama benim bağlı bulunduğum etik standartlar, bir yazarın yanlış bir benzetmede, hatalı bir değerlendirmede bulunduğu zaman özür dilemesini gerektiriyor! Marksist olmanın zorluklarından birisi de bu aslında. Bir Marksist her koşulda gerçeğe sadık kalmak, hakikati eğip bükmemek ve doğruyu arama çabasından hiç vazgeçmemek zorundadır! Bu da hakikati ifade etmek için dostları kırmayı göze almak kadar, kişinin kendisine karşı da acımasız olmasını gerektiriyor!

Oz Karahan’dan ve ELAM’dan, ikisini bir tuttuğum ve Oz Karahan’ı ELAM’a benzettiğim için özür dilemek zorundayım. 14 Mayıs 2024 tarihli Özgür Gazete’de basılı olarak yayınlanan ve benim kişisel blogumdan da okunabilecek olan “Avrupa Parlamentosu, Propaganda ve Hakikat” başlıklı yazımda; Oz Karahan’ı, başkanı olduğu Kıbrıslılar Birliği’ni ve aday listesine girdiği Yeşiller Partisi’ni ELAM ile bir tutmuş, herhangi bir farkları olmadığını yazmıştım.

O tarihten bugüne, seçim propaganda süreci ilerledikçe gördüm ki ELAM ile Oz Karahan arasında çok temel bir fark var! Öylesine temel bir fark ki, ELAM ve Oz Karahan isimlerini yan yana yazmak bile ELAM’a haksızlık olacaktır! ELAM faşist de olsa ilkeleri olan bir partidir, oysa Oz Karahan’ın kılıktan kılığa girmeye başlaması için tek bir seçim yeterli olmuştur!

***

Oz Karahan ve başkanı olduğu Kıbrıslılar Birliği yıllardan beridir bize şunu yazdı, söyledi, sloganını attı, videosunu çekti: “Kıbrıslı Türk diye bir şey yoktur! Kıbrıs Kıbrıslılarındır!” Bağımsızlık Yolu tarafından hazırlanan ve bu grubun ideolojik argümanlarının, kendilerine ait 120 adet yazıyla özetlendiği 48 sayfalık “Kendi Ağızlarından Kıbrıs Milliyetçileri” isimli broşürde de açıkça görebileceğiniz gibi; Oz Karahan kendisini “Kıbrıslı” olarak tanımlamaktadır. Kıbrıs sorununa referansla ayırt edici bir ifade kullanmak zorunda kaldığında ise bunu “Türkçe Konuşan Kıbrıslı” terimi ile detaylandırmaktadır!

Bunca yıldır Oz Karahan’ın kendisi için “Kıbrıslı Türk” dediği herhangi bir ifadesi yoktur! Öyle ki, AKEL çizgisine yakın siyasetlerin “tek halk iki toplum” yaklaşımını özetleyen Kıbrıslıtürk (birleşik) kavramını da tiksintiyle reddetmektedir kendisi! Çünkü Oz Karahan’a göre bu adada “tek halk, tek toplum, tek devlet, tek millet, tek bayrak” vardır! En azından Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar öyleydi bu!

Oz Karahan, katıldığı televizyon programlarında, bir tanesinin de kendisi olduğunu söyleyerek “bu seçimde üç Kıbrıslı Türk aday” bulunduğunu belirtmektedir! Mesela Sim TV’de Serhan İncirli ile yaptığı programa bakarak bu cümleyi kendi, ağzından duyabilirsiniz! Gene Oz Karahan’ın başkanı olduğu Kıbrıslılar Birliği’nin yayın organı durumundaki Cumhuriyetçi isimli web sayfası, Oz Karahan için Kıbrıslı Türk ifadesini kullanan yazarların yazılarını sponsorluyor ve Kıbrıslılar Birliği tarafından geçmişte “artık tarafınızı seçin” diye azarlanan iki arada bir derede yayın organları da Oz Karahan için “Kıbrıslıtürk” ifadesini kullanıyorlar!

Kısacası Oz Karahan’ın Avrupa Parlamentosu adaylığı ile birlikte kendisi birdenbire Kıbrıslı Türk olmuştur! Oz Karahan’ın “Türkçe konuşan Kıbrıslı”dan “Kıbrıslı Türk” haline dönüşmesi için bir seçim yeterli olmuştur! Böyle bir dönüşüm ELAM için söz konusu dahi olamaz!

***

ELAM Kıbrıslı Elenler arasında faaliyet yürüten, faşist bir partidir. Seçimleri de bir araç olarak kullanmakta ancak sokak ayağını da boşlamayarak çeşitli şiddet eylemlerine, pogrom ve linç girişimlerine imza atmaktadır! ELAM’ın seçimlere katılmaya başlaması, geçmişte birçok liberal yorumcunun “parlamentoya girerlerse yumuşayacaklardır” diye düşünmesine sebep olmuştu.

Oysa ELAM %1.08 oy aldığı 2011’deki seçimlerden, %6,8 oyla dört parlamenter kazandığı 2021 seçimlerine kadar tüm seçimlere girmesine rağmen, ne söyleminden ne de eyleminden taviz vermemiştir!

Faşist duruşunu hem seçtiği dil, hem aktardığı fikir, hem kullandığı semboller, hem sokaktaki eylemler hem de parlamentodaki söylemlerle tutarlı bir şekilde ortaya koyan; oy kazanmak için eğilip bükülmeyen tam aksine ilkeli ve tutarlı olarak sürdüren ELAM ile yıllardır savunduğu temel bir tezini bir seçimde alacağı oylar için değiştiren Oz Karahan’ı birbirine benzetmek benim açımdan büyük bir hata olmuştur! Bu durumda hem ELAM’dan hem Oz Karahan’dan hem de okuyucudan özür dilemek hakikate olan bağlılığımın gereğidir! Özür dilerim!

***

Son olarak, bir dolunaylık süre için kurt adama dönüşmüşçesine, 9 Haziran tarihli Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar bile olsa bir Kıbrıslı Türk’e dönüşmüş bulunan Oz Karahan örneğinden hareketle birkaç tespitte bulunmak isterim!

Bir yandan Türk milliyetçileri, diğer yandan Kıbrıs milliyetçileri ve tüm iyi niyetiyle “tek engel buysa halk olmayıverelim, hade yeni bir isim icat edelim” diyen barışseverler tarafından mütemadiyen inkar edilmeye çalışılan Kıbrıslı Türk halkı bir olgudur! Etrafından dolaşamaz, üstünden atlayamaz, altından kazamaz, gözünüzü kapatıp içinden geçemezsiniz!

Kıbrıslı Türk halkının halının altına süpürülemeyeceğinin ispatı, bu halkla diyaloğa girmeye çalışan herkesin onu tanımak zorunda kalmasıdır! Kıbrıslı Türk halkı bir olgudur ve olgular nesnel verilerdir! Var olmalarını “muhteşem” veya “rezalet” bulabilirsiniz ancak var olduklarını inkar edemezsiniz! Siz inkar ettiniz diye olgular ortadan kalkmaz!

Verili bir olguyu değiştirmenin birinci şartı, onun varlığını tanımaktır! Bulunduğu yerden memnun olmayanın ilk yapması gereken şey, nerede bulunduğunu ve ne yöne gitmesi gerektiğini analiz etmektir! Bunu öğrenmemekte ne kadar ısrar ederseniz edin, günü gelir hayat size öğretmenin bir yolunu bulur! Tıpkı Oz Karahan’a öğrettiği gibi... Oysa barıştan, birleşmeden ve federasyondan taviz vermeyen Kıbrıslı Türk devrimciler bunu 1987 yılından beridir bilmektedir, söylemektedir! İşte bu yüzden Oz Karahan söylemini seçimden seçime değiştirmek zorunda kalırken, Özgürlük Dergisi’nde 37 yıl önce yazılmış şu satırlar hala günceldir:

Bölünmüş ada koşullarını, Kıbrıs Türk halkının üretimden koparılmış olmasını, asalaklaştırılmasını, nüfusunun azlığını; değil Kıbrıs Türk halkını, herhangi bir halkı da yok edecek yeterlilikte nedenler olarak görmek gerekir. O halde Kıbrıs Türk halkının egemenlik hakkına sahip çıkmak ve bu hakkı kullanma mücadelesini örgütlemek tek seçenek olarak şekillenmektedir... Bir kara kader olarak yüzyılların içinden süzülerek şekillenen Kıbrıs Türk halkı gerçeğine sarılmak, bu karakteri savunmak ivedi görevdir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder