*
Savaşa Hayır Koalisyonu-Kıbrıs’ın, savaşın masum kurbanlarını anmak ve
ölümlerden dolayı her toplumun kendi üzerine düşen sorumluluğu kabul etmesini
sağlamak amacıyla düzenlediği etkinlik büyük bir ilgi gördü
Kıbrıs’ta
çeşitli tarihlerde yaşanan savaşlarda birçok Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum
öldürülmüştür. Bu insanlar, adanın emperyalist paylaşımını sağlamak yönünde
oluşturulan faşist örgütler eliyle öldürülmüşler ancak bu ölümler tarih boyunca
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların ayrılıkları yönünde bir araç olarak
kullanılmıştır.
Her
iki yandaki faşist, milliyetçi örgütlenmeler ölümlerin sorumlusu, emperyalist
devletlerin tetikçileri oldukları halde, masum insanların ölüleri üzerinden
kendi probagandalarını yapmaya devam etmiştirler.
Buna
karşılık, adamızda dostluk ve kardeşlik üzerinden birarada yaşamı özleyen
barışçı örgütlerimiz, bu masum kurbanları sahiplenmek yerine, onları
millitetçiliğin alanı olarak görmüşler ve bu konuda sessiz kalmışlardır. Oysa,
öldürülen masum kurbanlar bu adanın insanlarıdırlar. Bu adada yaratılmış
çatışmaların, milliyetçiliğin ve faşizmin kurbanlarıdırlar. Aileleri,
arkadaşları ve çevreleri üzerinde yaratılan şövenist probaganda ile
bölünmüşlüğe alet kılınmaktadırlar. Masum ölüler üzerinden ekilen nefret
tohumları halklar arasında olası barışın gelecekteki en büyük düşmanı olma
potansiyelindedir.
Kuzey’den
Baraka Kültür Merkezi, YKP ve Çirkef Dergisi’nin dahil olduğu “Savaşa Hayır Koalisyonu-Kıbrıs”
tüm bunların bilinciyle, bu yıl üçüncü kez bir etkinlik düzenledi. Savaşın
masum kurbanlarını anmak ve ölümlerden dolayı her toplumun kendi üzerine düşen
sorumluluğu kabul etmesini sağlamak amacıyla düzenlenen etkinlik büyük bir ilgi
gördü.
27
Temmuz 2005 Çarşamba saat 19:30’dan itibaren 200’e yakın Kıbrıslı Türk ve Rum
Güney Lefkoşa’daki Intercollage Sinema Studyosunda buluşmaya başladılar.
Kalabalık arasında hiç savaş görmemiş gençlerden, ailesinin tamamını
çatışmalarda kaybetmiş yaşlılara kadar her yaş grubundan, cinsiyetten ve etnik
gruptan insan vardı. Bu insanların ortak noktası; yapılan konuşmalarda da
değinildiği gibi, gelecekte bu adada birlikte yaşamak isteyen şövenizm karşıtı,
barışsever insanlar olmalarıydı.
Katılımcılara
açık olan kürsü vasıtasıyla, yakınlarını kaybetmiş aile fertleri söz alarak;
“masum kurbanların, bölünmüşlüğün değil adanın birleşmesinin aracı olmasını”
istediklerini anlattılar. Bu, salonda olan herkesin paylaştığı bir istekti.
Çünkü Kıbrıslı Türklerin ve Rumların başta gelen ortak noktalarından birisi de
masum aile fertlerini kaybetmenin acısıdır. Bunun için her iki halk da
birbirinin acısını çok iyi anlayabilir ve savaşa değil barışa yönelebilir.
Gecenin
devamında savaşlarda aile fertlerini kaybetmiş insanlar birbirlerine çiçekler
verdi ve İki Toplumlu Koro Türkçe, Rumca şarkılar söyledi.
Milliyetçiliğin ve Faşizmin her zaman kendisine bir düşman aradığını,
düşmanı olmadan kendini tarif edemediğini bilen insanlar olarak, salondan
ayrılırken Rum ve Türk dostlarımızla attığımız bu önemli adımın gururunu
taşıyorduk. Adamızın yeniden birleştirilmesi ve iki halkın ortak geçmişine,
ortak kültürüne dayanarak barış içinde yaşaması yolunda, kayıplarımızın da
acılarımızın da ortak olduğunu bir kez daha gördük. Geleceği kurarken geçmişin
acılarını görmezden gelmenin değil, ötekinin acısını kendi acımız olarak
sahiplenmenin bilincini tazeledik. Tüm kayıpları kendi kayıplarımız olarak
sahiplenerek barış için bir adım daha attık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder