2024 yılının ilk 11 ayında 47 kişi trafikte hayatını kaybetmiş! Dün Özgür Gazete’nin manşet haberiydi bu durum. Dile kolay tam kırk yedi can! Bundan onlarca kat daha fazla yaralı ve binlerce kazadan bahsetmiyoruz bile. Peki neden?
Nüfusa oranlandığı zaman trafik kazalarının bu kadar yüksek, trafikte can kaybının böylesine astronomik olmasının nedeni ne olabilir?
Geçmişte ehliyet almakla ilgili
kriterlerin ağırlaştırıldığını, şoför okulları ile ilgili düzenlemeler
yapıldığını, cezaların ve denetimlerin sürekli olarak arttırıldığını, her
köşeye kameraların yerleştirildiğini biliyoruz. Ama kazalar ve ölümler azalmıyor
aksine artıyor. Biz nerede hata yapıyoruz?
***
Herhangi bir sorunu çözmek için,
o sorunun nedenlerini tespit etmemiz ve o nedenleri ortadan kaldırmamız
gerekir. Kıbrıs’ın kuzeyinde neredeyse tüm sorunlara temas eden en temel sorun
mütemadiyen artan kontrolsüz nüfus sorunudur.
Ülkeye girenin haddi hesabı
yoktur! Nüfus sürekli olarak şişmektedir! Bir gelen bir daha gitmemekte, mevcut
alt yapı ve kamusal hizmetler ülkede mevcut insan sayısına yetmemektedir.
Eğitim, sağlık, barınma, çalışma
yaşamı, gıda, enerji, iletişim ve ulaşıma dair zaten yetersiz olan altyapı,
artan nüfusun ağırlığı altında ezilmektedir.
Nüfus arttıkça yaşam sıkışmakta,
ezilmekte ve çürümektedir!
***
Hangi sebeple olursa olsun
Kıbrıs’ın kuzeyine gelen bir kişinin kısa bir süre sonra ulaşım ihtiyacını
bireysel olarak gidermek zorunda kaldığı bilinen bir gerçek.
Ulaşım temel bir ihtiyaç,
vazgeçilmez bir haktır. Hastalandığınızda doktora gitmek, çocuğunuzu okula
götürmek, bütçenize uygun bir marketten alışveriş yapmak, her gün işe gitmek,
bir cafede oturmak, faturalarınızı ödemek veya arkadaşlarınızla dışarıya çıkmak
istediğinizde ulaşım ihtiyacının ağırlığını hissedersiniz.
İster Türkiye’den ister diğer
ülkelerden olsun çalışmak, okumak, tatil yapmak veya kayıt dışı yaşamak
amacıyla kktc’ye gelen her kişi; er veya geç bireysel bir araba edinmek
durumunda kalmaktadır. Bu da trafikteki araç yoğunluğunu arttıran en temel
faktördür.
Kıbrıs’ın kuzeyinde bireysel
aracınız olmadan yaşamak neredeyse imkansızdır! Kısacası araba sürmek bir
tercih değil zorunluluktur!
***
Ülkemize geldikten sonra araç
kullanmak zorunda kalan insanların büyük bir çoğunluğu bu amaçla ilk kez
ehliyet alır, çünkü geldikleri ülkelerde bizdeki gibi bir zorunluluk veya
bireysel araba edinme kolaylığı yoktur! İlk kez ehliyet alan insanların bu kadar
yoğun olarak bulunduğu yollarda kaza olmaması mümkün müdür?
Önceden ehliyeti olanların
birçoğu da hayatında ilk kez araç satın almıştır. Çünkü başka ülkelerdeki
birçok insan bizdeki gibi yoğun araç kullanmak zorunda kalmamaktadır. Aracı
olanlar dahi günlük ulaşımını alternatif yollardan giderme imkanına sahiptir.
Kısacası ülkemizde araç kullanımına el doygunluğu olmayan binlerce insan,
trafikte cirit atmaktadır…
Unutmayalım ki ülkemizde trafijk
soldan akmakta, bu hem yayaların hem de şoförlerin ani durumlarda uyguladığı
kaçınma reflekslerinin belli yönlere doğru olmasını gerektirmektedir. Ancak
ülkemizde araç kullanmak zorunda kalan yabancı uyruklu insanların büyük bir
çoğunluğu trafiği sağdan akan ülkelerden gelmişlerdir. Bu da işleri daha da
içinden çıkılmaz hale getiren bir sorundur!
***
Yukarda yazdıklarımızı uzatmak
mümkün. Bu olguları üzerine iyice düşündüğümüzde şunu görürüz ki; “bilmeyen
araba kullanmasın”, “şoförler dikkatli olsun”, “cezalar ve kameralar
arttırılsın” gibi söylemler sorunlarımıza çözüm olmayacaktır!
Bunlar zaten söylenmekte,
birçoğuna ilişkin de çeşitli girişimler hayata geçirilmektedir. Cezalar kat kat
arttırılmış, denetimler sıkılaştırılmış, her köşe başına kameralar dikilmiştir.
Ama kazalar azalmak bir yana artmaktadır!
O halde yapılması gereken açık
değil midir? Bir yandan ülkeye ihtiyaç fazlası nüfus taşıyan mevcut sisteme son
vermemiz, diğer yandan her makul ülke gibi kapsamlı bir toplu taşıma ağı
kurmamız gerekiyor! Bu bize bilimin, aklın, mantığın ve dünyadaki örneklerin
söylediği kesin çözümdür!
Bu iki basit adımı neden
atamıyoruz? Yapılması gereken bu kadar kolay kavranır olduğu halde, neden bunu
önümüze bir hedef olarak dahi koyamıyoruz?
***
Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı,
daha altı ay önce “trafik kazalarının sebebi magandalardır” demişti. Çözüm
olarak da cezaların arttırılması gerektiğini söylemişti. Cezalar arttırıldı,
denetimler sıklaştırıldı, çözüm olmadı!
Kameralar CTP-ÖRP hükümeti
döneminde takılmıştı! Kazalar azalmadı! Geçtiğimiz aylarda CTP Genel Başkanı
Tufan Erhürman katıldığı bir TV programında “toplu taşıma benim de hayalim ama
fizibil değil” demişti. Toplu taşıma binlerce kazadan, yüzlerce yaralıdan,
onlarca ölüden daha fizibil değil!
TDP Genel Sekreteri Nevzat
Özkunt, daha geçtiğimiz haftalarda trafikle ilgili kendisine yorum yapıp toplu
taşıma talebini ortaya koyan bir vatandaşa “bizim insanımız toplu taşıma
kullanmaz” demişti. Yurtdışından gelen binlerce insan geldikleri ülkelerde,
çeşitli sebeplerle yurtdışına giden tüm Kıbrıslı Türkler gittikleri ülkelerde
aktif bir şekilde toplu taşıma kullanmıyorlarmış gibi!
***
Açık konuşalım ülkeye ihtiyaç
fazlası nüfus taşıyan da bu nüfusu bireysel araç kullanımına mahkum eden de
sermayedir. İnşaat, üniversite ve süpermarket sermayesi insan ithal ederek kârına
kâr katıyor. Bankacılık, sigortacılık, araç ithalatı, akaryakıt ithalatı, yedek
parça ithalatına dayanan sermaye de bu insanların bireysel araç kullanımından
kâr ediyor!
Sermaye sadece emek sömürüsü
üzerinden değil, trafikte akan kandan da besleniyor, semiriyor, büyüyor!
Sorumluluğu bireylere yükleyen, toplu taşıma alternatifini halının altına
süpüren rejim siyasetçileri de bu sermayedarların sözcülüğünü yapıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder