Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday olan Salih Oğuzhan Karahan (Nam-ı diğer Oz Karahan), Serdinç Maypa’nın gerçekleştirdiği bir canlı yayında Bağımsızlık Yolu için; “TC Elçiliğinden fonlanıyorlar” dedi! Bu asılsız iddiayı kanıtlaması istendiğinde ise “bu zaten biliniyor” diye yanıt verdi.
Benzer bir asılsız iddia İzzet İzcan tarafından da Radyo Mayıs’ta katıldığı “Onuncu Köy” isimli programda dile getirilmişti. Bağımsızlık Yolu yetkilileri bu asılsız iddiaları ısrarla dile getirmeye devam eden, kanıt sorulduğu zaman da tpu taca atan Kıbrıs milliyetçilerini, iddialarını kanıtlamaya zorlamak için hukuk davası açmaya karar verince kızılca kıyamet koptu!
Aman efendim, Serdinç Maypa’ya
dava açarak basın özgürlüğüne zarar verilmiş! Rejimin mahkemelerine başvuran
Bağımsızlık Yolu’nun gerçek yüzü ortaya çıkmış! Zaten ateş olmayan yerden duman
çıkmazmış!
Serdinç Bey’in gazeteci olup
olmadığı konusuna hiç girmiyorum. Bu hayli tartışmalı bir konu! Basın
camiasının ezici bir çoğunluğu, Serdinç Bey’in bir sosyal medya fenomeni
olduğunda uzlaşıyor. Kendisinin ülkemizdeki ve dünyadaki diğer örnekler gibi
hiçliğin ortasından birden bire var olduğu gibi, aynı hiçlikte birden bire yok
olacağını öngörmek zor değil. Geçmişi yok, geleceği meçhul! Benzer
“fenomenler”i daha önce tutkulu bir şekilde takip eden kitleler, onun
yokluğunda, gelecekte ortaya çıkacak başka heyecanlı etkinliklere doğru
yönelecek. Yokluğu hiç hiç fark edilmeyecek!
Dava açarak basın özgürlüğüne
zarar verme konusu üzerinde biraz durmaya değer. Fikir, düşünce ve ifade
özgürlüğü, basın özgürlüğünün temelidir. Bağımsızlık Yolu da basın özgürlüğünün
uzlaşmaz bir taraftarıdır. “İşgal altında basın özgürlüğü olmaz” diyenlerin,
birden bire “basın özgürlüğü zarar görüyor” diye feveran etmelerindeki
tutarsızlık bir yana; basın özgürlüğü hiçbir zaman, ağzına geleni söyleme
özgürlüğü demek olmadı!
Basın dava edilebilir! Basında
yazılan ve söylenenlerden rahatsız olanların, iftiraya, hakarete uğradığını
düşünenlerin, buna ilişkin hiçbir şey yapmamasını beklemek mümkün değildir. Ve
medeni insanlar, aralarında çözemedikleri anlaşmazlıkları mahkemelerde
çözerler. Demokrasinin bir ayağı basınsa, bir ayağı da hukuktur! Gerçekten de
sorunların çözümünde hukuktan vazgeçmemizi savunan bir zihniyetin, bize alternatif
olarak ne önerdiğini dinlemek eğlenceli olurdu. Orman kanunu mu, gücü gücüne
yetene mi, kabile uzlaştırma kurulları mı? Keşke anlatsalar da dinlesek!
Basın dava edilebilir! Basın
özgürlüğü, bu davalar ceza davası olarak yukardan aşağıya bir baskı mekanizması
şeklinde uygulandığında zarar görür. Erk sahipleri mahkemenin önüne dava
ettikleri basın ile eşit zeminde çıkmadıkları zaman, kamudan ödenen savcıyı
kendi işlerine koştukları zaman, polis aracılığı ile tutuklamalar yaptıkları
zaman basın özgürlüğü abluka altına almış olur. Devletin gazetecilere ceza
davası uygulamasına karşı olmak gerekir. Ama kurum veya bireylerin açtıkları
hukuk davaları, tarafların eşit zeminde mahkeme önünde kanıt yükünü usüle uygun
yürüttükleri demokratik bir süreçtir!
Davanın esasına bakıldığı zaman
ise görüne köy kılavuz istemiyor! Bağımsızlık Yolu’nun temsil ettiği siyaset
Kıbrıs milliyetçilerinin de Türk milliyetçilerinin de ezberini bozuyor! Her iki
milliyetçilik de kendi karşısında diğer milliyetçiliğin olmasını tercih
ettiğinden, Bağımsızlık Yolu’nun varlığı karşısında ne yapacaklarını
şaşırıyorlar! Serdar Denktaş Dağ Yolu’nda yaşanan trafik cinayeti ve
Reddediyoruz eylemleri sonrası “bunlar AB’den fonlanıyor” demişti. Şimdi Oz
Karahan’ın açık ve İzzet İzcan’ın takiyeli “Kıbrıs Cumhuriyeti dönüş” tezinin
karşısında duran Bağımsızlık Yolu’na “TC’den fonlanıyorlar” demelerinde tam bir
tutarlılık var! Aynı tutarlılığı dava sonucunda da göreceğiz. Serdar Denktaş
nasıl sözünü kanıtlayamayıp tazminat ödemeye mahkum olduysa, Oz Karahan ve
İzzet İzcan da aynı akıbeti yaşayacak!
“İki devletçilere” göre eğer iki
devletçliği savunmayan herkes “Rumcu”dur! “Kıbrıs Cumhuriyetçilere” göre bu
bitmiş deneyime geri dönmeyi savunmayan herkes “Türkçü”dür! Anlamadıkları şey
ise bu ülkede ne “Rumcu” ne de “Türkçü” olmayan; ne Kıbrıslı Elenlere ne
Türkiye kökenli insanlara düşman olmayan; devletler ile insanları birbirinden
ayırt etmeyi başarabilen sosyalistlerin varlığıdır. İki milliyetçiliğin birbiri
ile kapıştığı bu siyaset arenası da, karşılıklı suçlamalarla yaratılan
milliyetçi kamplaşmadan besleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder