* “Kadın duyarlılığının”, “anne sevgisinin”,
“kadının aileyi bir arada tutma işlevinin” yani aslında, “kadının sistemin
devamlılığını sağlamaktaki görevinin” tekrarlandığı etkinliklere alternatif bir
etkinlik
8
Mart 2005 Salı akşamı Arabahmet Kültür Merkezi Sahnesi, kadın konusu ve
cinsiyetler ilişkisinde alternatif bir etkinliğe sahne oldu. Bu etkinlik Baraka
Tiyatro Ekibi’nin, Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla hazırladığı iki kısa
kadın oyunundan oluşuyordu. Dario-Fo ve Franca Rame’nin yazdığı kısa kadın
oyunları, Füsun Demirel’in çevirisi ve Baraka Tiyatro Ekibinin yorumu ile
izleyiciye ulaştı.
Saat
20:00’da başlayan ve bir buçuk saat süren etkinlik, 150 kadar izleyicinin
hüzün, acı, isyan, umut, neşe duygularının yoğunluğunu hissettiren alkışları ve
coşkulu bir hava ile son buldu.
Baraka’nın
tüm etkinlikleri gibi ücretsiz olarak gerçekleşen gecede; “Ben Ulrike
Bağırıyorum” isimli tek perdelik dram ve hemen ardından da “Uyanış” isimli tek
perdelik Traji-Komedi sahnelendi. Maddi imkansızlıkları seyirci ile
bütünleşmek, seyirciye “biz de sizlerden biriyiz” mesajını hissettirmek yolunda
bir avantaj olarak kullanmayı başaran Baraka Tiyatro Ekibi; sahne, dekor, ışık
vb. materyali oyunların içeriğini yansıtmaya yetecek bir işlevsellikte ve
estetik düzeyi düşürmeyecek görsellikte kullanarak seyirciyi büyüledi.
Kadınlarla
ilgili bir günde, “kadın duyarlılığının”, “anne sevgisinin”, “kadının aileyi
bir arada tutma işlevinin” yani aslında, “kadının sistemin devamlılığını
sağlamaktaki görevinin” tekrarlandığı etkinliklere alışmış seyirci açısından bu
oyunlar alışılmış çerçevenin dışına çıkan bir mesaj vermekteydi.
“Ben
Ulrike Bağırıyorum” isimli oyun, siyasi fikirlerinden ve sistemin kendisine
biçtiği “bayan” rolünü reddetmesinden dolayı tecrite maruz bırakılmış bir
kadının, tek kişilik hücresindeki dramını çarpıcı bir biçimde sergiledi. Ancak
onurlu ve kararlı duruşuyla Ulrike, tek kişilk hücresinde bile fikirlerinden
taviz vermeyen, kadın olduğu kadar insan, insan olduğu kadar kadın bir
devrimcinin seyirciye hissettirdiği rahatsızlıkla, gecedeki herkesi rahat koltuklarında
rahatsız etmeyi başardı. Bu da gerçek hayatı anlatan dramın çirkinliği ne kadar
güzel anlatırsa, seyirciyi o kadar rahatsız edeceğini gösteriyordu. Ulrike’nin
ama aslında hepimizin dramını anlatan oyun sona ererken, başarılı performansı
ile seyircinin kanını donduran oyuncu Gözde Gayde, Ulrike’nin ağzından şöyle
diyordu; “100 binlerce kadın benim kocaman cesedimi kaldırırken sizi yerinizden
sarsan müthiş kahkahalar atacaklar”...
“Uyanış”
isimli oyunda evi, işi, kocası, çocuğu ve kendi özel yaşamı arasında bölünmüş,
oradan oraya koşuşturan ve bu sonu gelmez yarışın içinde deblenen bir kadının
sıradan bir sabahına tanıklık ettik. Ancak bu tanıklık sistemin ve erkek egemen
toplumun kadına yüklediği tüm o saçma sorumlulukların, seyircilerin kahkahaları
ile REDDİNİ de içeriyordu. Bir önceki oyunda gerilen, donan, kanı çekilen seyirci;
koca, çocuk, iş, özel yaşam ve bunun gibi onalarca açıdan üzerine çullanılan
bir kadının sistemle dalga geçen ironik diline kahkahaları ile katkı koyarken
Ulrike’nin öngörüsünü doğruluyordu. Karı-koca, aile, çocuk, iş,
güzellik-çirkinlik gibi sistemin devamı ve karın artması için içine
sokulduğumuz cenderelerin saçma, komik, temelsiz, çürük ve yanlış varlıkları
seyircinin kakahaları ile buharlaşan su gibi kaybolup gitti tiyatro salonundan.
Oyuncu Nazen Şansal R., bu aptal
sistemin kadına yüklediği aptal rollerin, aptallaştıramadığı üretken, zeki ve
çalışkan bir emekçi kadının dalga geçen sorgulayıcı uslubunu çok iyi yakaladı
ve seyirciye bunu bir silah olarak vermesini bildi.
Baraka
Tiyatro Ekibi, kadına erkekten türeme BAYan sıfatını layık gören sisteme,
cinsiyetçi ayrımlarla kadın ve erkeğin ayrılığı üzerinden iktidar düşleri kuran
burjuva feministlerine; tiyatroyla, sanatla yanıt verdi. Emeğinden soyutlanmış
kadının, öncelikle insan vasfını yitireceğini, oysa insanı insan yapanın emek
olduğunu, kadınların kurtuluşunun onların emekçilerin en fazla ezilen kesimi
olmalarından yola çıkarak geliştirecekleri devrimci talepler olduğunu
fazlasıyla anlatıyordu bu oyunlar. Çünkü kadın hem kadın olduğu için hem de
emekçi olduğu için ezilmektedir. Çünkü kadın iki kere ezilmektedir. O halde
kadının bu topluma yönelik değişim talebi yanlızca toplumsal/ekonomik bir
dönüşümden ibaret değildir. Cinsiyete dayalı toplumsal rollerin yıkılması,
cinsiyete dayalı iktidar anlayışlarının dağıtılması ve kadınların kurtuluşunun mümkün
olabileceği tek toplumsal biçim olan her cinsiyetin eşdeğer olduğu, saygıya ve
özgürlüğe dayalı ilişkilerin kurulması da kadın hareketinin öncelikli talepleri
arasındadır. Bu da kadının erkekleşerek iktidara ortak olmasını değil, cinsel
iktidarın toptan yok edilmesini talep etmekle mümkündür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder